Kuzey Kafkasya bölgesinin yerli halkı olan Çerkesler, baştan sona etnik temizlikten geçirildi ve vatanlarından sürüldü. Soykırımın ana hedefi, Çerkeslerin (Adığelerin) yok edilmesi olsa da, olaylardan bazı Abhaz, Abazin, Çeçen, Oset ve diğer Müslüman Kafkas toplulukları da etkilenmiştir. Tam olarak kaç kişinin etkilendiği bilinmese de, araştırmacılar Çerkes nüfusunun en az %75-%97'sinin etkilendiğini öne sürmüştür. Bu oranlar göz önüne alınarak etkilenen kişi sayısı tahmini olarak 600.000 ile 1.500.000 arasında kabul edilir.
Rus milliyetçileri, her yıl 21 Mayıs'ta Rus İmparatorluğu'nun Kafkasya işgalinin sona erdiği "kutsal bir fetih günü" olarak gördükleri günü kutlamaya devam etmektedirler. Bunu kınayan Çerkesler, bu kadar kanlı ve soykırım ile sonuçlanan bir savaşın kutlanmasının insanlık suçu olduğunu savunarak, alternatif olarak 21 Mayıs'ı Çerkes soykırımı'nın anıldığı bir yas günü olarak her yıl anmaktadırlar. Abhazya'da 21 Mayıs günü, soykırımı anmak amacıyla ulusal yas günü ilan edilmiştir. 21 Mayıs'ta tüm dünyadan Çerkesler sokaklara inerek Rus hükûmetini protesto eder.
1929 baharında Adigey'e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia'nın karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar, olayları şöyle aktarmıştır:
"Deniz kenarında atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem." (Olaylara şahit olan 91 yaşında bir ihtiyar)
Olaylara şait olan Rus araştırmacı Adolf Petroviç Berzhe, şunları kaydetmiştir:
"Novorossiisk limanında gördüklerimi asla unutmayacağım, on yedi bin Çerkes kıyıda toplanmış. Onların bu durumunu görenler Hristiyan da olsa, Müslüman da olsa, dinsiz de olsa dayanamaz, çökerdi. Kışın soğuğunda, karda evsiz, yiyeceksiz ve doğru dürüst giyecek giysisi olmayan bu insanlar tifo, tifüs ve çiçek hastalığının pençesindeydiler. Sadece görmek bile insanın kalbini acıtıyordu, zayıf bir kadın cesedi çöplüğe iki bebeğiyle beraber atılmış, birisi hayat mücadelesi içinde, diğeri annesinin göğsünde besin arıyor. Böyle sahneler hiç de nadir değildi. Rus tarihinin yüz karası olan bu acılı sayfa Çerkes tarihi açısından büyük zararlara yol açtı." (Adolf Petroviç Berzhe, Rus araştırmacı)
Aynı şekilde olaylara şait olan Ivan Drozdov, şunları kaydetmiştir:
"Yolda sarsıcı bir görüntüyle karşılaştık, kadın, çocuk ve yaşlıların cesetleri, parçalara ayrılmış, yarısı köpekler tarafından yenmiş, sürülenler açlık ve hastalıkla boğuşuyor, neredeyse bacaklarını hareket ettirecek güçleri yok, yere devriliyorlar ve canlı halleriyle köpeklere yem oluyorlar. Türk gemiciler en ufak hastalık belirtisi gösterenleri anında suya fırlatıyor. Dalgalar, bu şanssız cesetleri Anadolu kıyılarına sürüklüyor. Sürgüne gönderilenlerin sadece yarısı karayı canlı görebildi."(Ivan Drozdov, Rus memur)
Ünlü Rus edebiyatçı Lev Tolstoy şunları aktarmıştır:
"Köylere gece karanlığında dalmak adet haline gelmişti. Gecenin kara örtüsü altında Rus askerlerinin ikişer üçer evlere dalmasını izleyen dehşet sahneleri öylesine korkunçtu ki, hiçbir rapor görevlisi olanları aktarmaya cesaret edemezdi."
Yorumlar
Kalan Karakter: