BAŞLANGIÇ NOKTASI EOTHEN
Türkçe de karşılığı olamayan Eothen adlı seyahatnamede Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek olmayan sıfatlarla anlatılması ve dönemin İngiltere’sine bu şekilde aktarılması Türk insanı imajının oluşturulması konusunda başlangıç noktası olarak kabul edilebilir.
İngiltere’den, toprak bütünlüğü zayıfladığı dönemde Osmanlı topraklarına gelip,gezerek bilgi toplayan, önemli resmi görevlerde bulunmuş, seyyah Alexander William Kinglake 1844 yılında yazdığı Eothem adlı seyahatnamesinde Türkler başta olmak üzere dünyanın doğusu sayılan yerler hakkında figüratif anlatımlarla yer yer gerçeklerle hiç alakası olmayan imajlar çizmiştir.İşte Türkiye ve Türk insanını olumsuz gösteren bazı filmler ve söylemleri..
GECEYARISI EKSPRESİ VE İŞKENCELER ÜLKESİ TÜRKİYE
Türkiye’nin yakın tarihine kara leke olarak adının yazılmış olduğu bir yapıt olan Geceyarısı Ekspresi dönemin en çok ses getiren ve en çok ilgi gören filmi, Türkiye deki hapishane de yabancı bir mahkûmun işkence görmesini anlatıyor.
Amerikalı genç bir turist olan William Hayes, sevgilisi Susan ile birlikte Türkiye'de tatildedir. Hayes tatil dönüşü arkadaşlarına satıp para kazanmak amacıyla ülkesine dönerken yanında iki kilogram haşhaş götürmeye teşebbüs eder. Vücuduna canlı bomba gibi yerleştirdiği küçük paketler halindeki uyuşturucu uçağa binmek üzereyken, yapılan ani bir güvenlik aramasıyla polisler tarafından bulunur ve İstanbul Sağmalcılar Cezaevi'nde tutuklu geçireceği süreç başlar. Filme konu olan olay tamamen gerçektir ancak filme sonradan eklenen işkence sahneleriyle Türkiye’nin imajı bilinçli bir şekilde kötü yönde oluşturulmak istenmiştir ve aynı filmin yönetmeni Alan Parker kendisine ilk Türkiye ziyaretinin nasıl olduğunu soran gazeteciye şu yanıtı verecektir: “Dürüst olmak gerekirse ilk ziyaretim sırasında Midnight Express, Türkiye’de pek popüler değildi. Bu yüzden ben şapkasını indirmiş elinde kamerasıyla gezen sıradan bir turist gibiydim. Ancak bu yerden çok etkilendim’’
DÜNYA SİNEMALIRININ TÜRK TUTUMU
Sayısızca filmde ve dizide Türklere bakış açısı ve önyargılı tutum gözler önüne sergilenmekte ve dünya tarafından izlenilmektedir.
21.yüzyılda hala devam eden Doğu ülkelerini ötekileştirme çalışmaları ve bu konuda harcanan milyonlarca Amerikan dolarının dışa vurmuş hali, artık birçok karalama bilinçli bir biçimde ve apaçık olarak insanların beğenilerine sunulmaktadır. Sayısızca ödül almış filmlere konu olan Türkler ve Türkiye’nin çarpıtılmış gerçekleri milyonlarca insan tarafından empoze edilmekte ve bu mesajlara göre insanlarda Türkiye’ye karşı kötü düşünceler oluşmasına neden olmaktadır. Medya kuruluşlarımız da bu duruma yardımcı olmak için birbirleriyle yarışmakta ve maalesef olayın ciddiyetini kavrayamamaktadır.
AFİŞ REZALETİ
Dünyaca ünlü İspanyol yönetmen Vicente Aranda'nın çektiği 'La Passion Turca' (Türk Tutkusu) adlı filminin afişinde Türk Bayrağı'ndan oluşan bir fonun üzerine çıplak bir kadın fotoğrafı koyuyor.
IRZ DÜŞMANI TÜRKLER
Ünlü yönetmen Vicente Aranda’nın ev sahipliği yaptığımın filmi Blanko, Türklerden ırz düşmanı olarak bahsediyor!
Ünlü yönetmen Vicente Aranda'nın son filmi 'Tirante El Blanco"da Türkler'e yönelik sözlü hakaretlere yer verdi.
Başrollerini Caspar Zafer, Esther Nubiola, Leonor Watling, Ingrid Rubio, Charlie Cox ve Rafel Amargo'nun paylaştığı filmde Türkler, 'iğrenç', 'vahşi', 'kaba' ve 'ırz düşmanı' gibi sıfatlarla nitelendirildi.
İSTANBUL'DA DA ÇEKİLDİ
Türkler'e yönelik çeşitli aşağılamaların yer aldığı filmde en sık kullanılan tanımlama 'Şeytan Türkler'oldu. 120 dakika süren film, tam 20 milyon dolara mal oldu. Filmin geçtiğimiz yıl nisan ayında tamamlanan çekimleri İstanbul, Madrid, Granada, Almeria, Palermo, Girona, Huelva ve Barcelona'da gerçekleştirildi.
ÇARPITILAN TARİHLER
1920'lerde Türk işgali altındaki Yunanistan'da köylüler ile Türk askerlerinin mücadelesini konualan Celui qui doit mourir (1957) isimli film de Türk askeri barbar, Yunan köylüler ise masum vatandaşlar olarak resmediliyor. Aslında 1920'lerde Yunan askeri Anadolu'yu işgal etmişti ve yapmadık zulüm bırakmamıştı.
KAÇIRDIKLARI KIZ ÇOCUKLARINI SATAN TÜRKLER
Steven Seagal’ın başrolünü oynadığı Out of Reach isimli 2004 yapımı Filmde Polonya’da bir Türk şebekesinin yetimhanedeki kız çocukları kaçırıp açık artırmayla sattığı anlatılıyor.
ÇARPITILAN GERÇEKLER
Dark Holiday isimli 1989 yapımı Filmde New Yorklu dul milyoner Gene La Pere’nin Marmaris’te tatildeyken satın aldığı hediyelik eşyaların tarihi eser çıkması yüzünden tutuklanarak cezaevine düşmesi konu ediliyor. Anılarının film yapılmasına izin veren Le Pere bile senaryonun gerçekleri çarpıttığını kabul ediyor.
TURİSTİK YERLERİMİZ ŞAVAŞ ALANLARINI ANDIRIYOR
Önemli bir bölümü Kapadokya-Nevşehir’de çekilen Mercante di pietre / The Stone Merchant adlı 2006 yapımı filmde Kapadokya El-Kaide’nin en önemli üssü olarak gösteriliyor
Filmin önemli bölümü Nevşehir-Kapadokya Türkiye’nin turizm şehri olan Peri Bacaları bölgesinde geçiyor. Filmin senaryosuna göre Kapadokya adeta ‘El-Kaide’nin önemli merkezlerinden biri. Ürgüp civarında El-Kaide üyesi tehlikeli teröristler yaşıyor ve bunlardan bazıları da TÜRK vatandaşı. Belli ki bu senaryo için Peri Bacaları özellikle seçilmiş; ‘dikkat, Hıristiyanlık için değerli topraklar olan Kapadokya yeraltı şehirleri şu anda İslamcı teröristlerin elinde’ şeklindeki saklı mesaj da görüntülere adeta kodlanmış. Filmde ısrarla ‘İslam’ın insanlık için ne derece tehlikeli olduğu-İslam’ın terör üreten bir din olduğu’ vurgusu da yapılıyor ve tüm bu mesajlar ‘Türkiye üzerinden’ dünyaya gönderiliyor. Filmin finalinde Türkiye’de- Kapadokya’da yaşayan El-Kaideci teröristler, Hıristiyanlığın merkezi Roma’ya geçip 11 Eylül’ün benzerini planlıyor ve Avrupa’da binlerce masum insanın ölümüne neden oluyorlar. Filmin başlangıç ve final müziği Türkçe..
329 YILDIR VİYANA DÜŞMANLIĞI
Martinelli’nin son filmlerinden birine daha bakalım; ‘İkinci Viyana Kuşatması’nın bugünkü “Medeniyetler çatışması” tartışmalarının temeli olduğunu gösteren bir film çeken yönetmen Martinelli, ‘Amerika’daki terör olaylarının başlangıcı ‘11 Eylül 2001’ değil ‘11 Eylül 1683 Viyana Kuşatması’dır’ diyor.”
TÜRKİYEYİ KÖTÜLE ‘’OSCAR ÖDÜLÜ SENİN’’ MANTIĞI
Türkiye ve Türk insanının kötülendiği neredeyse her film Oscar ödülüne layık görülmüştür.
Lawrence of Arabia adlı film ‘’Türk askerlerini acımasız ve barbar gösterirken, kervanları ve köyleri basıp yağmalayan Bedevileri zulüm gören insanlar gibi göstermesiyle Türk basınından ve Türk tarihçilerinden tepki görmüştür. Özellikle bir sahnede 3-4 Türk savaş uçağının Bedeviler'in çadırlarını bombalaması, Türk tarihçileri tarafından trajikomik ve saçma bulunmuştur. Çünkü o tarihlerde Türk Hava Kuvvetleri'nin gücü, ne Bedevilerin çadırlarını bombalamaya yeterdi, ne de İngilizlerle savaştayken -ki İngilizler dönemin süper güçlerinden biridir- elinde mevcut olan 5-10 uçaklık filosundan Bedevi bombalamaya uçak gönderme imkânına sahipti’’
THE LAST TEMPLAR DİZİSİN’DE BODRUM ÇÖLDEN İBARET
Develerin gezdiği çöller, klasik bir Arap köyünde rastlanabilecek tek katlı yapılar, çadırlar, sokakta yılan oynatan adamlar... Amerikan yapımı 'The Last Templar'daki görüntüler Irak'ı ya da Afganistan'ı andırabilir ama filmdeki görüntüler Bodrum'a ait. Tabii yapımcıların gözünden...
Eski bir hazinenin peşine düşen kahramanların macerasını anlatan, Suzette Couture'nin yazdığı mini dizi 'The Last Templar'ın başrolünde Oscarlı oyuncu Miro Sorvino, Victor Garber ve Anthony Lemke yer alıyor. NBC için hazırlanan yapımın şu ana kadar sadece iki bölümü çekildi.
Amerika - Kanada ortak yapımı dizi Amerika'da ilk defa 25 Haziran'da yayınlandı. En büyük sinema veritabanı imdb.com'da kullanıcılar tarafından 5.0 gibi kötü bir puan alan dizinin Satürn ödüllerine de tek bir adaylığı bulunuyor.
Tapınak şövalyeleri üzerine kitaplarıyla tanınan Raymond Khoury'nin kitabından uyarlanan yapımda, coğrafya ve arkeoloji alanında büyük hatalar olduğu izleyenlerin en büyük eleştirisi.
Yapımın Bodrum'da geçen bölümlerinde, kahramanlar, deve kervanlarının geçtiği çöllerde konaklıyor. Bodrum'un yemyeşil ormanların yerini uçsuz bucaksız çöller alıyor.
Yapımın internette aldığı eleştiriler de olumsuz yönde.
BODRUM BELEDİYESİ ŞAŞKIN
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, 'The Last Templar' Filmi’ne tepki gösterdi.
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, 'The Last Templar' filminde Bodrum'un Afganistan gibi gösterilmesine öfkeli. Kocadon, "Bizde deve kervanı mı var! Çöl de nerede merak ediyorum!" dedi
ATİLLA DORSAY’DAN FİLME TEPKİ
Çeşitli festival ve yarışmalarda jüri üyeliği yapan yazar, FIPRESCI - Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu’nun Türkiye temsilcisi Atilla Dorsay filmle ilgili açıklamada bulundu.
Atilla Dorsay internette yayınladığı yazıda şunları aktardı: ‘’biz ki midnight express gibi dünyaya ünlü bir yönetmenin çektiği bir filme ğögüs germiş bir milletin çocuklarıyız The Last Templar ne olaki?
Bodrum ve deve kelimelerini yanyana görünce de herhalde vahşi deki deve güreşlerini konu alan bir belgesel dedim.sonra çöl dediler,hımmm kargı Plajı’na inmişler dedim..
Birde zamanında tsunami olmuş Egede ama Santorini gibi bir yanardağın patlaması sonucu’’
Özel Haber : Bilal KÖSRECİ
Yorumlar 1
Kalan Karakter: