Bu paylaşımlar, sadece Hayat Üçgeni Tekniği'ni önermekle kalmamakta, ülkemizden AFAD ve AKUT da dahil olmak üzere, Dünya'nın en önde gelen arama-kurtarma ekiplerinin önerdiği Çök Kapan Tutun Tekniği'nin uygulanmasının ölümcül bir hata olduğunu ileri sürmektedir. Bir deprem sırasında uygulanması gereken doğru teknik nedir?
Depremler Sırasında Korunma Yöntemleriyle İlgili Gerçekler
Kusursuz Yöntem Yoktur!
Bir deprem, oldukça kaotik bir olaydır ve dolayısıyla her deprem sonucunda birebir aynı sonuçlar oluşmaz; hatta aynı depremde yıkılan iki bina bile aynı şekilde yıkılmayacaktır. Hatta ve hatta aynı binanın farklı katlarında ve bölgelerinde bile bambaşka yıkım etkileri oluşabilir. Bu nedenle her durumda, her zaman, kusursuz bir şekilde çalışan bir korunma yöntemi bulunmamaktadır. Bireylerin depremden korunma konusunda yapabilecekleri kısıtlıdır; depreme karşı önlem almak, devletlerin sorumluluğudur. Depreme karşı önlem almak konusunda bireysel olarak yapabileceklerinizi buradan öğrenebilirsiniz.Buna bağlı olarak, az sonra da göreceğimiz gibi, hangi yöntemi kullanmanız gerektiği, yaşadığınız ülkeye ve deprem anındaki şartlarınıza ve hazırlık durumunuza bağlı olarak belirlenmektedir.
Çök Kapan Tutun, Depremlerde Standart Yöntemdir! Neden?
İkinci bir gerçek şudur: Buna AFAD ve AKUT da dahil olmak üzere, Dünya üzerindeki en önde gelen arama kurtarma ekiplerinin istisnasız hepsi Çök Kapan Tutun Tekniği'ni önermektedir (her ne kadar AKUT'un bazı bildirimlerinde Hayat Üçgeni Yöntemi de öneriliyor olsa da). Bunun birkaç basit nedeni vardır:
İlk olarak, depremleri önceden bilmenin herhangi bir yolu olmadığı için, güçlü bir deprem sırasında hareket etmeniz pek mümkün olmayacaktır. Özellikle de depremin merkez üssüne yakın yerlerdeki kişiler, adeta bir şok yiyerek yerlerine çakılırlar. Bu da, ayaktaki kişilerin yere düşmesine, oturan veya yatan kişilerinse en fazla bulundukları yerde kalmalarına veya yere kapanmalarına neden olacaktır.
Bir deprem sırasında yapabileceğiniz en iyi şey, etrafta koşuşturmak ve depremin sizi düşürmesini beklemek yerine, olduğunuz yere kapanarak kontrollü bir şekilde yere yatmanızdır. Mümkünse, yere yatmak yerine bilekleriniz üzerine çömelmelisiniz; çünkü bu sayede sarsıntıyı bir nebze olsun dengelemeniz mümkün olabilir. Depremlerde yaşanan birçok yaralanma, düşme sırasında yaşanmaktadır; bu nedenle bu kısmı olabildiğince kontrollü yapmanız önemlidir. Yere kapandıktan sonra, güvenli bir sığınağa sürünebilirsiniz; ancak yürümeye veya koşmaya çalışmamalısınız. Özellikle de hafif gibi başlayan depremler, sonradan çok şiddetli bir hale dönüşebileceği için...
Kimi zaman depremlerde yıkılma ve cisimlerin düşmesi o kadar hızlı yaşanır ki, hayat üçgeni oluşturacağınız yere gitmeye çalışmaktansa, olduğunuz yere kapanmak hayatta kalma şansınızı ortalamada daha fazla arttıracaktır.
Bir binanın çökme ihtimali, üzerinize ağır cisim düşme ihtimalinden daha düşük olduğu için, öncelikle buna karşı önlem almanız daha avantajlıdır. Her ne kadar depremlerle ilgili internet aramalarının ezici çoğunluğunu yıkılmış binalar donatsa da (ve bu sonuç, depremlerle ilgili en ürkütücü sonuç olsa da - ve bu nedenle medyada abartılı bir şekilde gösterilse de), aslında bir depremden etkilenen binaların ezici çoğunluğu çökmeyecektir. Bu, o binalarda hasar olmayacağı veya büyük bir depremde birçok binanın yıkılmayacağı anlamına gelmez; ancak istatistiki olarak yaklaşılacak olursa, hele ki binaların denetimi düzgün bir şekilde yapılıyorsa, bir deprem sırasında yıkılan bir binada olma ihtimaliniz, yıkılmayacak bir binada olma ihtimalinizden ortalamada daha düşük olacaktır.
Düşen veya Düşebilecek Cisimlere Dikkat!
Depremlerde yaşanan yaralanmaların en yaygın sebebi, sarsıntılar sırasında yüksek raflardan ve tavandan düşen/fırlayan cisimlerdir. Çök Kapan Tutun Yöntemi'nde, masa benzeri bir cismin altına girme önerisinin nedeni, düşen büyük bloklardan korunmak değil, düşen ve fırlayan cisimlerden (televizyon, lambalar, cam nesneler, kitaplar ve kitaplıklar gibi) korunmaktır. 2006 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün Felaket Hazırlık Eğitimi Programı'nın bir parçası olan Uluslararası Gelişim Programı Koordinatörü Dr. Marla Petal, şöyle anlatıyor:
[Deprem konusunda oldukça deneyimli olan] Kaliforniyalılara, mutfak masasının altına girmek yerine, buzdolapları veya mutfak tezgahları yanına çömelmiş Türkleri gösteren fotoğrafları gösterdiğimde ağızları dehşetle açık kalıyor. Elbette ki bu insanlar, buzdolaplarının kayarak devrilmesi veya içindeki cisimlerin dışarı fırlaması, ocaktaki sıcak şeylerin üzerlerine düşmesi, tezgahtaki aletlerin devrilmesi ve üstlerindeki dolaplarda bulunan cisimlerin üzerlerine yuvarlanması tehlikesi altındadır. Elbette bu kişiler, mutfak masasının altına veya mutfak kapısının dışında saklanmalıdır. "Bir keresinde bir insanın bu şekilde kurtulduğunu görmüştük." türü anekdotal anlatımlar, tam da bu türden çılgınlıklara neden olmaktadır. Sırf bu yalanlar dolayısıyla Türkiye'de insanlar ölecektir.
Eğer etrafınızda altına girebileceğiniz bir masa yoksa, binaların en iç taraftaki duvarlarından birinin yanına çömelmek ve kafanızı korumak da hayatta kalma şansınızı arttıracaktır. Bunun sebebi, binaların çökme sırasında dış duvarlarının daha kolay yıkılması ve bu sırada camların patlayarak şarapnel etkisi yaratabilmesidir.
Bir depreme yatağınızda yakalanacak olursanız, yapabileceğiniz en iyi şey olduğunuz yerde kalmak ve kafanızın üstünü bir yastık ile örtmektir. Depremler sırasında yatağından fırlayan kişiler üzerinde yapılan çalışmalar, eğer bu kişiler yataklarında kalacak olsalardı, depremde aldıkları hasarları muhtemelen almayacaklarını göstermektedir. Yatağınızdan uzaklaşmaya çalışmanın hayatta kalma şansınıza dikkate değer bir katkısı olmayaacaktır.
Ancak düşen ve fırlayan nesnelerle ilgili olarak yapabileceğiniz en iyi şey, henüz bir deprem yaşanmadan önce bu cisimleri sabitlemektir. Örneğin üst tarafları daha ağır olan eşyalarınızı, esnek lastikler kullanarak duvara sabitleyebilirsiniz. Depremlere özel olarak üretilen macunlar ve cırt-cırtlar kullanarak masalar, çekmeceler ve diğer eşyalar üzerindeki cisimleri, oldukları yere sabitleyebilirsiniz. Çekmecelerinizi açılmaya karşı önleyici düzeneklerle pekiştirerek, deprem sırasında rastgele açılıp, cisimlerin fırlamasını önleyebilirsiniz.
Eski, Bakımsız, Kusurlu Bir Binada Yaşıyorsanız...
Her ne kadar dünyanın önde gelen kurtarma ekipleri ve uzmanları Çök Kapan Tutun Yöntemi'ni öneriyor olsa da, eğer ki yaşadığınız ülkede (veya binada) depreme dayanıklı bina inşaatı ve denetimi yapılmıyorsa, Çök Kapan Tutun Yöntemi'ni denemek yerine, özellikle de giriş katındaysanız, binadan olabildiğince hızlı bir şekilde çıkmaya çalışmak gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durumda bile Hayat Üçgeni uygulaması önerilmemektedir.
Farklı Senaryolarda Yapmanız Gerekenler
Deprem sırasında farklı senaryolarda yapabileceklerinizi şöyle özetleyebiliriz:
Yüksek Binalarda: Olduğunuz yere veya bir masanın altına çökün, kapanın ve kafanızı koruyun. Asansörlere binmeyin. Yangın alarmı veya yangın söndürme sistemleri devreye girerse şaşırmayın.
Dışarıda: Binalardan, ağaçlardan, tabelalardan ve elektrik direklerinden uzaklaşın. Çökün, kapanın, tutunun.
Bina Arası Sokaklarda: Bir giriş kapısına çökün, kapanın, tutunun. Düşebilecek tuğla, cam, sıva ve diğer döküntülere dikkat edin.
Araba Sürerken: Yolun kenarına çekin, arabayı durdurun. Üst geçitlerden, elektrik direklerinden ve diğer tehlike unsurlarından uzak durun. Deprem geçene kadar arabanızı terk etmeyin.
Kalabalık Dükkan veya Diğer Halka Açık Alanlarda: Çıkışlara koşmayın. Raflardan düşebilecek cisimlere karşı uyanık olun.
Tekerlekli Sandalyede: Sandalyenizden kalkmayın, düşmeyin, uzaklaşmayın. Eğer hareket edebiliyorsanız, güvenli bir yere geçin, tekerleklerinizi kilitleyin ve öne doğru hafifçe eğilerek, kafanızı kollarınızla koruyun.
Mutfakta: Buzdolabı, ocak ve diğer dolaplardan uzak durun. Deprem öncesinde bunların kapılarının deprem sırasında açılmayacak şekilde sabitlendiğinden emin olun.
Stadyum veya Sinemada: Koltuğunuzdan kalkmayın, kafanızı kollarınızla koruyun. Deprem durana kadar kaçmaya çalışmayın. Sonrasında sakin ve düzgün bir sırayla çıkış yapın.
Deprem sonrasında da artçı sarsıntıların devam edebileceğini unutmayın.
Hayat Üçgeni ile İlgili Problemler
Doug Copp isimli bir sözde bir yıkım uzmanı tarafından 1985 Mexico City Depremi sonrasında fark edilen, sonrasında Türkiye'de yapılan bir yıkım çalışması sırasında geliştirilen Hayat Üçgeni, oldukça problemli bir iddialar dizisine ve yaratıcıya sahiptir. Öncelikle yöntemi, yaratıcısının ağzından dinleyelim. Sonrasında bu yöntemin sorunlarına bakalım, sonrasındaysa yaratıcısıyla ilgili sorunlara göz atacağız.
Hayat Üçgeni Nedir?
Doug Copp tarafından yazıldığı iddia edilen ve güvenilir bazı kaynaklarca da referans olarak kullanılan bir mektup, şöyle söylemektedir:
Adım Doug Copp. Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır.
İçinde 20 maket olan bir okulu ve evi yıktık. On maket "çömel ve korun" metodunu uygularken, 10 maket "hayat üçgeni" metodumu uyguladı. Tasarlanmış yıkımdan sonra görüntüleri filme almak ve sonuçları belgelemek için enkazı geçip binaya girdik. Bina yıkımlarında oluşabilecek şartlar dahilinde direk olarak gözlemlenebilen ve bilimsel şartlar altında hayatta kalma tekniklerimi uyguladığım film "çömelip korunan/saklanan" kişiler için hayatta kalma şansının sıfır olduğunu ortaya koydu. Hayat üçgeni metodumu kullananlar için hayatta kalabilme şansı yaklaşık olarak %100 oldu. Bu film Türkiye de ve Avrupa'nın geri kalan kısmında milyonlarca izleyici tarafından izlendi. Bu film ABD, Kanada ve Güney Amerika da bir TV programında izlendi.
Enkazına girdiğim ilk bina 1985 Mexico City depreminde bir okuldu. Bütün çocuklar sıralarının altındaydı. Her bir çocuk kemiklerinin kalınlığına kadar ezilmişlerdi. Sıralarının yanındaki koridorlara uzanmış olsalardı hayatta kalmış olabilirlerdi. Bu "ayıptı, gereksizdi" ve çocukların neden koridorlarda (sıraların arasında) olmadığını merak ettim. O an, çocuklara bir şeyin/eşyanın altına saklanmalarının söylendiğini bilmiyordum.
Basitçe ifade edilirse, binalar yıkılırken, objelerin üzerine düşen tavan ağırlığı veya içerideki mobilyalar bu nesnelere çarparken yanlarında bir yer, boşluk bırakırlar. Bu boşluk benim "hayat üçgeni" dediğim alandır. Nesne ne kadar büyük ve ne kadar dayanıklı olursa daha az ezilecektir. Nesneler ne kadar az ezilirse boşluk ve bu boşluğu kullanan kişinin yaralanmama olasılığı o kadar artar. Bir dahaki sefere televizyonda yıkılan bina izlerken gördüğün üçgenleri say. Her yerdeler. Yıkılan bir binada göreceğiniz en yaygın biçimdir.
1) "Binalar çökerken basitçe "çömelen ve korunan" kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.
2) Kediler, köpekler ve bebekler‘in hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında siz de bu şekilde kıvrılmalısınız. Bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. Daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz. Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk oluşturacak bir kanepenin, geniş büyük bir eşyanın yanında dur.
3) Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur. Ayrıca, ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yaralanmalara sebep olacaktır ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar oluştururlar.
4) Eğer gece yataktayken deprem olursa, basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanında yere uzanmalarını salık veren bir uyarı notunu odalarda her kapının arkasına asarlarsa depremlerde çok büyük hayatta kalma oranlarını sağlayabilirler.
5) Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın..
6) Bina çökerken kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya arkaya doğru düşürse inen tavanın altında ezilirsiniz. Eğer kapı kirişi yana doğru yıkılırsa ikiye bölünürsünüz. Her iki durumda da ölürsünüz!
7)Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir "frekans aralığına" sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. Merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı gerçekleşene kadar. Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. Depremde yıkılmamış olsa dahi, merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa dahi her zaman güvenlik açısından kontrolden geçirilmelidir.
8) Binanın dış duvarlarına yakın yerlerde durun, mümkünse dışına çıkın. Binanın iç kısımlarındansa dış kısımlarına yakın yerlerde olmak çok daha iyidir. Binanın dış çevresinden ne kadar içeride olursanız, çıkış yolunuzun kapanma ihtimali o kadar artacaktır.
9) Aynen Nimitz yolundaki katlar arasındaki (yıkılan) blokların meydana getirdiği gibi, deprem anında üst yolun yıkılmasıyla ezilen araçların içinde bulunan insanlar ezilirler. San Francisco depreminin kurbanlarının hepsi araçlarının içindeydiler. Hepsi öldü. Araçlarının dışına çıkıp, aracın yanına uzanıp veya oturarak kolaylıkla hayatta kalabilirlerdi. Ölen herkes eğer araçlarından çıkıp, araçlarının yanına oturabilseler veya uzanabilselerdi yaşıyor olabilirdi. Ezilen bütün araçların yanında-kolonların direkt olarak üzerine düştüğü araçlar hariç- 3 feet yükseklikte boşluklar oluşmuştu.
10) Enkaz halindeki gazete ofislerini ve çok miktarda kağıdın olduğu ofisleri dolaşırken kağıdın sıkışmadığını/ezilmediğini keşfettim. Kağıt yığınlarının/kümelerinin etrafında geniş boşluklar bulunur/oluşur.
Hayat Üçgeni Neden Önerilmez?
Yanlış Yıkım Tipi Algısı
Yukarıdaki iddiaların ezici bir çoğunluğu hatalıdır. Çünkü depreme dayanıklı (veya deprem gözetilerek) tasarlanan binalar, metinde iddia edildiği gibi pankek şeklinde, yani üst katların alt katlara kusursuz bir paralellikte çöktüğü biçimde yıkılmazlar. Depremler, yatay sarsıntılar yaratırlar ve bu nedenle binalar, çok farklı biçimlerde parçalanarak yıkılabilirler. Eğer her cisim yere paralel bir şekilde düşseydi, Hayat Üçgeni Yöntemi belki başarılı olabilirdi; ancak gerçek hayatta böyle bir yıkım türü görülmez.
David Copp ile ilgili en büyük problem, bu yöntemi pazarlayabilmek adına yaptığı paylaşımlarda, yönteminin deneysel olarak ispatlandığını iddia etmesidir. İddia ettiği deney, gerçekten de Türkiye'de yapılmıştır! Ancak bir sorun var: Yapılan deney, bir depremi simüle etmiyordu; bir kontrollü yıkım işiydi ve yıkım sonrasında bir arama-kurtarma antremanı yapılacaktı. Bu sırada, maketler de yerleştirilerek gerçekten de bu tür bir yıkımın etkileri incelendi.
Sorunsa şu: Kontrollü yıkımlar, bilerek katların üst üste düşmesi şeklinde yapılır; böylece etrafa saçılan parçalar ve hasar minimize edilir. Patlayıcılar kullanılarak kolonlar kesilir ve böylece katlar birbirinin üstüne yıkılır. Gerçek depremler ise böyle bir etkiye sahip değildir - özellikle de binalar deprem mühendisliği standartlarına uygun bir şekilde inşa edilmişse! Petal, şöyle anlatıyor:
Türkiye'de bu proje üzerine çalışan meslektaşlarım, o binanın yıkım için hazırlandığını ve sonrasında da bir arama kurtarma operasyonu pratiği fırsatı sunacağını doğruladılar. Neler olacağını görmek için, binanın farklı yerlerine maketler yerleştirdiler. Gerçekten de büyük ve ağır cisimlerin yanındakiler hasar görmemişti.
Ama sorun şu: Binayı yıkabilmek için sütunları yıktılar ve binanın pankek gibi çökmesine neden oldular. Bir deprem simülasyonu yapmıyorlardı. Depremler dalgalar halinde gelir. Yatay sarsıntılara neden olurlar. Bu sırada çok çeşitli tipte hasarlar üretirler. Bu deneyde bu tür bir sarsıntıya dair hiçbir şey üretilmediği için, depremle ilgili bize hiçbir şey söylemeyez. Yıkım sırasında olduğu yerde kalan büyük ve ağır cisimler, depremlerde odanın diğer ucuna savrulabilir.
Hayat Üçgeni hipotezini destekleyecek bir deney yapılabileceğini bir anlığına varsaysak bile, pankek tipi çökmeyi gösteren bu uygulamadan elde edilen veriler, desteklenmiş betonarme binaların çöküşüyle ilgili en nadir görülen çökme tipine dair fikirler sunmaktadır. Bunun dışında en az 4 yaygın çökme türü vardır. Kocaeli Depremi'ndeki binaların %3'ünden daha azı pankek şeklinde çökmüştür. Dolayısıyla bu sonuçlar, çöken binaların diğer %97'sinde ve çökmeyen binalarda olabileceklere dair bize neredeyse değerli pek az bilgi vermektedir. Popülasyonun geneline öneri verirken, Copp'un bu deneyden elde ettiği verilerin çok ama çok ötesine bakmak gerekmektedir.
Aslında depremler sonucu yıkılan binalarda "Hayat Üçgeni" olarak adlandırılabilecek "yaşam boşluklarının" oluştuğu doğrudur. Zaten Doug Copp'a ilham veren de, 1985 Mexico City depremi sonrasında arama kurtarma ekiplerinin bu tür boşluklarda kurtulanları aradığını gösteren bir video kaydıdır. Kurtarma çalışmaları sırasında ilk olarak bu bölgelere bakılır. Bu bölgelerin oluşma nedeni, Copp'un da iddia ettiği gibi, genellikle daha büyük ve güçlü cisimlerin daha zor parçalanması ve üzerlerine düşen cisimleri kaydırarak üçgenler oluşturmasıdır.
Sorun, bu genellemenin mutlaklaştırılmasındadır: İlk olarak, güçlü gibi gözüken bir cismin gerçekten de güçlü olup olmadığını bilemeyiz ve onun yanında gerçekten de bir hayat üçgeni oluşacağından emin olamayız. Yani depremlerde hayat üçgenleri oluşuyor olması, hayat üçgenlerinin oluşacağı yerlerin öngörülebilir olduğu anlamına gelmemektedir. Hayat Üçgeni Yöntemi, bunu öngörebileceğinizi vaadederek size hatalı bir güven aşılamaktadır.
Depremler, büyük cisimleri yerinden oynatabildiği gibi, güçlü depremler sırasında bu üçgenlerin oluşacağını sandığınız yerlere gitmeye çalışmanız mümkün olmayabilir veya bunu denemek ölümcül bir hata olabilir. Unutmayın ki binalar yıkılırken kat üstüne kat binecek şekilde yıkılmak zorunda değildir; bir kat, yıkılma sırasında dönerek devrilebilir de... Bu durumda, hayat üçgeni oluşturacağını umduğunuz ağır ve güçlü cisim, üzerinize devrilerek yaralanmanıza veya ölümüze neden olabilir! Hayat Üçgeni Yöntemi, hatalı bir şekilde tek tip bina yıkılma biçimine odaklanmaktadır.
Aynı şey, Copp'un Koma Prieta Depremi'nde arabalarında ölenlerle ilgili iddiası için de geçerlidir: Evet, kimi zaman arabaların üzerine düşen tünel ve köprü parçaları, araçların yanında hayat üçgeni oluşturabilir; ancak bu, her zaman buralarda hayat üçgeni oluşacağı veya bunu ummanın daha avantajlı bir strateji olduğunu göstermemektedir. Güçlü depremler sırasında araçların yan yattığı, parçalandığı veya dönerek kaydığı birçok vaka bulunmaktadır. Eğer bir aracın içinde durmak yerine, yanında uzanacak olursanız, aracınızın üzerinize devrilme veya kayma sırasında sizi ezme ihtimali vardır. Dahası, diğer şoförler orada bir insan bulmayı beklemedikleri için, panik halindeyken size çarpabilirler. Aracın içinde kalmak bu nedenle en güvenlisidir; çünkü araçlar, trafik kazaları sırasında da oluşacak parçalanma gibi durumlara karşı korunacak biçimde tasarlanmışlardır.
Yorumlar
Kalan Karakter: