Bütün bunlara yargının enstrüman olarak kullanıldığı baskıları da ekleyelim…
Geçtiğimiz günlerde de paylaştım; 2,5 yıllı bulan AVAZTÜRK macerasıyla bu ülkede yukarda saydığım bütün baskı ve yıldırma girişimlerine rağmen “gerçek gazetecilik” yapılabileceğini de ispatladık.
Ama “gerçek gazetecilik” yapma mücadelesinin uzun soluklu olması için gerekli toplumsal destek ve bilincin bulunmadığını da tecrübe ettik. Buradaki destekten kasıt ekonomik bir destek değil elbette. İnternet mecrasını ayakta tutan reklamlar ve reklam verenlerin tercihi olmayı gerektiren ziyaretçi sayısıdır.
Yukarıda kısmen saydığım baskılar ve yıldırma girişimleriyle ölüm tehditlerine bile göğüs gererken, ziyaretçi sayımızın kamuoyundaki etki gücümüzün altında kalmasına bir çözüm üretemedik. Bu çözüm elbette diğerleri gibi kadın bedeninin ahlaksızca kullanıldığı ve internet mecrasında “havuç” diye tabir edilen yöntemlerle ziyaretçi çekmek olmayacak ama kelebeklerin üremesi, gergedan boynuzunun “mucizeleri” gibi başlıklar altında suya sabuna dokunmayan yazılar ve kimsenin rahatsız olmayacağı “haberlerle” şansımızı deneyelim diyoruz.
Siz ne dersiniz?..
Yorumlar
Kalan Karakter: