TÜRK SİYASİ TARİHİNİN EN ÖNEMLİ SEÇİMİYDİ!
Bir seçim geçirdik. Belki de bu söyleyeceğim şeyi İl başkanlığı yaptığım dönemde de çok sık dile getiriyordum. Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında bekli de 1946’da çok partili döneme geçtiğimizden bu yana, Türk siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden birisiydi. Zira bu seçim benim bakış açıma göre Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ayarlarına ve rejiminin yeniden tesis edilmesi için bir fırsat olarak gördüğüm bir seçimdi. Ne tür hatalar yapıldı? Sonuç itibariyle keşkeler ile yaşayamayız. Ama geldiğimiz gündeme baktığımız zaman kaybedilmiş bir seçim var. Seçimler kaybedilir, Siyasi partiler seçimleri kaybedebilir ancak böylesine tarihi önemi olan bir seçimin kaybedilmiş olması ülkem adına da bana çok acı veriyor. Ama yapacakta bir şey yok. Demek ki bizler kendimizi halka yeterince anlatamadık ya da kabullendiremedik. Veya yapılan bir takım hataların sonucunda halk bize bu şekilde bir fatura kesti.
KASABA SİYASETİ YAPMAKLA BİR YERLERE VARILMAZ...
Tırnak içinde söylüyorum “Kasaba siyaseti yapmakla bir yerlere varılmıyor.” Türkiye’de maalesef kasaba siyaseti hala gündemde. Bugün itibariyle baktığınızda tabi ki bu söylemlerim belki de çok büyük eleştiri alacak ama bu benim kişisel tespitim bu yönde. Türkiye’nin siyasetteki en büyük sıkıntısının maalesef üzülerek söylüyorum bu seçimlere hazırlanırken de seçimlere aday gösterirken de titiz davranmamak. Yani sonuçta halkımız belli şeyleri çok daha iyi değerlendirir vaziyete geldi. Seçmen kalitesi kadar, seçilenin kalitesi de çok önemli. Siyasette bu ikisi birbiriyle girift halde. Maalesef vatandaşa ulaşamamışız, onlara ulaşma yolarını bulamamışız ya da o fırsat verilmemiş ben bu şekilde değerlendiriyorum.
ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK
Elimizden geleni yaptık. Ben il başkanlığı da yapmış bir insanım. Partim beni 8. sıradan aday gösterdi. Nefis mücadelesi yapacak halimiz yok. Bizim amacımız ve beklentimiz siyaseten bir şey olalım değildi. Ayrıca siyasetin ya da siyasetçinin bunu meslek haline getirmesine de karşı olan insanlardan biriyim. Mesele memlekete faydalı olabilmek, mesele memlekete ne yapabilirim demekti. Yarım asırlık ömrümüzü geçirmiş durumdayız bu saatten sonra eskilerin deyimiyle ‘Yeşerip de bostan olacak halimiz yok’ ama memleket sevdasıyla ne yapabiliriz diyerek planlar yapıyorduk. Fakat tercih edilmedik, biz de saygı duyduk. Seçimlerde sizlerde takip ettiniz, gerek 14 Mayıs’taki seçime kadar, gerekse 14 ile 28’i arasında da elimizden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalıştık. Şu an tabi ki il başkanlığımız sona erdi. Seçimler bitti. Sizin gazetenizdeki yazınızda da okudum siyasetçi durumu iyi analiz eden insan olmalı. Şu an bir teşkilatımız var, il başkanlığımız var, seçilmiş bir milletvekilimiz var. Bizler şu anda sadece düz bir üyeyiz. Bir takım konulara müdahil olmak gibi, kaos yaratmak gibi bir çaba içerisinde hiçbir zaman olmadım. Bunu bu süreç içerisinde de gördünüz ki 8. sırada bir milletvekili adayı gösterilen bir il başkanı olmama rağmen tüm ilçeleri gezdim. Kayseri’de programlar yaptım. Bunun yanı sıra sosyal medyadan sürekli bir şeyler paylaşmaya ve yayınlamaya çalıştım.
KIRGIN DEĞİLİM FAKAT BUGÜN KAFALARINI YASTIĞA RAHAT KOYABİLİYORLAR MI?
Biz siyaset yapıyoruz. O dönemi sizde yakından takip ettiniz. Temayül denen bir olay oldu. Nelerin olduğunu basından birçok insan yaşadı, konuşuldu. Ben yorum bile yapmadım o dönemde. Siz de dâhil birçok gazeteci arkadaşlarımın aramasına rağmen ben bu konuları konuşmadım. Sonuç itibariyle bende bir insanım. Mesele benim bir şey olup olmamam değildi. Ben memleket adına bir şeyler yapmanın gayreti içerisindeydim. Ama diğer rakiplerimize baktığınız zaman il başkanlarının milletvekili listelerindeki sıralarına baktığınız zaman şahsım adına söylemiyorum İYİ Parti İl başkanının da daha iyi bir sırada olması gerekirdi. Buna rağmen o dönem de durmadım. Koşturdum defalarca gittiğim ilçelerde esnaflarla konuştuğumuzda ‘Başkanım biz sizi sevdik, İYİ Parti’yi sizin sayenizde sevdik’ diye teveccüh gösteren insanlarda vardı. Bu sıra yüzünden bu vebale biz ortak olmayız diyenlerde vardı. Oy vermeyeceğiz diyen insanlar da vardı. Ama onları da ikna etmeye çalıştık. Kırgınlık meselesine gelirsek. Yani kalkıp da şuna kırgınım, buna kırgınım demenin doğru olduğuna inanmıyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum. AK Parti taraftarı insanlar doğal olarak AK Parti’ye oy için çalışırlar. Bu son derece normal değil mi? Ben sadece şunu soruyorum. Sonuçta seçim geldi geçti. O gün temayülde oy kullanmaya gelen insanlar ki ‘bindirilmiş kıtalar’ vardı. Son bir hafta on günde bin kişinin üzerinde üye yapılmış insanlar vardı. Bunların birçoğu partilimiz bile değildi. Türk siyasetinin işte acı tarafı bu, o benim aşiretim, o benim komşum, emmimin oğlu, halamın kızı gibi oy verme olayları oldu. O gün oy kullanan insanlar öyle bir listenin çıkmasında payı olan insanlar AK Parti’ye hizmet etmiş midir, etmemiş midir? Ya da bugün yastığa kafalarını koyarlarken ya biz burada yanlış yaptık diyebiliyorlar mı? Geçen yıl Kasım ayında girin internete Kayseri İYİ Parti oy oranı ulusal anket ortalaması 19,5’tu. Taraflı tarafsız herkes Kayseri’den 3 milletvekilini garantiledi deniliyordu. Milletvekili listeleri açıklandıktan sonra isim vermeyeceğim eski bir milletvekillerinden bir tanesi bir cenazede bana şunu söyledi; “Başkanım böyle bir liste nasıl olur ve 3 ayda 3 vekilinizi 1’e indiriyorsunuz bunu nasıl başardılar?” Şeklinde soru sordu. Artık yapılacak bir şey yok. Sonuçta kırgınlığım, kızgınlığım yok ancak bu manzaranın çıkmasında kirli pazarlıkların olduğunu çok net söylüyorum. Kirli pazarlıklar ya da ahbap çavuş ilişkileriyle kendilerini garantiye almak adına bir takım oluşumların içerisine bulunan insanlar varsa onların yastığa başını koyduklarında vicdanen rahat olup olmadıkları önemli. Ama ben sonuca bakarım. Sonuç nedir? Maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına girdiğimiz dönemde her dakika ve her saniye kurucu ayarlardan uzaklaştığımız bir dönemi yaşıyoruz. Yoksa Sebati Ataman milletvekili olsa ne olur olmasa ne olur? O yüzden benim kırgınlığım, kızgınlığım falan yok. Bunlar yaşandı ve bitti. Her zaman şunu söylemişimdir. Benim çocuklarıma bırakacağım tek mirasımda şerefli soyadımdır. Bugüne kadar hiçbir kirli pazarlığın içerisinde olmadım. Şahsi iktidar olmak adına itibarımdan taviz vermedim. Bakın her yerde başım dik geziyorum. Bence kazandım.
KAYSERİ ŞEKER HİÇ KİMSENİN ARPALIĞI DEĞİLDİR!
Tabi o dönemde Kayseri Şeker ile ilgili konuları il başkanı olarak gündeme getirdim. Bununla ilgili olarak bana da cevap verildi. O cevaba da cevap verdim. Seçim süreci içerisinde de bir takım görüşmelerde bulunuldu. Bu şeker yönetiminin değişmesi ile ilgili ben her zaman şunun yanındaydım. Buralar arpalık değil. Kayseri Şeker bu memleketimizin en önemli değerlerinden birisidir. Aynı Hava İkmal gibi, Tayyare Fabrikası gibi, aynı kapatılan Sümer Bez Fabrikası gibi, aynı Ana Tamir gibi. Ben o zaman şunu söylemiştim Kayseri Şeker’in sonu Adapazarı Şeker gibi olmasın demiş ve bir çıkış yapmıştım. Adapazarı Şeker’i lütfen inceleyin nerden nereye gelmiş. Şekerin arazisinin ranta dönüşmemesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu günlerde son derece memnuniyet duyduğum konu da başta siz olmak üzere birçok kişi şeker konusunu yeniden dillendirmeye başladı. Son günlerde görüyoruz Şeker’le ilgili sizin yazılarınız ve CHP İl Başkanı Feyzullah bey de geçenlerde bu konuların üzerine gitti. Bu kurumlar hiç kimsenin arpalığı değil, olmamalı. Buralar Kayseri’nin kazanımları, çiftçinin emeği, alın teri, elindeki nasırı bu kadar kolay şekilde heba edilmemeli. İşte mesele şu yandaşlık olduğu sürece bunları aşmak, temizlemek zor oluyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: