Ulusal birliğimizi korumak ve paylaştığımız ortak tarihi pekiştirmek için oldukça önemli olan bu günleri en güzel şekilde değerlendirebiliriz.
Bugün bu topraklar üzerinde rahatça yaşayabilmemiz için canlarını seve seve, gözlerini bile kırpmadan feda eden yüce gönüllü insanlarımız için bu bir saygı, daha doğrusu en büyük görevlerimizden biri olmalı. Büyük mücadelelerle kazanılan Cumhuriyet’in bize atalarımızdan kalan en güzel miras olduğunu ve her geçen gün değerinin daha iyi anlaşıldığını unutmamız gerekiyor.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ‘muasır medeniyet seviyesine’ ulaşmayı amaçlarken, çağdaşlaşmayı ve ve kurallarımızla birlikte bir zihniyet devrimi gerçekleştirmemizi hedeflemişti. O'nun çizdiği aydınlık yolda, refahı ve mutluluğu yakalayabilme şuur ve inancını vermiş, insani değerleri yitirmeden, şerefle yaşayabilmeyi öğretmişti.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bize bu topraklarda, bu imkânlarla yaşama imkânını sunabilmek için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi şükran ve minnetle anıyoruz.
Hepsinin ruhu şad olsun.
Bu yüzdendir ki böyle manevi değeri olan günleri miskin miskin oturarak, sosyal medya üzerinden hazır bir fotoğraf paylaşmak yerine bizleri değerlerini daha iyi idrak edebileceğimiz yerleri gezerek geçirmek daha anlamlı olacaktır. Bulunduğumuz kente göre gezilebilecek bir çok yer var. Yazımın sonunda sizler için bir kaç tavsiyem var gezmek için. Gelin birlikte bakalım nereler gezilebilir.
1. ATATÜRK EVİ, KAYSERİ
İmamizade Raşit Ağa Konağı olarak bilinen ve günümüzde Atatürk Evi ve Müzesi olarak hizmet veren konak, 19. Yüzyılda yapılmış, Osmanlı Dönemi’ne ait eski bir Türk evidir. Konak, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Kayseri’de ağırlanması bakımından tarihi öneme sahiptir. 19-20 Aralık 1919 tarihinde Mustafa Kemal ATATÜRK, Heyet-i Temsiliye adına Kayseri’ye ilk gelişlerinde bu konakta iki gece misafir edilmiştir.
1976 yılında Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescil edilen konak, 1978 yılında da Kültür Bakanlığınca kamulaştırılmış ve 1983 yılında “Atatürk Evi” olarak ziyarete açılmıştır.
2. ATATÜRK EVİ MÜZESİ, KONYA
Atatürk Caddesi üzerinde 1912 yılında inşa edilen iki katlı tarihi bina; kesme, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. 1923 yılında hazine adına tescil edilen ev Vali Konağı olarak kullanılmış, Atatürk'ün Konya'ya gelişlerinde de kendisine tahsis edilmiştir. 1927 yılında hazineden Konya Belediyesi'nce satın alınan ev 19.7.1928 tarihinde Konyalıların Atatürk'e şükranlarının bir ifadesi olarak Atatürk adına tescil edilmiş ve tapusuna "Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Konyalıların hediyesidir." kaydı konulmuştur.
Müzenin alt ve üst salonlarındaki sergilemede pano ve vitrinle bütünlük sağlanmaya çalışılmış, zemin katta Cumhuriyet öncesine ait belge ve fotoğraflarla Atatürk'ün Konya ziyaretleri anlatılmıştır. Panolarda, Atatürk'ün Konya'ya gelişlerini, şehirde yaptığı ziyaretleri, bu evde tuttuğu günlük notları gösteren belgeler, fotoğraflar ve gazete kupürleri sergilenmektedir. Vitrinlerde ise Atatürk'e ait bazı elbiseler ile bu evde kullandığı muhtelif eşyalar teşhir edilmektedir.
3. ANITKABİR, ANKARA
Türk ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara Rasattepe’de bulunan anıtsal mezarına verilen isimdir. 10 Kasım 1938’de İstanbul’da ölen Atatürk’ün naaşı, Ankara’ya getirilerek geçici olarak Etnografya Müzesi’ne kondu.
Avlusunda sekiz adet kule bulunur. Bu kulelerin isimleri Cumhuriyet, Devrim, Müdafaa-i Hukuk, Zafer, Barış, Misak-ı Milli, Mehmetçik, 2 Nisan.
-İsmet İnönü'nün mezarı da avlu içerisinde bulunmaktadır.
-Her yıl milyonlarca kişi Ata'sını Anıtkabir'de ziyaret eder.
-Ankara'nın en yüksek yerine inşa edilmiştir.
-Kabir kısmındaki şeref salonunun yüksekliği yirmi metredir.
-Tavanında Türk motiflerinden işlemeler bulunmaktadır.
Atamızın kabrine giden 262 metre uzunluğunda Aslanlı Yol vardır. Bu yolun sağ ve solunda tarafında karşılıklı olarak toplamda 24 aslan bulunmaktadır. Buradaki aslanlar 24 Oğuz boyunu temsil etmektedir. Kültürümüzde aslan gücü temsil etmektedir.
4. Gelİbolu Yarımadası ve MİLLİ Parkı, ÇANAKKALE
Osmanlı coğrafyası son derece genişti. 1. Dünya Savaşı’nda ise çeşit çeşit cephe vardı ama hiçbirisi Çanakkale cephesi ile boy ölçüşecek hususiyetleri sahip değildi. Bir ölüm kalım savaşıydı Çanakkale. Bıçağın kemiğe dayandığı andı.
Çanakkale Zaferi; dünya literatüründe bir dönüm noktası olmuş, güç dengeleri tamamen değişmiş, olayların akışı üzerinde Türk milletinin belirleyici ve aktif bir rol oynadığı ve de Kurtuluş Savaşı'mızın ilk meşalesinin tutuşturulduğu, yüce Türk milletinin başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kahramanlık ve fedakarlıklarının doruk noktasına ulaştığı bir prestij ve azmin mücadelesi olmuştur.
Yaklaşık 8,5 ay süren bu savaşta Boğaz’ın iki tarafı adeta kan gölüne dönüşmüştür. Savaşta yarım milyona yakın can kaybı olmuştur. Bölge 1973 yılında milli park ilan edilmiştir. Savaşta yaşamını yitiren şehitlerin anısını yaşatan anıtlar ve müzeler, o dönemlerin izlerini canlı tutarak gelecek nesillere ulaştırmaktadır.
Gelibolu Yarımadası, Çanakkale Savaş’ında yaşamını yitiren neredeyse 250 bin Türk şehidinin yanı sıra İngiliz, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Fransız askerlerinin de mezarlarına sahiplik etmektedir. Böylelikle tüm dünyaya kardeşlik ve barışa karşı gösterdiğimiz saygıyı anlatmaktayız.
5. DOLMABAHÇE SARAYI, İSTANBUL
Avrupa sanatı üslûplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir. Sultan Abdülmecit’in mimarı Karabet Balyan’ın eseridir. 15 bin metrekarelik bir zemine oturan saray, yaklaşık 5 milyon altına mal olmuştur.
19. yüzyılın ağır, zengin tezyinatlı üslubunun etkisinde inşa edilen saray, yer yer eski mimarimizin de izlerini taşıyor. Saraya girişi sağlayan iki büyük saltanat kapısından başka 6 kapı daha var. Bugün sarayda yer alan tek asansör Atatürk'ün hastalığı sırasında yapılmıştır. Dış ve özellikle iç süslemelerine çok özen gösterilen sarayın inşaatında Marmara adalarından çıkartılan her renkteki mermerlerden başka, billur, su mermeri ve somaki gibi kıymetli malzemeler de kullanılmıştır.
Atatürk, bu sarayda defalarca ikamet etmiştir. Hatta dönemin ileri gelen adamları ile bu sarayda toplantılar yapmıştır. Ayrıca Harf Devrimi, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Hatay meselesi ile ilgili toplantıları da Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 27 Mayıs 1938 yılında başlayan İstanbul’u son ziyareti, hastalığının ilerlemesi üzerine yarıda kesilmiş ve Atatürk Dolmabahçe Sarayı’na geçmiştir. Eylül ayında vasiyetnamesini yazdıran Atatürk, 10 Kasım 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yummuştur.
6. Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesİ, SİVAS
Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye tarafından 2 Eylül-18 Aralık 1919 tarihleri arasında "Milli Mücadele Karargâhı"olarak kullanılan bina Cumhuriyet tarihimizde çok önemli ve müstesna bir yer tutmaktadır.
Binanın 12 Rebiül-evvel 1310 H (5 Ekim 1892) tarihinde Sivas Valisi Mazlum Paşazade Mehmet Memduh Bey tarafından Mülki İdadi Binası olarak yaptırıldığını belirten dört satırlık kitabe, halen Sivas Müzesi'nde bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına üç buçuk ay süre ile resmi karargâh olarak tahsis edilen bina; Sivas Kongresi içtimalarının burada yapılmış olması, Anadolu'daki Milli Mücadele hareketinin teşkilatlandırılarak millet iradesinin her türlü baskının, kişi ve zümre idaresinin üstünde olduğunun bütün dünyada ispatlanması ve Cumhuriyet yönetiminin temellerinin burada atılmış olması ile tarihi bir hüviyet kazanmıştır.
Sivas Kongresi'ne ondokuz vilayeti temsilen otuz iki üye katılmıştır,ancak illerden seçilerek kongreye sonradan dahil olan delegeler nedeniyle bu sayılar değişiklik göstermektedir.
7. ERZURUM KONGRE BİNASI, ERZURUM
Erzurum Kongre Binası, Türkiye’nin bağımsızlığına ve bugünlere gelmesine vesile olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bu binada atılmıştır.
Milli Kurtuluş Savaşı'nın hazırlık yıllarında, Sivas'tan hareket ederek, 3 Temmuz 1919 günü Erzurum'a gelen Atatürk, 8/9 Temmuz 1919 gecesi son Osmanlı Padişahı Vahdeddin'e bir telgraf gönderen, askerlikten çekildiğini ve "sine-i millet'e" döndüğünü bildirmişti. Erzurum'da büyük bir Kongre'nin hazırlıklarına girdi. Kısa bir süre sonra, 23 Temmuz 1919'da, Erzurum Kongresi, Kavaf Mahallesindeki eski bir okulun salonlarında açıldı. 6 Ağustos 1919 tarihine kadar, 14 gün devam etti. Kongrenin yapıldığı okul, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Ortaokul olarak yaptırılmıştı Kongreden sonra 1920-1921 yıllarında Sanat Okulu, 1922-1923 yıllarında Sultani (lise), 1924 yılında da ilkokul olarak kullanılmış aynı yılın sonunda, çıkan bir yangınla tamamen yanmıştı.
8. BANDIRMA VAPURU, SAMSUN
Atatürk, Milli Mücadele sırasında İstanbul’dan Samsun’a gelmek için Bandırma isimli vapuru kullanmıştır. Samsun’da bulunan Bandırma Vapuru, gerçek vapurla aynı boyutlu olup birebir aynısıdır. 1999 yılında Samsun Valiliği tarafından yapımına başlanan Bandırma Vapuru, 2001 yılında ziyarete açılmıştır.2005 yılında Samsun Belediyesi’ne verilen Bandırma Vapuru birçok yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmektedir.
Aslının aynısını anımsatan vapurun içerisinde bulunan müzede eserler sergilenmektedir. Gemi mürettebatı da dahil olmak üzere Atatürk ve silah arkadaşlarının balmumu heykelleri bulunan kısım müzede en çok dikkat çeken bölümdür. Vapurda Atatürk’ün yatak odasının yanı sıra geminin alt katında geniş bir sergi bulunmaktadır. Sergi salonunda Atatürk’e ait eşyaları ve fotoğrafları görmek mümkündür.
9. Atatürk Evİ ve Müzesİ, İZMİR
1875–1880 yıllarında halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yaptırılan bu köşk, 09 Eylül 1922 tarihinde sahibi tarafından terk edilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçmiştir.
Büyük Zafer'den hemen sonra, Türk orduları yıldırım hızıyla Ege'ye doğru süzülürken Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa'da onlarla birlikte, Ege'nin yakılmış ve yıkılmış şehirlerine uğrayarak İzmir'e doğru ilerliyordu. Atatürk, Türk Ordularının İzmir'e girişinden bir gün sonra 10 Eylül 1922 de, İzmir'e gelmiş, çoşkun törenlerle karşılanmış, 2 gün sonra, Göztepe'deki Muammer (Uşşaklıgil) köşküne konuk olmuştu. Bu köşk'te 29 Eylül 1922 akşamına kadar 19 gün kalan Atatürk, İzmir'e ikinci gelişi olan 27 Ocak 1923 te yine bu Köşk'te kalmıştır.
Atatürk, 27 Temmuz ve 1 Ocak 1924 tarihlerindeki İzmir gezilerinde de yine Göztepe Köşkü'nde kaldı. Latife Hanım'dan boşandıktan sonra, İzmir'e gelişlerinde, İzmirliler onu Gündoğdu semtinde, deniz kıyısındaki Naim Palas'ta misafir etmeğe başladılar. Bu ev, 1860 - 1862 yıllarında yaptırılmış, bir ara otel olarak kullanılmıştı. 1927 yılında İzmir Belediyesi, evi hazineden satın alarak Atatürk'e hediye etmiş, dayayıp döşemişti. Atatürk, 11 Ekim 1925 ten sonra 7 defa İzmir'de hep bu evde kaldı, bir çok tarihi kararları bu evde verdi.
Atatürk, 22 Haziran 1934 te son olarak İzmir'e geldiği zaman yine bu evde kaldı. Yanında İran Şahı Rıza Şah Pehlevi de vardı. İki geceyi birlikte bu evde geçirerek, 24 Haziran 1934 günü Balıkesir'e gitmek üzere İzmir'den ayrıldılar. O günden sonra İzmir'e bir daha gelmemişti.
Yorumlar
Kalan Karakter: