Bu çağın getirdiği enstrümanlar bize olanları olduğu gibi göstertmiyor ve göstertmediği konuyu sahiplenmek noktasında farklı algı metotları kullanıyor. Bu esnada siz, yanlış , yalan , hile kokan bir senaryonun piyonu ve de azgın bir tarafgiri olabiliyorsunuz. Bu enstrümanların başında Sosyal Medya dediğimiz bir sanal platform geliyor. Enine ve boyuna aslında insanları belirli kritere göre analiz yapan , filtreleyen ve o analizi yaptığı kişinin ya da kitlenin ruh altına görev yükleyen bir platform.
Bu senaryoyu ilk kez Mısır da Hüsnü Mübarek devrilirken izledik. Twiter kullanılarak insanları belli görevlere kanalize etmek ve de isteklerini yönlendirerek insanların bu enstrümana hızlıca adapte olduğunu gördük. Esasında sömürgeci güçler için çok ekonomik hızlı reaksiyon gösteren bir sistem. Adam satın almak yok. Herkese ayrı bir bütçe yapmak yok. Gazete Dergi yada herhangi bir Televizyon kanalı satın almak yok. Maliyeti düşük bir sistem. Bu sistemi birkaç yerde daha deneyerek makul yada makul olmayan taraflarını gözlemleyip hatalı yerleri ayıklayacaklarına ve daha kullanışlı bir sistem haline getirip beğenmedikleri hükümetleri yada iktidarları bu şekilde indirmeye çalışacaklarına tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bunun bir örneğini Türkiye de Gezi Parkı örneği ile gördük. Gerçekten organize bir şekilde ve de katılanların bir kısmı daha sonradan fark ettiği kadarıyla pişmanlığını açıklayan organize kötülük , ama başarısız olan kalkışma .Yıl dönemlerinde hala kutlamaları yapılarak diri canlı tutulmaya çalışılan bir nevi-i ayaklanma. Bu organizasyonun sözcülerinin iktidardan çok garip istekleri olmuştu. Mesela ‘ Yükselen bu tepkinin içeriğinin; “başta 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadınların bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, üniversite, yargı ve sanatçılar üzerindeki baskılara karşı direncin kutsanmasına kadar giden ilginç talepler silsilesi…Belki aslında dert ağaç değildi. Ya da dar ağaç talepleriydi. Daha önce yine aynı tarihte dar ağaca gönderdikleri gibi bu dönemde de dar ağaca birilerini gönderme arzularıydı.
ama olmadı…
Bu sosyal medya algısının daha yenisine bir kez daha şahit olduk. ‘Kürtçe şarkı dinlediğinden dolayı öldürülen genç’ yalan haberi.. Sosyal medya da Katil Türkiye başlığı ile gündem oldu. İşin garip tarafı bu olaya sahip çıkanlar Gazi Mustafa Kemal’in partisi CHP’nin bir kısmı HDP ve yurtdışına kaçan Fetö uzantılarıydı. Fetö uzantılarının paylaşımlarını gördükçe gerçekten bu kadar süre destek verilerek büyütülen sözde dini organizasyonun gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkmış oluyordu. Gerçekler ortaya çıkınca yani ezan okunurken yüksek ses ile müzik dinleyenleri uyardığı için öldürülen Kürt genç hadisesi bu kadar yalan paylaşımları atanların ortadan kayıp olup bu cinayete en ufak bir ses dahi çıkarmaması gerçek niyetlerini ortaya çıkarmış oldu.
Bir gencin durduk yere öldürülmesi sebep ne olursa olsun siyasileşmemeli ve herkes tarafından çözüm bulunması gereken bir problem olarak görülmelidir. Ama maalesef Türkiye de bu olay popülist söylemlerle işlendiği için gerçek katiller her zaman örtünün altında saklanırlar. Ekmek almak için 9 km yol giden Berkin ELVAN ’a yaslar tutup heykeller yapan zihniyet ,çocuğu 9 km ne için yol gittiğini sorgulama ya da 2014 yılında kurban eti dağıtırken Diyarbakır da kafası ezilerek öldürülen Yasin BÖRÜ , Riyad GÜNEŞ, Ahmet DADAK ve Hasan GÖKGÜZ leri yada 2015 Silvan da PKK’nın döşediği mayınla öldürülen Fırat SİMPİL’i ve de bunun gibilerini hatırlamaz . Hele de Eren BÜLBÜL’ü hiç hatırlamaz.
Maalesef bu çağ böyle bir çağ; Ruh iklimi açısından bunalımlı, vicdansız , ve insani değerler den uzak bir çağ..
Honore de BALZAC’ın dediği gibi ‘Biz onu öldürmedikçe VİCDANIMIZ yanılmaz bir yargıçtır.’
Yerli ve Milli olmak
Bu ülkede belirli hassas dengeler mevcuttur. Bu hassas dengeleri de en çok bu dengelere sahip çıktığını iddia edenler bozmuşlardır ve bu hassas dengelerden de en çok nemalananlar da bu dengeyi bozanlar olmuştur. Düşünsenize 1881 adet basılıp tanesi 2500 TL den satılan Atatürk kitabı gibi, ya da imar barışını en çok eleştirip ilk müracaat eden olmasına rağmen hala kaçak yapısı olanlar gibi ya da yapamadığı hizmetleri gölgelesin diye Atatürk imzalı maskeler takmak gibi…bu örnekleri her yönden sağdan soldan kemalisten milliyetçiden kürtçüye kadar çoğaltabiliriz…Ama Yerli ve Milli olmak ayrı bir nemalanacak kategori…
Bu toprakların değerlerine sahip çıkmak menfaatlerini savunmak düşmanlarını düşmanları bilmek yerli ve milli olmaktır. Devletin bu noktada ki söylemi üretimden tüketime hizmetten bürokrasiye kadar her türlü platformu ayağa kaldırmak adına önemlidir. Ama bütün organların da bu çağrıya kulak vermeleri gereklidir. İş dünyası ve bileşenleri buna mutlaka cevap verir ama bürokrasi inanılmaz hantallığıyla nasıl cevap verir ? Hayatın gerçeklerinden uzak tam bir Levent KIRCA parodisine uygun Devlet bürokrasisi Hem iktidara hem de vatandaşa eziyet etmenin bir parçası olmamalıdır. Yolsuzluk Hırsızlık Atalet ve Hantallık bürokrasi ve eklentilerinin bir parçası olmamalı. Bir devlet Memurunun mahkemeler de yüzün üzerin de dava dosyası varsa ve bu kadar davaya giren avukatların ücreti nasıl ve ne şekilde ödendiği araştırılmalı.
Platon ne güzel demiş.’Kanun sahibinin en önemli vazifesi; gayret gösterip edebi gerçekleştirmek ve yerleştirmektir’…
Yorumlar
Kalan Karakter: