Rüma bir Avrupalı büt vereli revnak,
Reşk-i iklim-i Frenk olmadadır Türkistan
Beyitlerini yazan Şinasi ilk beyitte ki Avrupalı büt ifadesinde den kastı puttur. Bu ifade zaten Modern Dünya dediğimiz algının doğu yakasında ki yaşayanların zihninde ki karşılığı budur. Dünya da karşılığı aslında koskoca bi balon olması gereken bu hayat formunun hala devam edebilmesi bu noktada yapılabilen pazarlama ve imaj görselinden başka bir şey değildir. Fakat buna rağmen bu zamana kadar bu dünyaya bunun pazarlamasını yapabilmesi ve hala tercih edilen bir hayat formu olması gerçekten başarılı bir pazarlamanın neticeleri olarak karşımıza çıkıyor.
Ürettikleri fikir atlasları ile insanların zihinlerinin karmaşıklığından istifade etmekle birlikte yine ürettikleri ekonomi modeline entegrasyonu devletler nezdinde zorunlu hale getirmeye çalışmaları ile birlikte inanılmaz başarı hikâyeleri modern dünya! da var olmaya zorlayıcı olması ve bu konuda yine ürettikleri rüyalara insanları çağırması ve bu çağrıya da insanların cevap veriyor olması enine boyuna iğdiş edilmesi gereken konu olarak ortaya çıkıyor. Peki nasıl?
Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz yanına sonradan padişah olacak olan 5.Murad ve 2.Abdulhamidi alarak 1867 yılında Avrupa seyahatine çıkmış, Böylelikle kendi hükümdarlığı altında bulunmayan bir ülkeye ayak basan İlk Osmanlı Padişahı olmuştu. Sultan Abdülaziz’in Paris’e gelmesinden etkilenen La Press adlı fransız gazetesi Avrupa artık dünyanın merkezi haline geldi Doğu biziz Aydınlık Biziz! Başlıklarını atmak süretiyle bir hegomanya oluşturma sürecine girmişti.Bu süre zarfında bu modern dünya! Safsatısını palazlandıracak yalanlara ya da mitlere ihtiyaç duyacaktı.
Hangi tarih kitabını açsanız demokrasinin özgürlüklerinin başlangıcı olarak ifade edilen Magna Carta anlaşması olarak ifade edilen aslında tam tersi olan bir ateşkes antlaşmasıdır. Merkeziyetçi anlayışa sahip olan Kral 1. John’un İmtiyazlarını Kayıp etmemek için çabalayan Baron ve feodal ayrılıkçıların arasıında olan bu savaşı kralın kayıp etmesiyle birlikte imzalanan ateşkes anlaşmasıdır. Ve herhangi bir şekilde orijinal belgesi olmamaktadır. Richard Shenkman’ın insanlık tarihindeki büyük yalanlar isimli kitaptaki Birkaç yüzyıl önce Sir Edward Cook adlı parlak zekâlı bir İngiliz’in dünyayı kandırmasıdır. İfadesiyle aslında oluşturulan bir mitin delilidir.
Diğer bir önemli efsane ise Rönesans dediğimiz kelime ifadesi ile yeniden doğuş olan dönemdir. Standart ders kitaplarında ‘insan otoritelerini sorgulanmaya başladığı dönem’ olarak ifade edilen bu dönem ile alakalı Lynn Thorndike adlı uzman 1943 yılında ki kitabında ‘hiç Kimse Rönesans’ın ayrı bir dönem olarak varlığını ispatlayamadı hatta çabada göstermedi’ demiş. Yani Ortaçağdan Rönesans çağının arasında bir fark olmadığını ifade eder yine günümüzün tarihçilerinden Peter Burke Rönesansın Latin ve Yunan kaynaklarına yani binlerce yıl öncesine dönüş ya da o dönemin kötü bir taklidi olduğunu ifade eder. Engizisyon Mahkemelerinin en yüksek itibara da Rönesans döneminde oluştuğu da tarihçilerin ortak fikridir. Bunun gibi Florance Nightingale’in bir ölüm meleği olduğu, Hitlerin aslında kim olduğu, Amerika’yı aslında Kolomb’un keşfetmediği gibi son yüzyılda efsaneleştirilmiş ve her devletin bir şekilde tarih kayıtlarına da dolayısıyla tarih derslerine yansıtıldığı ve her gelen neslin bunları öğrenmekle mükelef edildiği çarpık Modern Dünya aslında ne olduğunu öğrenmek için ciddi bir siyasi irade ile birlikte ve entelektüel insanların çalışması elzemdir.
Modern Dünya dediğimiz aslında bir bir paronaya olduğunu yukarıda ki örneklerden anlayabiliriz. ABD olmak üzere Batı dünyası önemli bir gerçeği sümen altı yapmaya çalışmaktadır: "Batının bugün de dâhil olmak üzere tarihi, katliamlar, tecavüzler, işkenceler, sömürüler ve de istilalarla doludur. Aslında Avrupa kendini tarihini bir dünya tarihi yazdı Kendi dışında ki tarihleri de içerisinde kendisinin varlığına göre sıraya soktu. Var olan gerçekleşmiş tarihin üzerine efsane eklemek gerçekleri kapatamayacağı açıktır. Kadim bir tarihe sahip olan kendi medeniyetimizin ayağa kalkmasına ramak kalmışken ya da nasıl bir medeniyet hazinesinde oturduğumuzu Sezai Karakoç’un Fecir devleti şiirinde ki mısralara ruhumuz onaylarken vücudumun her hücresi de ayakta alkışlayacaktır.
Yırtılsın inkârın zarı
Reddin seddi yıkılsın
İnancın fecri doğsun
Ağsın sabah yıldızı gibi ufkumuza
Batı ve Doğu bütün anlamıyla
Açılsın önümüze bir kitap gibi.
Yorumlar
Kalan Karakter: