Fransız İhtilali’yle beraber tüm dünyada yankı uyandıran milliyetçilik akımından Osmanlı da fazlasıyla etkilenmişti. Milliyetçilik akımından en çok etkilenenler, çok uluslu yapıya sahip imparatorluklar olmuştur. Osmanlı Devleti farklı ırklara mensup insanları içerisinde barındırdığı için milliyetçilik akımının etkilerini hissetmesi kaçınılmaz olmuştur. Gayrimüslim halk, bu akımın etkisiyle özgürlük düşüncesinin ardından koşmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti, milliyetçilik akımının etkilerini asgariye indirebilmek amacıyla siyasi ve toplumsal boyutta bir geçiş dönemine girmiştir. 19. yüzyılın ilk bölümlerinde çeşitli belgelerle batının modern yapısı inşa edilmek istenmiştir. Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı belgelerinin yanında sırasıyla gerçekleşen I. ve II. Meşrutiyet’in ilanı da geçiş aşamasının önemli gelişmeleri olmuştur. Geçiş aşamasına öncülük eden fikir akımı ise kısmen Osmanlıcılık olmuştur. Osmanlıcılık fikir akımının temel amacı, modern dünyada yaşanan gelişmelere uyum sağlamak ve gayrimüslim halkın ayrılıkçı düşüncelerine son vermekti. Osmanlıcılık için milliyetçiliğin farklı bir türü denilebilir. Akım birçok kez son bulma aşamasına gelmesine karşın kendisini yenilemeyi başararak varlığını devam ettirebilmiştir. Osmanlıcılık içinde birçok düşünceyi barındıran, içinde bulunduğu şartlara göre gelişim sağlayabilen kapsamlı bir düşünce akımıdır. İçinde bulunduğu dönemin gereklilikleri sonucu ortaya çıkmış ve dönemin aydınları tarafından sistemleştirilmiştir
Osmanlıcılık, devletin yaşamasını sağlayacak bir proje olarak görülmekteydi. Etnik grupların özgürlükçü düşüncelerini önlemek, toplumun ortak bir kimlik çerçevesinde toplanması beklenmekteydi. Osmanlı, 19. Yüzyıla kadar İslamiyet’in sembolüyken, Tanzimat sonrası bu durum kısmen değişmiş olsa bile genel manada ortak payda İslamiyet olmuştur. Bunun birçok örneğini İslam dünyasının Osmanlı savaşlarına gönderdiği askerlerden anlayabiliyoruz.
19. yüzyıla kadar toplum dinler bazında göz önünde tutulurken artık etnik kökenler ön plana çıkmaya başlamıştır. Toplumun kendisini bu farklılıklardan sıyırıp, bir bütün olarak görmesi amaçlanmaktaydı.
Fikir akımının başarılı olabilmesi için toplumun mevcut yapısının aksine herkesin eşit olması gerekliydi. Bu amaç dâhilinde de önce tüm halka can ve mal güvenliği sağlayan 1839 tarihli Tanzimat Fermanı, sonrasında ise gayrimüslimlerin Müslüman halk ile eşit haklara sahip olmasını sağlayan 1856 tarihli Islahat Fermanı ilan edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin resmi dilinin ve eğitim dilinin Türkçe olması, yöneticilik pozisyonlarında çoğunlukla Türklerin bulunması, fikir akımının Türkler tarafından geliştirilmiş olması gibi etkenler sebebiyle Osmanlıcılık sadece Türkler tarafından benimsenebilmiş olsa da diğer etnik kökenler ise bağımsızlıklarını sağlayana kadar Osmanlı milleti gibi görünmüşlerdir. Osmanlıcılık fikir akımı Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla ortaya çıkış sürecini başlatmış, Meşrutiyetin ilanıyla da elle tutulur başarılar kazanmıştır.
Kanun-i Esasi ile hukuksal çerçevede kazanımlar elde edilmiş ve parlamento kurulmuştur. Bu başarılardaki en büyük pay Yeni Osmanlılara aittir. Islahat Fermanı’nın ilanıyla uygulanan reformlar iç ve dış karışıklıklara sebebiyet vermiştir. Ali ve Fuat Paşaların olaylar karşısında izlediği tavır Yeni Osmanlılar tarafından eleştirilmiştir. Ali ve Fuat Paşaların isteği Osmanlıcık düşüncesinin temel amacı olan Osmanlı Milletini oluşturmaktı. Bunun için demokratik adımlar atmayı denemişler, ancak düşünce tarzlarının aksi yönünde hareket ettiklerinden dolayı Yeni Osmanlılar yaşanan olumsuzlukları dile getirmişlerdir
1839-1865 tarihleri arasında gerçekleşen reformlar Osmanlı siyasal hayatı açısından önem arz etmektedir. Ali ve Fuat Paşa hükümetinin aniden uygulamak istediği reformları Yeni Osmanlılar demokratik sistem çerçevesinde, belli bir zaman aralığına yayarak uygulamak istemişlerdir. Kanun-i Esasi’nin hazırlanmasında önemli payı bulunan Yeni Osmanlılar, aynı zamanda Osmanlıcılık düşüncesine yeni bir soluk getirmişlerdir
Yeni Osmanlı Cemiyeti’nin kuruluşunda adı geçen kişiler: Namık Kemal, Kayazade Reşat, Menapirzade Nuri, Sağır Ahmet Beyzâde Mehmet, Mirat Mecmuası sahibi Refik, Suphi Paşazade Ayetullah Bey gibi Osmanlı aydınlarıdır. Hedeflerine ilerlerken İtalyan Carbonara Cemiyetini kendilerine örnek almışlardır.
Napoleon Bonaparte Osmanlı hakkında şunları söylemiş ‘İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir lakin mağlup edilemezler.’
El hasıl
Tarihsel olarak sürekli kendini yenileyen en büyük 10 imparatorluk arasına kendini altın harflerle yazdıran bir devleti ayakta tutan hususları dikkat ettiğimizde aslında ithal fikir akımları yerine var olan akımızı gelişen dünya standartlarıyla birleştirdiğimizde ortaya çıkacak olan akıl, akım adaletli bir dünyanın anahtarı olacaktır. Muhtaç olduğumuz kudret esasında budur. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in mısraları içimizde yanan ateşin sebebidir.
Birden, dağın sırtında atlılar belirecek.
Atlılar put şehrine gediklerden girecek;
Bir şehir ki, orada insan ayaküstü leş.
Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş;
Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek.
Yorumlar
Kalan Karakter: