Belki de dünya olarak herkesin belli bir fikri kabul ettiği diğerini kabul etmediği bir dönem yaşıyoruz. Bu noktadaki insanların bakış açısının ne kadar dar olduğu ve aidiyet noktasında bir düşüncenin olumsuzluklarına rağmen o düşünceye insanoğlunun eleştirel gücü olmadığı açıktır. Böyle bir ortamda da sistemik olarak kutuplaşma toplum içindeki huzursuzlukların kaynağı ve sebebi olmaktadır. Bu etkene yönelik Sosyal medya dediğimiz spekülasyon merkezlerinin ve çöp yığınlarının içerisinde debelenen toplumun daha iyi bir yöne savrulması nerdeyse imkânsızlaşmış artık idealler ve geleceğe yönelik hayaller tuzla buz olmuş şeklinde anlık, günlük hayatlarla günü kurtarmanın peşinde sefil bir hayatın parçası olmak suretiyle yaşam oluşturulmuştur. Dayatılan yeni yaşam formu bir konu hakkında toplumun incelemesine gerek kalmadan internet aracılıyla öğrenilen her şey bilgi eksiği fakat fikir fazlası bir konuma yükselmiştir.
Belki de deizm ya da benzeri sapık fikirlerin kaynağı da bu çıkmakta herkes kendinde olmayan bilgi ile deli cesaretiyle bunca yıldır bu toplumun şekillenmesine sebep olan her türlü fikre rahatlıkla küfretmektedir. Hatta yüzyıllar önce bitmiş tükenmiş son kullanım tarihi dolmuş her türlü fikri tekrar ortama sunmuş ve toplumun sistemik olarak kutuplaşmasına vesile olmuş durumdadır o açıdan sosyal medya çöplüğüne inanılmaz derece de dikkat etmek gerekir. İnsanları çok kolay bir şekilde yönlendiren bu ortam muhtemeldir ki yeni yaşam sistemini entegre etmeye çalışan modülatörlerin bir oyunu olma ihtimalini yükseltiyor.
Devlet dediğimiz organizasyon Fiziki ya da manevi coğrafyasında yaşayan insanların bütünlüğünü, hakkını ve hukukunu korumak adına çalışan kurumsal yapıdır. Bu yapı temel de ki hedef geçmişteki kazanımları korumaktır bu toprak bütünlüğü olur sosyal bütünlük olur hukuki bütünlük olur. Bu bütünlükler en temel bütünlüktür. Osmanlının son yılları yeni akımların oluşturduğu yıkımlarla birlikte gerçekleştirilemeyen sosyal devlet ilkesinin bu noktada yansıması da Devlet-i Aliye dediğimiz Osmanlının yıkılması ile neticelendirilmiştir. Birileri oluşturdukları yeni düşünce akımlarının dayatması uygulanması ya da neticelenmesi ile ilgili son iki yüz yıldır bu topraklarda faaliyet göstermiş, bu akımlara giren inanan kişiler sayesinde de başarılı olamasalar bile sosyal yapıyı dağıtmak parçalamak adına başarılı olmuşlardır. Bunun örnekler yakın tarihimizde vahhabiliğin Osmanlıya etkileri ya da kısa zaman radikal İslam diye adlandırılan yapay yapının bu bölge insanları üzerinde etkisi olabilir.
İçerisinde kan ve gözyaşı olan ama insan olmayan her sistem her ideolojik formasyon birilerini mutlu ederken birilerini de mutsuz etmiştir. Batı menşeli her sistem üzerinde düşünülmesi ve yansımalarının bu topraklar üzerinde değerlendirilmesi gerekliliği bir kez daha üzerine basa basa yazıyoruz.1. dünya savaşı sonrası yapay olarak çizilen sınırlar yapay olarak kurulan devletler yapay olarak kurulan düşünce akımlar aslanı kediye boğdurmak mantığından ileriye gitmemiş ve bu bölge toprakları üzerinde yaşayan halkın kâbusu olmuştur. En yakın örneği de Suriye’dir. Azınlığın çoğunluğa tahakkümü açısından yüzyıldır olmayan adalet ile bu yapay devletler bir yere kadar ayakta durur. Ayakta durmak için katliam yapar ayakta durmak için sindirmeye çalışır ayakta durmak için topraklarını büyük devletlere peşkeş çeker vs.… Ancak yıkılır gider ve de gitmek zorundadır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi içerisinde kan ve gözyaşı olan her sistem her düşünce akımı yıkılmaya yok olmaya mahkumdur. Bir sistem içerisinde hem zalimlik hem de adalet mümkün değildir. Tavr-ı zulmet içinde nefs-i emmarenin halatının muhafazası ile beraber; ziya ve nur talep etmek, hem de ziyayı, nefsin zulmetli tabiatıyla birleştirmeye çalışmak, çok elim ve şedittir..."demiş Said Nursi hazretleri
El hasıl;
Mevcut sistemler ve yönetim sistemleri ile bir yere varmamız mümkün değil. Gelecekte güçlü toplum güçlü devlet olabilmenin yolu, başta adalete ve 1000 yıllık birikimle harmanlanacak içinde insanın var olduğu yeni bir fikir atlası oluşturmak….
Helalleşerek Hesaplaşma….
Siyaset çok güzel bir konu değil. Fakat tarihsel yaşananlar gelecek için bir izdüşümü meydana getirir. Geçmişine söven gelecek de baki olamaz. Can Ataklının dediği gibi Geçmişine küfrede kendi varlığına düşmandır. Dini yaşayanlar için her türlü küfrü eden, 411 el kaosa kalktı manşetlerini alkışlayanların bu dönemde helalleşme adında bir döngüye girdikleri başı örtülü kadınlar için kanun çıkartacaklarını duyar gibiyiz. Aslında bunun adına helalleşme değil başlıkta yazdığımız gibi helalleşerek hesaplaşma denir. İslami değerlere mesafeli olanların bu konudaki üslup ve bakış açıları samimiyetten uzak ve kendi dünyalarında oluşturdukları yalan döngüsünü insanlara uyarlamaya çalıştıkları açıktır. Nazım Hikmet ne güzel demiş Samimiyet istiyorum artık boğuldum dili süslü yüreği boş insanlardan…vesselam
Yorumlar
Kalan Karakter: