Kin ve Din iki ayrı söylem biri insanlığın yaşayabilmesi için diğeri de insanlığı öldürmek için iki ayrı kavram...
Resülullah (SAV)‘a:
"İnsanların en üstünü kimdir?” diye soruldu.
Efendimiz; “Kalbi mahmûm, doğru sözlü olan herkes" diye mukabelede bulundu.
Ashab ise:
“Doğru sözlülüğün ne anlama geldiğini biliyoruz ama ‘mahmûmü’l kalb’ ne demektir?” diye sordu. Efendimiz (SAV)’de şöyle buyurdular:
“Bu Allah’tan korkan tertemiz kalptir, içinde hiç bir günah, zulüm, kin ve haset yoktur." (İbni Mâce, Züht, 24)
İnsanlar arası ilişkilerde Dinimiz hiçbir şekilde Kin’e müsaade etmediği yukarıdaki hadiste belirtilmiştir. Kinin ve Kibrin Hz. Âdem yaratıldığında Hz. Âdem’e secde etmeyen Şeytandan kaynaklandığı bir çok İslam kaynağından ifade edilir. Dolayısıyla Kin ve nefret söylemleri İslam dininin hiçbir zaman müsaade etmediği iki kavram olmuştur.
İsrail oğulları zaman içerisinde yaşadıkları sürgün, aşağılanma ve katliamları sindirip benimsemiş, bu sinmişlik Yahudileşmeyi beraberinde getirmiştir. Sürekli aşağılanmalara, katliamlara maruz kalan toplum “kini “din” haline getirmiştir. Bütün bu yaşadıkları kavmin içe kıvrılmasına, kutsal kavim, milli tanrı anlayışını doğurmasına neden olmuştur.
Maide Süresi 13. Ayette ifade edildiği gibi İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
Yukarıda ki ayetler neticesinde bu toplum genel mana da lanetlendiği dolayısıyla kendi içlerinde oluşturdukları fikir binasının temelinin kendilerinin bu dünyayı yöneten oldukları ve her türlü adaletsizlik ile hareket edebilecekler oldukları açıktır.
Dünya da çıkmış her türlü azgınlık adaletsizlik zalimlik ve buna benzer kötü hasleti Yahudileşmek olarak adlandırabiliriz. Yahudileşme, “iman bağıyla” inşa edilen soyu, “kan bağına indirgeme eğilimidir. Yahudiler, herkese ait olan hakikati, kendi kavimlerine özgü hale getirerek, hakikat üzerinde tekel oluşturdular. Hz. Musa’nın[as] tebliğ ettiğini tüm insanlık hak ediyorken, hakikati sadece Yahudi ırkının tekeline alarak, hakikat üzerinden kendilerine bir ayrıcalık sağladılar. Esasen hakikate teslim olunur, hakikat teslim alınmaz. Dolayısıyla geri kalan insanlığı ötekileştirdiğiniz zaman ortaya katliamlar vahşetler ve akıl almaz gayri insani durum ortaya çıkar.
Her insanda Yahudileşme var mıdır?
Yahudileşme eylemini bir tavır olarak özetlediğimiz zaman her insan da ve maalesef ki her Müslüman da Yahudileşme eylemi görülebilmektedir. Zaten yukarıda yazdığımıza binaen eylemin içerisin de kin ve nefret varsa ve bu insanı adaletsizliğe sevk ediyorsa bu Yahudileşmektir “Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide Süresi: 64.) bozgunculuk var ise… ''Sen Yahudileri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun.'' (Bakara Süresi: 96.) hırs varsa vesaire..
Dolayısıyla insani temelli ne var ise bu bizim dinimiz de mevcuttur. Her Müslüman da feraset dirayet basiret adalet ve cesaret özelliklerinin bulunması ve hayatı da bu özelliklere göre yönlendirmesi şarttır.
Bu dönemin Müslümanların en büyük eksikliği bu özelliklerin hepsinin birden var olmamasıdır. Özgün düşünme noktasında ki eksiklikler Müslümanları maalesef ki kötü bir zemine doğru yönlendirmektedir. Bu özelliklerin olmadığı Müslümanlar duaların da Allah’ın melek ordularının yardımını talep etmekten ileri gidememektedir. Bakara Suresi, 153. ayet: Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Ayeti gereği yardım istemek Allah’ın emri fakat gereğini yapmak ta Müslümanların görevidir. Yahudileşmek; hakikatin Haktan, özgürlüğün özden, bedenin ruhtan, bir milletin kendi dini, dili, milli, kültürel ve tarihi değerlerinden koparılarak küresel Nemrut ve Firavun güçlerinin emri altına alınıp köleleştirilmesidir.
Gerek Kapitalist, gerekse; Faşist ve Komünist anlayış ‘’özgürlük, bağımsızlık, çağdaşlaşma, medenileşme, (kendi din, kültür, ideoloji ve çıkarlarına uygun demokratikleşme,) halkların birliği ve özgürlüğü (!)…’’ gibi ayakları yere basmayan parlak sloganlarla kendi dünya imparatorluklarını kurmak için İslam toplumlarını yozlaştırmaya, yabancılaştırmaya, kendi benlik ve özünden koparmaya, fikir ve düşünce alanında körleştirmeye ve köleleştirmeye çalışıldı. Türkiye’de ve İslam ülkelerinde Yahudileştirme soysuzluğu etkin bir araç olarak kullanıldı ve hala da birçok ülkede kullanılmaktadır…
El hasıl
Bize lazım olan güç kadim tarihimizin satır aralarında mevcuttur bize düşen derin derin düşünmek….
Yorumlar
Kalan Karakter: