Yaşamımız boyunca sürekli olarak merkezimiz değişir. Okudukça, dinledikçe, öğrendikçe veya tartıştıkça merkezimiz de ya yeni kavramlar belirir ya da bazıları eksilir. Elle tutulabilir, meta haline gelebilen, elimizle ürettiğimiz kavramlar eğer yaşam merkezimizde yer alıyorsa bazı problemler ile karşı karşıya kalabiliriz. Eğer biz yaşam merkezimize bir unvanı veya makamı koyarsak, araçlarımız ve amaçlarımız birbiri ile yer değiştirir. Bu durumda amacımız bir makama gelmek ise, araç olarak ya her yolu kullanabiliriz ya da düzgün bir şekilde, çalışarak o makama gelebiliriz. İlk durum biraz tehlikeli. İkinci durum ise gayet düzgün ve doğru bir yol olmasına rağmen o makama geldikten sonra yaşam merkezimizde büyük boşluklar olabilir. Bu durumlarda amaç bir insan ürünü olana erişmekle kısıtlıdır. Yaşam merkezimizde ise yine insan üretimi bir kavram yer almaktadır. Bu amaca veya hayat merkezine ulaşmak için gösterdiğimiz yol tercihi ise bizim iyi veya kötü insan olmamızdaki ayrımı nitelendirmektedir.
Diğer bir amaç ve yaşam merkezine koymuş olduğumuz kavramlara baktığımızda ise yaradılıştan itibaren bizimle var olan ve hiçbir koşulda değişmeyen şeylerdir. Örneğin adalet. Eğer bizim amacımız, temel yaşama gayemiz adaletli olmaksa, o amaca ulaşmak için kullanmış olduğumuz araçlar ki bunlar yine makam veya unvan olabilir sürekli değişse de bir boşluğa düşmemiz mümkün değildir. Makamlar, unvanlar gelip geçici ama adaletli olmak kalıcıdır. Makam veya unvanları adaletli olabilmenin etkisini artırabilmek için araç olarak kullanırız. Politikada bulunma gayemiz nüfuz alanımızı artırmak değil, hizmet etmek ve bu doğrultuda da adaleti sağlamak için politikada bulunuruz. Toplumda haksızlığa uğramışların dili olabilmek, toplumumuzda derin yaralar bırakmış sorunlara çözüm arayabilmek, toplumumuzun refah seviyesini artırabilmek için politikada bulunuruz. Yani temel amacımız burada adaletli olmak, çözüm sunabilmek ve hizmet etmektir. Bu kavramlar elle tutulabilen, insan üretimi kavramlar değildir. Temel yaşam gayemiz bu kavramlar olduğunda geriye kalan her şeyi başta ülkemiz daha sonra dünyada uygulayabilmek için birer araç olarak kullanırız. Örneğin akademisyenin tek derdi unvan sahibi olmak ise problem var demektir. Amacı eğer ülkeye, dünyaya bir şey katmak, bir çözüm sunmak, üretmek ise akademisyenlik bu amaçları gerçekleştirmek için bir araç olur. Temel gaye üretimdir.
Yaşamımızın merkezinde yer alan kavramları ve hayat amacımız üzerine uzun uzun düşünmemiz gerekiyor. Neden yaşıyoruz? Bu soru fazlasıyla önemli…
Yorumlar
Kalan Karakter: