Ekonomik krizlerin, darbelerin, dünyanın doğusunda filizlenen terörün, sınırlarını, kuruttuğu toprak sahiplerine kapatanları, iki büyük cihan harbinin ve üçüncüsünün yolda olduğu bir düzende beraber yaşamaya çalışıyoruz. Bu buhranların halen nasıl devam ettiğini anlamak için devletlerin, milletlerin veya şirketlerin birleşip zulümlerini yasallaştırma biçimlerine odaklanmamız gerekiyor. Yaşanan bütün buhranları unutturmak için kurulan Birleşmiş Milletlerin yayınladığı ‘’İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini’’ okuduğumuz da daha iyi anlayabiliriz. İlk madde bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar diye başlamış olması sizce de çok güzel değil mi?
Beyanname 10 Aralık 1948 de kabul edilmesine rağmen, Amerika’da ırkçılık 1970’lere kadar devam etmiştir. Burada önemli olan rakamlara takılıp şu veya bu yıllar arasında halen devam etmesi değil, 1948’de ırkçılığın kâğıt üzerinde yasallaşmasıdır. Fransa’nın Afrika ülkeleri üzerinde uyguladığı sömürge anlayışı ve o ülke vatandaşlarını kendi ülkelerine getirip saatlerce kapitalizmin hortumlarına bağlı olarak çalıştırması içten değil.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, NATO, G8-G20, Ekonomik İş Birliği Teşkilatı ve daha nicesi…
Hepsinin kuruluşuna ve kuruluş amacına baktığımız da arkasında büyük ve içler acısı bir zulmün var olduğunu görebiliriz.
Değindiğimiz bu uluslararası örgütlerin çoğu, ikinci cihan harbinden sonra kurulmuştur. Bir harpten veya insanlık dışı bir olaydan sonra örgütlerin kurulmasını tabii ki doğal olarak karşılayabiliriz. Burada asıl önemli olan, örgütlerin öncesinde uygulanan zulümler ile kâğıtta yasallaştıktan sonra uygulanan zulümlerineş değer olmasıdır.
Mantıklı bir şekilde düşündüğümüz vakit, uluslararası örgütlerin amacı; geçmişte yaşanan buhranların artık yaşanmaması için çare arayan, önlem alan bir kuruluş olarak görevini yerine getirmesi gerekiyor. Burada kuruluşların sonrasındaki zulümlere baktığımız da aklımız da iki soru beliriyor:
Ya örgütler yeterince çalışmıyor veya önlem almıyor, güçleri yetmiyor, ya da yapılan zulümlerin üstünü örtmek için kuruluşlarını hazırda bekletiyorlar.İkinci seçenek terazide biraz daha ağır geliyor.
1949’da SSCB’nin tehdidine karşı 12 Batılı ülke (Türkiye 1952’de dahil olmuştur) bir araya gelerek ABD önderliğinde kurulan NATO’nun amacına baktığımız da siyasi, ekonomik, sosyal bir iş birliği gibi masum ittifaklar görüyoruz. Perdenin arkasındakine baktığımızda ise net bir şekilde görüyoruz ki NATO’ya sonradan dahil olan ülkeler, emperyalizmin kolları arasında sıkışıp kalmıştır. Ülkemizden örnek verecek olursak, içimizde kurulan örgütlerin hesabını yapamıyoruz. Vatan bizim, memleket bizim ancak milletten çok kurulmuş örgüt var. Tek cümle ile de NATO’yu özetleyecek olursak 2003 Irak savaşını örnek olarak gösterebiliriz.
Konuyu toparlayacak olursak, uluslararası örgütlerin söylemleri ile eylemlerinin ters olduğunu görmekteyiz. Bu durumun farkına varıp, gerekli tedbirleri almamız gerekiyor. 2009’daki bir habere göre Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım örgütünün hazırladığı rapordadünyada 1 milyar 20 milyon aç insan var. Raporu hazırlayan da bu insanların aç kalmasını sağlayan da aynı örgüttür.
Verdiğimiz örneklere bakacak olursak, tüm uluslararası örgütlerin yolu zulümdür demekte doğru olmaz. 15 Haziran 1997 de kurulan ‘’D8’’ (İngilizce adıyla DevelopingEight) verdiğimiz bu örneklerin dışında bir kuruluştur. D8’in kurulması için ilk adımı ülkemiz atmış, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın katılımıyla kurulmuştur. D8 kuruluş amacıyla, mevcut örgütlerin dışında tutularak yapılan zulümlerin üstünü örtmek yerine sonunu getirmek için ve İnsan haklarını, adaleti, doğruyu,hakkı gözetmek için bir ihtiyaç halinde kurulmuştur. Kuruluş amacı; gelişmekte olan 8 ülkenin ticari ilişkilerini, uluslararası platformlarda söz sahibi olmalarını, yer altı kaynaklarını kullanabilip işletebilmesi ve yaşanan krizlere ortak çözüm arayışı için bir araya gelmişlerdir. D8’i kısa cümleler ile anlatmak pek mümkün değil. Değinmemin sebebi tüm uluslararası kuruluşların aynı olmadığını göstermekti.
D8’lerin D20, D50, D70‘ler olması umuduyla…
Batuhan ŞAHİN
Yorumlar
Kalan Karakter: