Doğanın ve içindeki canlıların milyonlarca yıl sürekliliğinin temelinde değişim ve vaktin koşullarına uyum sağlaması yatmaktadır. Nasıl ki hayvanlar bulunduğu ortamda yaşayabilmek için adapte oluyorlar ise, insanlar da şu an yaşadığı zaman dilimini anlamak için topluma ve koşullara adapte olmak zorundadır. Bugün yaşanan olayları yorumlamak, anlamak ve geleceğe aktarmak için sürekli değişen koşullara uyum sağlamamız gerekmektedir. Örnek olarak uzun yıllardır hayatını siyaset ile meşgul etmiş bir politikacı hala Türkiye’nin toplumsal yapısını ve siyaset anlayışını 90’lardaki gibi algılıyorsa ve değişime uyum sağlayamamış ise bugün söylediklerinin kayda değer bir anlam ifade etmediğini görürüz.
Doğa ve canlılar nasıl ki sürekli değişim içerisinde ise toplumsal yapı da aynı şekilde sürekli değişim içerisindedir. Eğer biz günümüz problemlerini çözmek ve değişen toplumsal yapıyı anlamak istiyorsak fikirlerimizi de değiştirmek durumundayız. 10 yıl önceki problemlere çözüm ararken ürettiğimiz fikirlerimizi bugünün problemlerini çözmek içinde kullanıyorsak ortada büyük bir sorun var demektir. Fikirlerimizde aynı bir canlı gibi sürekli değişim içerisinde olmak zorundadır. Kendimizi tanımlayabildiğimiz andan itibaren sürekli aynı şeyi düşünüp aynı şeyi savunmamız, değişen yapılara karşı kendimizi koruduğumuz anlamına gelmektedir.
Şu an içinde bulunduğumuz siyaset anlayışı fikirlerimizin değişikliğine ne yazık ki henüz hazır değildir. Dün düşündüğümüz ve inandığımız bazı fikirlerin yanlış olduğunun farkına varıp bugün düzeltmek için hamle yaptığımız anda tutarsızlık ile suçlanabiliyoruz. Sürekli aynı fikirde sabit kalarak ve körü körüne inanarak toplumu anlayamaz ve sorunlarını çözemeyiz (tabi böyle bir derdimiz varsa).
Sürekli değişim içerisinde olurken ise Mevlana’nın “Pergel Metaforunu” aklımızdan çıkarmamamız gerektiğinin de altını çizmekte fayda var. Pergel Metaforuna göre pergelin iğneli ayağı sabittir ve diğer ayağı ile de tüm evreni dolaşmamız gerekmektedir. Hayatın her alanında gelişme ve ilerleme kat etmek… Buradaki asıl önemli konu sabit olan iğneli ayağımızın hangi konularda sabit duracağıdır. Örnek verecek olursak; dinimiz, inançlarımız, bireysel değil toplumsal menfaatimiz, bu ülkenin milli çıkarları, adaletli ve hoşgörülü olmamız ve doğru ile yanlışı ayırt edebilmek gibi şartlar ve zaman ne olursa olsun iğneli ayağımız bu konularda sabit durmak zorundadır. Bu konulardan en önemlisi ise dinimiz ve dinimizin emrettiği adalettir. Eğer doğru olmayan, yanlış olan bir durum söz konusu olduğunda Müslümana ’da Hristiyana’da Türk’e de Almana ’da aynı mesafede, aynı adalet anlayışı ile yaklaşmamız ve asla adaletten şaşmamamız gerekmektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: