Takip ettiğim bir gazeteci önceden bir (sağ) partinin yaptığı her açıklamayı koşulsuz, doğru veya yanlış demeden savunurken şu an ise tam tersi bir (sol) partinin yaptığı her açıklamayı koşulsuz destekliyor ve eskiden mensubu olduğu görüşe tamamen zıt açıklamalar yapıyor. Önceki yazımda insanların fikirlerini değiştirmekten korktuğunu, sürekli aynı sabit fikirde kaldıklarına değinmiştim. Evet, fikirlerimiz yıllar geçtikçe olağan şartlara göre değişebilir bu gayet normal ama bu tarz davranışları kendine bir tür yuva arama olarak gözlemliyorum.
Ya tamamen bir partinin mensubu olup özeleştiri yapmadan onu savunuyoruz, ya da bir ideolojiye takılı kalıp yine yanlışımızı görmeden yıllarımızı harcıyoruz.
İnandığımız şeyler yanlış olabilir ve bunun farkında olduğumuz da şöyle bir irkildikten sonra tekrar doğruyu ve güzeli aramaya koyulmalıyız…
İnandığımız şeylerin yanlış olduğunun farkına vardıktan sonra illa bir yere ait olmamıza da gerek yok aslında.
Bir sürü düşün adamı yıllarca doğruyu ve güzeli arayıp bulamamışken biz nasıl olurda bir iki yılda düşüncelerimizden tamamen emin olup bir yere ait olabiliriz?
Sırf doğru, güzel, iyi veya adalet kavramlarınıniçimizde neyi ifade ettiğini çözmemizbile yıllar alabilir…
Bahsettiğim siyasi partiler veya seçimlerde oy kullanmak değil. Cumhuriyetin bir gereği ve ödevi olarak ve tabii vatandaş olarak üzerimize düşen görevi illa ki yapacağız.
Bahsettiğim şey daha üst, daha önemli: Hayatın kendisi.
Kendimizi direkt bir yere sabitliyoruz. Arkadaşlar arasında veya aile sohbetlerinde bu liberal, bu sosyalist, bu komünist, bu faşist, bu muhafazakâr, bu milliyetçi, peki sen nesin? Veya sen kimsin?
İnsanım…
400 500 yıllık terimler nasıl oluyor da beni tanımlıyor veya ben o kalıpların içine giriyorum? Su değilim ki canım, insanım. Körü körüne bir şeye inanamam, bir ideolojinin içinde sabit kalamam.
Daima güzeli, iyiyi ve adaleti aramak ile geçirelim ömrümüzü. Eğer bir yere de mensup isek özeleştiri mutlaka yapmalıyız, bu elzemdir. Ben neden buradayım? Burada olduğum vakitler ne kazandırdım? Biz burada ne yapıyoruz ve kime hizmet ediyoruz? Kendimize mi, arkadaşlarımıza mı, milletimize mi? Yoksa şahsi çıkarımız için mi buradayız?
Eğer ilk dört soruyu sürekli soruyorsak insan olduğumuzun farkındayızdır. Son soruyu ise soruyor ve hayır cevabını veriyorsak problem yok fakat kendimize bu soramıyorsak eğer pek de insan olduğumuzu zannetmiyorum.
Daima iyiyi, güzeli ve adaleti aramaya ve bu yoldan şaşmamaya özen gösterdiğimiz birer hayatlarımızın olması dileğiyle.
Yorumlar
Kalan Karakter: