Maalesef başta ülkemiz olmak üzere dünya zor bir süreçten geçiyor. Asya’dan yayılan virüs tüm dünyayı etkisi altına almış durumda. Başta çok ciddiye alınmasa da şu an her ülke kendi koruma politikaları doğrultusunda virüse karşı koymaya çalışıyor. Ülkemiz ise son ana kadar koruma politikalarında oldukça başarılı olmasına rağmen (gayet doğal olarak) virüse karşı koyamadı ve bizde şu an diğer ülkeler gibi güvenlik tedbirlerini artırmış durumdayız. Şu an ki mevcut durumda virüs, ülkelerin ekonomileri fazlasıyla olumsuz etkilemekle beraber küresel bir krize de sebep olmuş durumdadır. Ekonomi de beraberinde birçok problemi getirerek sorunlar peş peşe bir domino etkisi yaratarak büyümektedir. Her ne kadar tedbir alınmış olsa da bireysel tedbirlerin yetersizliği sanırım virüsün çoğalmasına sebep oldu. Tabi biz bu konuda uzman değiliz. Sadece okuduğumuz, dinlediğimiz şekilde olayları yorumlamaya gayret ediyoruz. Değineceğimiz nokta, virüsün uluslararası siyasete ne gibi etkileri olabilir? sorusuna karşı birkaç cümle kurabiliriz. Küreselleşmenin etkisiyle virüsün yayılma olasılığını an ve an hepimiz görmüş bulunmaktayız. Ülkelerin çoğu şu an yurt dışına giriş çıkışları yasaklamış durumda. Buda doğal olarak ekonomiyi olumsuz yönde etkilemekle beraber aslında virüs bir nevi ülkelerin bu gibi içe kapalı durumlarda ekonomilerinin ne kadar dayanıklı veya kırılgan olduğunu test etmiş durumdalar. Yani dışarısı ile bağlantısı olmadan bir ülke kendini ne kadar devam ettirebilir ve üretimin bir ülke için vazgeçilmez olduğu yine bu süreçte net olarak anlaşılmıştır. Bununla birlikte küreselleşme karşıtlığı şu an ve virüs sonrası dönemle artmakla birlikte uluslararası alanda iş birliğinin bu gibi kriz dönemlerde ne kadar verimli ve kullanılabilir olduğu önümüzdeki günlerde görülecektir. Uluslararası kuruluşların virüs ile ortak mücadele edip edemeyeceği kuruluşların verimliliğini ölçmede bir nevi test olabilir. Yine bu gibi tüm dünyanı etkisi altına alan problemlerde her ülkenin kendi iç dinamikleri göz önüne alınarak ortak bir dayanışma kültürü oluşabiliyor mu? yoksa zorunluluk hallerinde bile insanlar zıt düşebiliyor mu? Tartışmaları yine bu dönemde karşımıza çıkıyor. Küreselleşmenin ve özellikle Sovyetlerin dağılması sonrası dünya üzerinde ekonomik iş birliğinin hızla artması, 3 ay gibi kısa sürede tüm dünyayı saran virüs karşısında yavaş yavaş işlerliğini kaybetmiş durumdadır. Şu an için işlerliğin kaybedilmesi gayet doğal ve beklenebilir bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor fakat bu noktada önemli olan üretim yapan ve yapmayan ülkelerin mevcut ekonomik durumları. Üretimin ne kadar önemli ve hassas olduğu net olarak karşımıza bugünlerde çıkıyor. Tabi bir ülke her konuda kendine yetemez, illaki diğer ülkeler ile ekonomik ilişkileri olacak. Bu zaten kaçınılmaz ve gerekli bir durum. Fakat olası bir uluslararası krizde ekonomik alt yapının sağlam olması, ülkelerin krizlerden az hasarla ayrılmasını etkileyecektir. Uluslararası siyasetin iç içe olduğu bu dönemde tüm ülkelerin içe kapanık politikalar izlemesinin bir sonucu olarak tekrar millileşme hamleleri de öne çıkabilir.
Ek olarak belirtmekte fayda var; şu an büyük televizyon kanalları virüsün ne olduğu, nasıl mücadele edileceği, nelere dikkat edilmesi gibi konularda uzman olmayan kişileri kanallara çıkararak bilgi kirliliğine neden olmaktadır. Uzman kişiler tam tersini söylediği vakit, doğal olarak insanlar bilgi kirliliğine maruz kalıyor ve doğru bilgiyi ayırt edemeyerek savunmasız hale geliyor. Kanalların bu konuda çok hassas davranarak sadece alanında uzman kişileri çıkartıp doğru bilgi vermesi en az sağlık bakanlığının uyguladığı politikalar kadar önemlidir. Doğru bilgiyi insanlarımıza ulaştıracak kanal sayısı zaten 3 veya 4 durumunda. Sadece popüler diye uzman olmayan kişilerin programlarda konuk olarak katılması, virüsün yayılması ile eş değerdir.
Umarım doğru politikalar ile bu süreci atlatırız.
Yorumlar
Kalan Karakter: