Ülkemiz her zamanki gibi yine zorlu bir süreçten geçiyor. Her yeni güne farklı bir olay ile uyanıyoruz. S-400 krizi, Doğu Akdeniz sorunu, 23 Haziran İstanbul seçimi ve daha nice büyük küçük problemlerin her gün etkisinde kalıyoruz. Sosyal medyayı aktif kullanmamızdan dolayı da karşılaştığımız her soruna (ister politik olsun ister sosyal) direkt yorum yapma isteği içimizde uyanıyor. Ya kin kusuyoruz ya da içeriğe bakmadan savunuyoruz. Kin kusuyoruz çünkü kendi görüşlerimize ters olaylar yaşandığında tahammül seviyemiz çok az, içeriğe bakmadan savunuyoruz çünkü yaşadığımız bu ülkede sadece bizim görüşümüz doğru. Bir şeyler karşımıza çıktığı vakit tabi ki doğal olarak zihnimizde bazı sorular şekillenecek ve cevap arayacağız. Önemli olan burada okuduktan sonra zihnimizde şekillendirmeden direkt kelimelere döktüğümüz yazılarımızda. Eğer bir haber, video, eleştiri yazısı vb. politik konular ile karşılaştığımızda önce 10 saniye kadar düşünüp bu konu hakkında bilgimizin olup olmadığını tartmak, varsa da uygun bir dille ya doğruluğunu savunmak ya da yanlış olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Eğer okuduğumuz konu hakkında bilgimiz yoksa çok basit bir şeyi içimizde tekrarlamamız gerekiyor: “Bilmiyorum.” Her konu hakkında bir fikir sahibi olmamıza, her konuya ilgi ile yaklaşmamıza, her konu hakkında uzman olmamıza gerek yok. İlla ki ilgilendiğimiz birkaç konu olacak, onlar hakkında yazıp çizeceğiz fakat bilmediğimiz bir konu hakkında yazmanın dışarıdan gülünç duruma düştüğünün de farkına varmamız gerekiyor.
Bu aralar her ne kadar CNN Türk, Haber Türk, NTV gibi televizyon kanallarının tartışma programlarından uzak dursam da önceden baya sıkı takipçisiydim. Bu programlarda son zamanlarda dikkatimi çeken konular her hafta farklı ama programa katılan isimler aynı. Diyorum ki bir insan nasıl her konu hakkında fikir sahibi olabilir. Aynı isim S-400’ü konuşuyor, dolar artıyor konuşuyor, terör olayları oluyor konuşuyor, turizm kötüye gidiyor konuşuyor, eğitim ile ilgili problemlerimiz oluyor konuşuyor, uluslararası ilişkiler ile ilgili konuşuyor ve hiç susmuyor. Twitter’da takip ettiğim bir programcının size öz geçmiş bölümüne yazdığını hiç bozmadan yazıyorum: Siyaset bilimci, Uluslararası ilişkiler uzmanı, mütercim, gazeteci, yazar, tarihçi, ekonomist… Şimdi baktığımızda siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler ve tarih bağlantılı (hepsi ayrı ayrı bir uzmanlık alanı) ve bu konularda uzmanlık derecesinde ilgilenirken aynı anda ekonomist nasıl olunuyor anlamış değilim. İlgi alanımız olabilir bunu gayet doğal karşılıyorum ama direkt ekonomistim diyorsak yüzeysel değil akademik olarak bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Ayşe Böhürler’in Türk Kahvesi programına konuk olan Sayın Dr. Mehmet Genç hocamız yazdığı kitabın sadece ilk 10 sayfasını 10 yılda bitirdiğini söylüyor. Tek bir alanda derinleşerek çalışmayı tercih ediyor. Programa çıkan misafirlerimiz ise her konu hakkında bilgi sahibi olmasını halen anlamış değilim.
Bir kelime ile hayatımızı daha güzel ve polemikten uzak hale getirebiliriz: Bilmiyorum. Sanırım bunu öğrenmemiz gerekiyor. Bilmediğimizde susmak, öğrendikten ve derinlemesine araştırdıktan sonra tartışıp yorum yapmak eminim bizi daha mutlu edecektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: