Her ülkede güçlü bir sivil toplumun oluşmasının gerekliliğini ve önemini geçtiğimiz bu zorlu süreçlerde daha iyi anlıyoruz. Sivil toplum, devlet yöneticileri ile halk arasında adeta bir köprü görevi görmektedir. Yeni politikalar geliştirmede, toplumun ihtiyaçlarının duyurulması konusunda, insan hak ve özgürlüklerin korunmasında, düşünce üretiminde, uzmanlık gerektiren konularda görüş beyan etmede güçlü bir sivil toplumun var olması gerekmektedir. Türkiye’de ise Sivil Toplumun, Sivil Toplum Kuruluşlarının gerekliliğinin yanlış anlaşıldığını, amacı doğrultusunda hareket etmediğini, gençlerin ise Sivil Toplum Kuruluşlarında yanlış yönlendirildiği konusunda gözlemlediğim birkaç konuyu sizinle paylaşmak istiyorum.
Asıl probleme, bu yazının amacına gelecek olursak iki yıldır içinde bulunduğum ve sürekli iletişimde olduğum STK’larda ve görev alan gençlerde gözlemlediğim bazı sorunlara değinmek istiyorum.
Bir köşe yazısından (Kemal Öztürk-Devletleşen Sivil Toplum Örgütleri) alıntı yaparak başlayacak olursak;
* Formelleşme sorunu – Kurumsallaşmanın getireceği formelleşme ve bürokratikleşme sorununu.
* Mali kaynak çeşitliliği ve sürdürülebilirliği sorunu.
* Popülerleşme sorunu.
* Gönüllülüğün azalması sorunu.
* Şeffaflaşma (ve denetlenme) sorunu.
* Kadınların konumunun belirginleştirilmesi sorunu.
* Kamu kaynağı kullanma sorunu.
* İş dünyası ile ilişkinin sürdürülebilirliği sorunu.
* Gençlere erişim sorunu.
* STK’lar arası artan ilişki, iletişim ve işbirliği sorunu.
* Siyasal kutuplaşma ve toplumdan kopma sorunu.
* 15 Temmuz sonrası oluşan güven sorunu.
* Devletleşme ve siyasallaşma sorunu.
Bu sorunlardan benim de gözlemlediğim ve paralellik gösteren ise “Popülerlik, gönüllülüğün azalması, şeffaflaşma sorunu, kamu kaynaklarının kullanımı (en önemli sorun), gençlere erişim, siyasal kutuplaşma ve devletleşme.
Bir Sivil Toplum Kuruluşu devlet destekli olduğunda aşırı derece de büyüdüğünü ve artık devlet kurumu gibi davrandığını görmekteyiz. Artık STK amacı doğrultusundan çıkıp, sanki bir devlet kurumunun parçası gibi veya farklı bir örnek verecek olursak uydu partiler gibi hizmet etmektedir. Veya bir STK herhangi bir siyasi partinin etkisi altında şekillendiğinde de artık sadece şekillendiği siyasi partinin çıkarı doğrultusunda hizmet ettiğini görmekteyiz. STK’lar bir partinin gençlik gücü olmaması gerekiyor.
STK başkanları ve üyeleri, toplumun problemlerini çözmek yerine kendilerini toplumdan üstün görmektedirler. Toplumun ihtiyaçları için değil, politik çıkarları için hizmet vermeye başlıyorlar.
Gözlemlediğim bir diğer sorun ise bir STK’nın aşırı popülerleşmesi sonucunda gönüllü hizmetin azalması ve STK’da görev almanın artık kişisel çıkara dönüşmesidir.
Yine bir diğer sorun büyüklerimizin siyasete girmeden önce bir STK’da görev alarak elini güçlendirme çabasıdır. STK’ları bir basamak olarak kullanmaktadırlar.
Her görüşten yer alması gereken STK’ların bu şekilde siyasallaşması ve tek tip görüşlerin STK’larda yer alması etki alanını kısıtlamaktadır ve amacı doğrultusuna çıkmaktadır.
Bir STK’da görev alan arkadaşlarımız ise STK’nın verdiği güç ile kendinden uzaklaşmaktadır. Ne zaman başlayıp ne zaman bitireceğimizi bilmemiz gerektiğini bu süre zarfı içinde çok daha iyi anlamış bulunmaktayım.
Kısaca toplayacak olursak, Sivil Toplum Kuruluşlarında görev alma amacımız maalesef yanlış anlaşılmaktadır. Bunun düzeltilmesine ise önce kendimizden başlamamız gerekmektedir. Umarım bu problemin üstüne eğiliriz.
Yorumlar
Kalan Karakter: