Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını pek çok etkinlik ile kutlamaya başladığımız şu günlerde, kimisi düzenlenen eğlencelere katılacak coşkuyla, kimisi camına yada balkonuna anlı şanlı bayrağımızı asacak, kimisi Anıtkabir ziyareti, belki müze ziyareti, belki cumhuriyetin kurulması uğrunda can verenler için bir dua edecek, kimisi de o günlerin anısını anlatan bir roman bir hikaye bir makale okuyacak, belgesel izleyecek.. Herkes kendince bir şekilde kutlayacak, anacak yüzüncü yıl dönümünü.. Ben de cumhuriyetin öncesinde ve sonrasında özellikle kadınların sosyal hayatta değişen yerleri, edindikleri bazı haklar açısından bir öncesi-sonrası hatırlaması ve hatırlatması yapacağım bu vesile ile..
Ben mesela tam bir eski zaman insanıyımdır.. Müze gezmeyi severim, eski evlere aşığımdır, ananemin çeyizinden ne varsa bana verilsin isterim ve kullanırım da, antika, kurmalı, dedemin saatlerine benzeyen saatlerim en sevdiklerimdir.. Keşke hiç televizyon, bilgisayar, telefon gibi cihazların olmadığı dönemde yaşasaydım, eminim daha özgür hissederdim diye düşünüyorum..
Mesela Osmanlı zamanları hep ilgimi çekmiştir. Okuduklarımdan, dinlediklerimden, öğrendiklerimden, çok sevdiğim yaşantılar da var aslında..
Ancak, her şeyin bu kadar toz pembe olmadığının da farkındayım aynı zamanda.. Zorlukların, imkansızlıkların, özellikle kadınlar açısından yaşanan çaresizliklerin farkındayım.. Örneğin taa 1500lere gitmeye bile gerek yok, 1926'da yürürlüğe giren medeni kanun öncesinde, erkeğin yetkisinde bulunan boşanma kararını, nikah akdi sırasında karısına devretmesi ve birkaç özel hal dışında, kadın bu hakka bile sahip değildi.. İstediği mesleği yapması mümkün değil her zaman.. Dünyayı gezmek belki birkaç kadına nasip olmuştur..
Cumhuriyet, ilkokulda öğrendiğimiz tanım ile halkın kendi kendini yönetmesi.. Ama cumhuriyetten önce kadınların bırakın kendisini yönetecek yönetici hakkında söz sahibi olmasını, bırakın seçme ve seçilme hakkını, kadınların nüfus sayımına dahil edilmesi bile 1881 yılını bulmuştur..
Bugün Avrupa’da ve dünyada bayrağımızı gururla dalgalandıran nice sporcu kadınlarımız, yine dünyada pek çok üniversitede kürsü sahibi olup, bilime yön veren ve yön verecek öğrenciler yetiştiren Türk kadın bilim insanlarımız var.. Bunlar aklıselim her insanın gurur duyacağı gelişmeler tabi ki. Ama ben mesela, sabahları kalkıp hazırlanıp toplu taşımaya yada özel aracına binip, iş yerine gidip, işini, elinden gelen en iyi şekilde yapan ve emeğinin karşılığını alan her bir kadınla ayrı ayrı gurur duyuyorum.. Yada evinin hanımı olmayı, çocuklarını çağdaş bir zihinle yetiştirmeyi başaran her bir anne ile de gurur duyuyorum.. Mustafa Kemal Atatürk'ü dediği gibi 'Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.'
Bu bakış açısı ile baktığımızda şuan hala alınması gereken yol var tabi ki. Kadını hala sosyal hayattan izole etmeyi amaç edinmiş karanlık zihinlerle mücadele halen devam ediyor, edecek.. Belki onlara da başka bir yazıda değiniriz lakin şuan cumhuriyet ve özellikle kadınların cumhuriyet sayesinde edinebildiği haklara dikkatinizi çekmek istedim sadece..
Tabi ki sanayide, ziraata, eğitimde, hala sıyrılamayanlar, sıyrılmak istemeyenler olsa da, kul olmaktan sıyrılıp vatandaş olma konusunda ve dahi birçok konuda dev adımlar, değişimler, dönüşümler yaşandı.
'Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.' diyen ve bu yolda reformlar yapan, bugün bir kadın ne olmak istiyorsa onu olmasının yolunu açan, kadınların da toplumda yer bulmasının öncüsü Mustafa Kemal Atatürk'e ve kurduğu Cumhuriyet'e minnet borçluyuz..
Daha nice yüz yıllarımız olsun, torunlarımız da onları gururla kutlasın ve yüceltsin..
Cumhuriyetimiz yüz yaşında!
Yorumlar
Kalan Karakter: