Demokrat Parti'nin kurulması ile 27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek partili dönemi de bitmiş oldu ve 2 Mayıs 1954 yılında yapılan genel seçimlerde yüzde 56,6 oy alarak aradan geçen hala kırılamayan bir rekora imza attı. Bu rekor oy ile Demokrat Parti 503, Cumhuriyet Halk Partisi ise 31 milletvekili ile mecliste söz sahibi oldu. Tabi Demokrat Parti'nin iktidarı döneminde 1947 yılında ilk olarak Truman Doktrini ardından 8 Ekim 1948'de Marshall Planı imzalandı. ABD’li Yahudi bankacı işadamı David Rockefeller'in yıllar sonra itiraf edeceği Türkiye’ye Adnan Menderes zamanında ‘Marshall Yardımı’ ile el attık!...diyecek ve hatta ekleyecekti: “Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu."
Peki ne oldu da o zaman Tuğgeneral rütbesi taşıyan Cemal Madanoğlu ve diğer Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu askerler 27 Mayıs ihtilalini planlamaya başladı?
Fakat her şeyden önce şu bilgileri bilmemiz gerekiyor: Türkiye 1950-1954 yılları arasında traktörün yaygınlaşması ve tarım ürünlerinin üretiminin artması ile birlikte Türkiye bu dönemde %13'lük bir büyüme kat etmiştir. Yeni fabrikalar açılması ile 1956 yılına gelindiğinde şeker üretimi 365.000 tonu, çimento üretimi de 1960 yılında 1.700.000 tonu bulmuştur. Bu dönemde, %300’e varan artış gösteren dokuma sanayiinde, 1950’de 5.519 olan tezgah sayısı 1960’da 15.820 olmuştur. Sanayinin tüketim malları alanında gelişmesinin dışında enerji sektöründe de önemli gelişmeler olmuştur. 1950 yılında inşasına başlanan çok sayıda termik santral 1954 yılında üretime geçmiş, 1950 yılında 789.624 kw/saat olan enerji üretimi 1960 yılında 2.815.071 kw/ saate yükselmiştir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ulusal gelire katkısı da 1950 yılında %9,5 iken 1960’ta %10,8’e çıkmıştır. Aslında iktidara gelindiğinde devlet işletmelerinin özel sektöre devri politikası izleneceği öngörülse de ilerleyen yıllarda kamu yatırımları da genişletilmek zorunda kalınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları, Devlet Malzeme Ofisi, Posta Telgraf ve Telefon Genel Müdürlüğü KİT’lere dönüştürülmüş; Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Et ve Balık Kurumu, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü gibi yeni KİT’ler de kurulmuştur. Hizmet sektörünün toplam GSMH içindeki payı %39,3’ten %45,6’ya ulaşmıştır. Karayollarına verilen özel önemle ciddi miktarda yol yapılarak 1950’de %46 olan karayolu yolcu taşımacılığı, 1960’ta %67’ye çıkarılmıştır. Deniz ticaret filosu, 1950-1960 yılları arası %70 artmış ve genel olarak bu yıllara bakacak olursak 1950 - 1960 dönemi boyunca ekonomide görülen bazı olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi ortalama % 6,3 oranında büyümüştür. Kişi başına düşen GSMH 166 dolardan 359 dolara çıkmıştır.
Her şey çok güzel ve hiç bir sorun yokmuş gibi görünse de Demokrat Parti'nin ilk kurulduğu yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun neredeyse tamamının destek verdiği parti halkın sesine kulak verdi ve ilk kez 30 Ocak 1932 başlayan Türkçe ezan okunması kararı 18 yıl sonra 16 Haziran 1950'ye kadar devam etti. Alınan bu karar da bazı kesimleri rahatsız etmeye yetti.
1958 yılında, Orgeneral rütbesinde iken Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Cemal Gürsel atandı. İhtilal planları içerisinde olan Cemal Madanoğlu, Cemal Gürsel ile bu fikrini paylaşsa da istediği desteği bulamadı. Fakat böyle bir kalkışma halinde de tarafsız olacağını belirtti. Mayıs 1959’da dört kişiden oluşan; Kurmay Albay Osman Köksal, Kurmay Yarbay Sadi Koçaş, Kurmay Yarbay Sezai Okan ve Kurmay Binbaşı Suphi Karaman‘ın fitili ilk ateşleyen planlarının ardından takvim yaprakları 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde saat 03:45'de Tümgeneral Cemal Madanoğlu ve dört kişilik karargah heyeti düğmeye bastı. İlk olarak o dönem Kurmay Albay rütbesinde olan Alparslan Türkeş saat 05:30'da bir radyo bildirisi ile darbenin ayak seslerini duyurdu. Devam eden sürede ise Türkiye demokrasi tarihinin hiç bir zaman unutmayacağı o kara yıllar başladı.
Bir çok siyasi, eğitim görevlisi olmak üzere bir çok asker sivil tutuklandı. Tutuklananlar Yassıada'ya götürülerek kurulan mahkemede aylarca yargılandı. Ve sonuç olarak; toplam 1.033 saat süren, 150 bin kişinin izlediği 287 celsede 592 sanık yargılanıp, 1,068 tanığın dinlenerek gerçekleştirilen 19 davada 11 kişinin idam edilmesine karar verildi. İnfazlar için İmralı Adası seçildi. 16 Eylül 1961 günü Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi. Merhum Başbakan Adnan Menderes ise 17 Eylül 1990 Pazar günü darağacına çıktı ve "Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..." diyerek hayata veda etti.
Halbuki Merhum Adnan Menderes siyasete girmemek için eşi Berrin hanıma söz vermişti. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bir Aydın ziyareti esnasında tanıştıktan sonra "Bugün konuştuğum genç, elbette burada bizim parti mutemetleri ile çalışamaz. Şayan-ı dikkat bir gençtir" sözleri üzerine Adnan Menderes'in siyasi hayatı Cumhuriyet Halk Fıkrası ile başlamıştı. Elbette sonunun böyle biteceğini kimse bilemezdi, keşke böyle de olmasaydı...
Kalın sağlıcakla...
Yorumlar
Kalan Karakter: