Birkaç sene sonra, küçük Elia henüz 4 yaşındayken aile bir kez daha yolculuk rüzgârlarıyla savrulur.Bu kez rotafırsatlar şehri New York’tur.George Kazancıoğlu, Amerika’da da Kayseri’de olduğu gibi halıcılık işiyle geçimini sağlar. Oğlu Elia’dan büyüyünce aile işine devam etmesini beklemektedir. Fakat beklentiler hayatta pek nadir gerçeğe dönüşür. Nitelim Elia,Yale Üniversitesi’nde sinema okumaya karar verir.Büyük Buhran zamanlarında üniversite ücretlerini ödemek için bulaşık yıkar, barlarda çalışır.
Genç Elia Kazan
Eğitimini tamamladıktan sonra 1932’detiyatro sahnesine adım atar. Soyadını kısaltmıştır. Artık o Elia Kazan’dır. 1945’deilk filmi A TreeGrowsInBrooklyn’i(Bir Genç Kız Yetişiyor) için yönetmen koltuğuna oturur.1947’de sonradan ‘Çok da iyi bir film değildi,’ diyeceğiGentleman’sAgreement (Centilmenlik Antlaşması)ile, 1954’de ise On TheWaterfront (Rıhtımlar Üzerinde) ile En İyi Yönetmen Oscar’ına layık görülür. Kendi yaşamından esinlendiği ve amcası Stavros Topuzoğlu’nun Kayseri’den Amerika’ya uzanan göç hikâyesinianlattığı AmericaAmericafilmi 1964 yılına iz bırakır. Uzun soluklu yönetmenlik kariyeri boyunca MarlonBrando, James Dean gibi sinema tarihine damgasını vuracak aktörleri keşfeder.
Kazan, Ünlü Oyuncu Marlon Brando ile Sette
Fakat aslında 1950’li yıllar Elia Kazan için kâbus gibidir. Amerika’yı saran ‘komünizm paniği’ sonucu adeta bir cadı avı başlar. Onlarca ünlü isim sorgulanır, işlerinden edilir. Bu sorgulamalardan nasibi alacak olan bir diğer sanatçı da sola yakınlığıyla bilinen Elia Kazan’dır. Ünlü yönetmen, polis sorgusunda bazı arkadaşlarının ismini verecek ve bu davranışından ötürü üstüne yapışan ‘kötü şöhret’ onun peşini ölene dek bırakmayacaktır. Hatta 1999’da tartışmalı şekilde Oscar Onur Ödülü’nü aldığında bile salonda onu yuhalayanlar olacaktır.
3. Oscar’ı Olan Onur Ödülü’nü Alırken
Hayatının son dönemlerinde sığınacakgüvenli bir liman arayan Kazan, yakın dostu Zülfü Livaneli’den kendisini ailesinin vatanına, Germir’e götürmesini isteyecekti. Livaneli, bu yaşlı dostunun ısrarlarına dayanamaz, ‘Tamam gideceğiz,’ der. İkili önce uzun bir uçak yolculuğunun ardından İstanbul’a gelir. Elia, ‘Uçağa bin, hop bir yerde in. Böyle olmasını istemiyorum. Anadolu’yu hissedebileceğim bir yolculuk olmalı bu, uzun sürmeli, yavaş yavaş yaklaşmalıyız gideceğimiz yere. Erciyes Dağı’nın başındaki karları uzaktan görmeliyiz.’ dese de Livaneli,yaşlı dostunun hali hazırda sorunlu sağlığından çekinerekonu önce uçakla Ankara’ya gitmeye, oradan da arabayla Kayseri’ye geçmeye ikna eder.
Otomobil Ankara-Kayseri yolunun dönemeçlerini aşar ve nihayet Erciyes tüm haşmetiyle iki dostun karşısına dikilir. Hemen arabayı park edip inerler. Elia, sanki eski bir arkadaşına kavuşmuş gibi sessizce dağa karşı yürür. Ne de olsa Erciyes, babası George’un hasta yatağında, ‘hayatımda öyle üzüm gibisini bir daha yemedim,’ diyerek hasret duyarken can verdiği Erciyes‘tir.
Yorucu seyahatin ardından ilk geceyi alelade bir otelde geçirirler. Ertesi gün Kayseri Kalesi’ni gezerler. Sonraki gün ise büyük gündür: Memleketi Germir’in yollarına düşeceklerdir. Ne var ki Kazan, hayal ettiği, düşlediği Germir’i bulamayacaktır oraya vardığında. Meydandaki büyük kilise, bir zamanlar ailesinin ve akrabalarının yaşadığı evler bakımsız ve harap haldedir. Oysaki Elia’nın New York’taki dairesinde, bu kilise henüz tertemizken ailesinin önünde en güzel kıyafetleriyle çekindikleri bir resimleri asılıdır. Köklerine döndüğü bu seyahatte ona eşlik eden Livaneli’nin dediğine göre, işte o zaman büyük yönetmen Elia Kazan, sığınacağını düşündüğü anne hatıralarının da fayda vermeyeceğini anlar. Kaderindehayal kırıklığı içinde New York’a dönmek vardır.
İşte günahlarıyla sevaplarıyla küçük dünyamızdan bir büyük sanatçı, Elia Kazan böyle geçti. Başarılarla olduğu kadar zorluklarla da dolu 94 yıllık bir yaşam ile bilgeleşen ünlü yönetmen bizlere şu tavsiyeyi verdi: ‘Sakın ola hiçbir şey için üzülme. Ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.’
Son olarak, hepinizin ‘Ah, keşke şu adamcağızın Kayseri’ye geldiğinde çekilmiş görüntüleri olsa,’ diye içinizden geçirdiğini duyar gibiyim. Şanslısınız... Şimdi sizleri ünlü yönetmenin 1997 yılındaki Kayseri ziyaretine ait görüntüleri ilebaş başa bırakıyorum.
İyi ki doğdun Elia Kazancıoğlu!
İzlemek için tıklayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: