Dünya genelinde yarım milyondan fazla insana bulaşan ve hepimizin hayatını yakinen etkileyen Koronavirüsle mücadelede uzmanların görüş birliğine vardığı en önemli konu evde kalmak.
Ülke olarak virüsle yeni tanıştığımız günlerde bu tavsiyenin önemini henüz kavrayamamıştık. Fakat zaman geçtikçe, yurttaşlar uyarılara kulak asmaya ve zorunda kalmadıkça dışarı çıkmamaya başladı. Dolayısıyla ben de bu haftaki yazımda, vaktini evde geçiren ve uzun zamandır yapmaya fırsat bulamadıkları şeylerle meşgul olan ya da ne yapacağı konusunda henüz bir fikri olmayan okuyucularım için birkaç film ve müzik önerisinde bulunmak istiyorum.
İlk film önerimi yazımın başlığı tanıdık gelenler kolaylıkla tahmin edecektir. Evet, Kolera Günlerinde Aşk’tan bahsediyorum. 2007 yılında çekilen film, Kolombiyalı Nobel ödüllü yazar Gabriel García Márquez‘in aynı adlı romanından beyaz perdeye aktarılmış. 19. Yüzyılın sonlarında yaşanan Kolera salgını sırasında, aşkına karşılık bulamayan kahramanımız Florentino Ariza’nın hayatının sonuna kadar umudunu kaybetmeyişinin ve âşık olduğu kadını bekleyişinin öyküsü.
Sizlere önereceğim diğer film ise anlatacak çok şeyi olan bir animasyon. Üstelik yalnızca çocuklara değil, yetişkinlere de. 2018 Oscar törenlerinde En İyi Animasyon Ödülü’nün sahibi olan Coco’dan bahsediyorum. Meksika’nın kırsallarında geçen öyküde büyüdüğünde müzisyen olmak isteyen kahramanımız Miguel, sadık köpeği Coco ile birlikte eski bir müzisyen olan büyük babasını bulmak için ‘Ölüler Diyarında’ tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor.
Ve şimdi de birkaç müzik önerisi. İlk olarak Nisanın kapıda olduğunun farkına varmamızı sağlayacak, unutulmaz bir Beatles şarkısı: Here Comes The Sun (İşte Güneş Açıyor). 1969’da yayımlanan bu parça, üzerinden yarım asırdan fazla geçmiş olmasına rağmen hala bizlere neşe ve umut aşılamayı başarıyor.
Sizlere bahsedeceğim ikinci şarkıyla ise ben de aslında çok yeni tanıştım. Barış Manço’nun, kariyerinin ilk dönemlerine ait olan Seher Vakti isimli bu parçada Amerikan country tarzına oldukça yaklaştığını ve buna rağmen şarkı sözlerinde yerel motiflerden kopmadığını görüyoruz. Bu sebeple 1971 yılına tarihlenen bu güzel şarkının tam anlamıyla bir Batı-Türk müziği sentezi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ve son olarak sizlere Dario Moreno’dan bahsedeceğim. İzmir doğumlu bir Musevi olan Moreno, zor bir çocukluk geçirmesine rağmen dünya çapında üne kavuşmuş bir ses sanatçısı ve aktör olmayı başarmıştı. Genç yaşında Fransa’ya yerleşse de hiçbir zaman doğduğu toprakları unutmadı. Bunun en güzel örneği kazandığı bir ses yarışması sonrası göndere Fransız bayrağı yerine Türk bayrağı çekilmesini istemesiydi. 1969’da kaybettiğimiz sanatçının sizler için seçtiğim parçası Deniz ve Mehtap. Gidemesek de göremesek de, bu şarkı denizi, vapurları ve martıları gözlerimizin önüne getiriyor ve ruhumuzu titretmeyi başarıyor.
Keyifli seyirler ve dinlemeler.
Yorumlar
Kalan Karakter: