Oruç, sözlükte ‘bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak’ anlamına gelen Arapça savm sözcüğünün Farsça karşılığı olan ruze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Oruç ibadetinin Âdem peygamberin zamanında başlamış olduğuna ve o zamanlar her ayın 13.,14. ve 15. günlerinde tutulduğuna inanılır. Bununla birlikte Eski Çin dinleri, Budizm, Süryanilik, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi pek çok dinde oruç ritüeline rastlanmaktadır. Zaten İslam’da, Kur’an’da geçen “Sizden öncekilere de farz kılındı.” ayeti uyarınca, orucun tüm toplumlara gönderildiğine inanılır.
Yahudilerin ise çok çeşitli oruç ibadeti örnekleri vardır. Yahudiler, tarihlerindeki kötü olayların - İsrailoğulları’nın sürgün edildiği gün, Kudüs’deki kalelerinin düştüğü gün gibi- yıldönümlerini, bu olayları hatırlamak ve bağışlanmak için oruçlu geçirirler. Ayrıca ailedeki en büyük erkek çocuğun tuttuğu, ‘ilk doğan kişinin orucu’ olarak bilinen ve Musa peygamberin, Firavun’un erkek çocukları öldürme emrinden mucizevi şekilde kurtuluş öyküsüne atıfta bulunan bir oruçları daha vardır. Fakat tüm bunlardan arasında en önemli olduğuna inanılan oruçları Kipur’dur. Şartları hemen hemen İslam geleneğindeki oruca benzese de, Kipur gününde hayat adeta durur. Yahudiler bu günde devamlı ibadetle meşgul olurlar. Bu günde hiçbir iş yapılmaz, radyo ve televizyon yayını yapılmaz, araba kullanılmaz, gazete çıkarılmaz. Yahudi inancına göre insanın planlanan bir yıllık kaderi, Kipur gününde yapılan tövbe derecesinde onaylanarak son şeklini alır.
Hristiyan toplumunda ise hem tarihsel sürecin sonunda hem de çeşitli mezhep ayrılıkları sonucu oruç geleneği oldukça çeşitlenmiş ve hafifletilmiştir. Bazı gruplar büyük bayram Paskalya öncesi birkaç gün oruç tutarken, bazı gruplar gündüz tek bir yemek almak, sabah ve akşam da hafif yiyeceklerle yetinmek şeklinde oruçlu sayılır.
Cahiliye devri olarak adlandırılan İslamiyet öncesindeki Arap toplumunda ise Aşure günü oruç tutulduğu bilinmektedir. Ayrıca ‘sükût orucu’ olarak adlandırılan bir uygulama da bulunmaktadır fakat bu âdeti İslamiyet sonrası Hz. Muhammed kaldırmıştır.
Konuya bu açıdan baktığımızda, oruç ritüeli tarihsel süreç içerisinde çeşitli farklılıklar ihtiva eder hale geldiyse de, insanın yaratıcıya yakınlaşma isteği, bağışlanmak ihtiyacı ve nefsi eğitme arzusu gibi ortak reflekslerinin bir sonucu olarak tüm toplumlarda ortak bir payda olarak karşımıza çıkıyor. Ve oruç zannedersem yalnızca ‘aç ve susuz kalmak’ şeklinde yorumlandığında bu sihrini kaybetmiş oluyor. Dolayısıyla orucun böylesi kadim bir ibadet olduğunun farkına varmak belki de ondan istifade etmeyi kolaylaştırabilir.
İyi Ramazanlar!
Yorumlar
Kalan Karakter: