Aklım almadı..
Hele bir anlat da bir dinleyelim dedim..
Dur dedi hemen öyle bir kalemde anlatılacak iş değil..
Önce bir girizgah yapmak gerek..
Bir iki süslü bir şeyler anlatalım da öyle bahsedelim dedi..
Bu arada bende çayları hazır ettim..
Çaylarımızı yudumlarken “O” anlatmaya başladı, ben dinlemeye..
"Ben küçükken YAKARİ adında bir çizgi film vardı..
Çok severdim..
hani mesnetsiz, sebepsiz, saçma bir sevgi. İşet böyle severdim..
Jenerik müziği halen kulaklarım da.. “ooo YAKARİ.. salut yakari salut yakari”
Fakat şöyle bir özelliği daha vardı bu çizgi filmin, hatırladığım kadarıyla jeneriği kendisinden uzundu.
İlerleyen yıllarda öğrendim ki çizgi filmin bu jenerikten kısa olma sebebi özürlü çocuklar için özel bir çizgi film olmasıymış" diyerek bir iki süslü lafını etti.. Amca, hayrolsun da bu YAKARİ’den bir şey mi anlamamız gerek!
Yoksa bu Allah’ı kandırdığını söyleyen Kayserili ile bir bağlantısı mı var..
Benim bu sözlerim üzerine “Dur evladım hele bir dur. Ne sabırsız şeymişsin sen” diyerek fırçasını da attı..
Fırçayı yedim ama bu Kayseriliyi iyiden iyiye merak etmesem kalkıp gideceğim belki.
Tam çaylarımız bitecek gibi olduğunda nihayet başa döndük..
Kaldığımız yerden devam etmeye başladık..
Bir zamanlar Kayseri de faizden çok para kazananlar olduğundan bahsederek asıl anlatacağının da bu konu üzerine olacağı sinyallerini verdi amca..
Eski sanayide bir dükkânları varmış zamanında.
Bu dükkânda işlerin ters gittiğini, banka kredilerini ödeyemedikleri gibi üstelik mal alımı yaptıkları çek ve senetleri komşularından akrabalarından aldıkları emanet paralarla ödediklerini söyledi.
Gel zaman git zaman sıkıntını büyüklüğü öyle bir artmış ki babası tefecilerin eline düşmüş..
Büyük faizlerle borç para almaya başlamışlar.
Banka kredileri ve çeklerini ödemek için borç aldıkları bir gün yaşamış bu “Allah’ı kandırdığını sanan adamla” yaşadıklarını.
Amca o günü şöyle anlatıyor.
“Borç para alabilmek adına bir arkadaşımla komşumuza gittik.
O da elinde para olmadığını söyledi. Ama borç alabileceğimiz birini tanıdığını eğer istersek adresi ve telefonunu verebileceğini ifade etti.
Çekler var ödenmesi gereken, elimiz mahkûm mecburen adresi ve telefonu istedik. Telefonu alır almaz da aradık.
Yaşlı birinin sesi vardı karşımda. Durumu anlattığımda bana yardımcı olabileceğini ifade etti.
Verdiği adrese gittiğimizde başında takkesi ve koyduğu uzun sakalı ile tam bir “HACI” imajı veriyordu.
Selamımızı tüm ihtişamı ile aldı.
Fazla zaman kaybetmeden durumumuzu izah ettim. “Kayseri’de esnaflık yapmak zordur. Allah kolaylık versin. Size yardımcı olacağım” dedi.
Hacı’yı ikna etmek hemen öyle kolayına da olmadı..
Hatırı sayılır bir iki kişinin de selamını ilettik kendisine.
Sonuç olarak Hacı bize yardımcı olacaktı..
Ve sonunda iş başladı.
Hacıya göre de “TİCARET”… Ağzını kocaman açarak “Evladım size ne kadar lazım” dedi..
Bende 16 bin TL (eski parayla milyar) diye konuşmaya başladım.
Bizim elimize şuan 16 bin TL 3 ay vade ile lazım.
Bugün çek ve kredi ödemesi yapacağız.
Acil bunu çözerseniz diye de ekledim.
Bu adamdan bu paranın çıkacağını da düşünmüyordum açıkçası.
Dükkânı neredeyse bomboştu.
Kapı önünde sunta yığınları vardı biraz.
Bizim hacı ben konuşmamı bitirdiğimde “size kapıdaki keresteleri ve az da olsa sunta vadeli verelim satarsınız. İhtiyacınız olan parayı da çıkarısınız” dedi.
Tam ben kime satacağız ki şimdi bunu saatler var ödeme için demeye kalmadı.
Hacı bir forklift çağırttırdı.
Çekmecesinden de senetleri.
Forktlift için bizden para aldı.
Dışarıdaki kereste ve suntaları da içeri taşıttı.
Sonra dedi ki, “Tefeci ve faizle para veren biri değilim. Biz aramızda ticaret yaptık. Siz aldınız ihtiyacım olan ürünü bana sağladınız. Parayı saydı biz verdi. Senetleri de imzalattıktan sonra kendi aldı.
Sonuç olarak Hacı Allah’ı kandırdığını biz ise işimizi yaptığımızı düşünerek günü tamamladık” sözleriyle hikâyesini tamamladı.
Amca..!
Yorumlar
Kalan Karakter: