Evlilik, kadının erkeğin değişeceğini erkeğinse kadının değişmeyeceğini umarak geçirdiği bir kurum olup, hamilelik bu denklemi alt üst eden bir dönemdir. Kadının süratle ve sürekli artan bir ivmeyle artan beklentilerine erkek farklı seçenekler uygular. Fakat bu seçenekler sonuç olarak iki taraf içinde aynı sonuçları doğurur. Örneğin bu süreçte kadın ekstra ilgi görmek ve kendisine ekstra yardımcı olunmasını ister. Erkekse misalen kadının elindeki torbayı alıp taşır ya da almaz kadın kendi taşır. Aldığı durumda kadının verdiği tepki ‘hamile kaldım diye bir torbayı götüremeyecek değilim kendimi kötü hissettirme’ olabileceği gibi almadığı durumda düşüncesizlikle suçlanacaktır. Başka bir örnekle kadın erkekten yemek yapmasını bekler. Erkek yaptığında ‘noldu bir yemek yaptında ilgilenmiş yardımcı olmuş mu oldun’ gibi bir tepki alabileceği gibi yapmayı teklif etmediği durumda umursamazlık ve yine düşüncesizlikle suçlanacaktır. Yani kadın ne beklerse ve karşılığında ne görürse görsün sonuç ‘memnuniyetsizlik’, erkek beklentiler karşısında ne yaparsa yapsın mutlak doğruyu bulamayacak ve sonuç ‘çaresizlik’ olacaktır.
Peki, bu süreçte çiftler nasıl çıldırmıyor? Çünkü süreç kendi içinde resetleme istasyonlarına sahip. Hamileliğin öğrenildiği ilk an, bebeğin kalp atışının duyuluşu, cinsiyetin öğrenilişi ve kontrollerde alınan her ‘sağlıklı’ haberinde çiftler ruhi bir resetleme yaşayarak sonunda alacakları büyük mükafatın farkına varacaklardır.
Sanki buna değer ne dersiniz?
Yorumlar
Kalan Karakter: