Hiçbir zaman çalışkan bir öğrenci olmadım ben. Yazım fena değildi ama not tutmak için ön sırada da oturmadım. Okulun ilk yıllarında yapacak başka bir uğraşım olmadığı için anfi ile kantin arasında geçen zamanımı, ilerleyen yıllarda tiyatro aldı. Çok az fotoğrafta varım o nedenle. O yıllarda birkaç öğrencinin fotoğraf makinası dışında haftada birkaç kez gelen profesyonel fotoğrafçılar olurdu. Kantinde flaş patlatarak gezerler ve fotoğraf çekerler, bir hafta sonrada basılı halini getirirlerdi. Fakültenin tıbbi fotoğrafçısı da vardı. Mesai dışında üç beş kuruş para kazanmak için düğünlerden arta kalan zamanlarında okulda da fotoğraf çekerdi. Kış fotoğraflarım var birkaç tane, kardan adamlı, birkaç tane gezide çekilmiş fotoğrafım. Zaten pahalı şeydi fotoğraf. Eğer ucuza getirmek istiyorsanız aynı karede ne çok kişi varsa o kadar ucuz olurdu.
Üçüncü sınıfta komite sistemi ile eğitiliyorduk o yıllarda. Bu yeni bir sistemdi. İnsan vücudunun her bir bölümü için tüm konuları içeren bütüncül bir eğitim biçimiydi.örneğin eğer sinir sistemini öğreniyorsak, anatomisini, organ çalışma biçimini, hastalıklarını beraber öğreniyorduk. Zor ama çok başarılı bir yöntemdi.
Başlangıç dersinden birkaç gün sonra fakülte dekanı Enver hoca derse geldi. Anfi tam dolu. Belki merak belki de göze girme çabası. Uzun boylu dimdik yürüyen ve çok zayıf bir adamdı. Kerküklüydü. Hacettepe’de ihtisas sonra çocuk hastalıkları doçentliği. Sonra dekanlık. Derse başladı. Birkaç slayt sonrasında kürsüden indi. Ceketinin cebinden bir sigara çıkardı. Çakmağını buldu. Yaktı. Birkaç derin nefes çekti. Dersi anlatmaya devam etti. Dersin ilerleyen zamanında kimlerin sigara içtiğini sordu. Saydı. Asistanına sayıyı yazdırdı. İki ders boyunca birkaç kez sigara içti. Ders sonunda “çocuklar final sınavlarında sigara içilenler ile içmeyenleri ayrı salonlarda sınava alacağız. Onun için sordum. Siz seneye stajyer doktor olacaksınız. Artık öğrencilik bitiyor.” Dedi.
Dersten sonra bize tanınınan bu ayrıcalıkların sarhoşluğu ile dolaştık kantinde. Artık büyümüş adam olmuştuk. Sigaramızı bile soruyordu dekan. Okulun başladığı yıldan bu yana öğrenci olmanın getirdiği bir sıramız vardı. Bizi koruyup kollayan bir takım düzenlemeler vardı belki ama karar verme ve bunu uygulama hakkımız yoktu. İlk kez artık yolun sonuna geldiğimizi düşünüyorduk. O birkaç ay bu değişimin bizi sürüklediği bir hızlı eğitim çabası ile sürdü.
Kış Kayseri’nin sokaklarına misafir olmuştu. İlahiyat fakültesinin etrafındaki ağaçlar kar ile kaplanmış, yollarda kürenmiş kar tepeleri. Sokaklarda kömür kokusu, kantinde sık sık sigara dumanını uzaklaştırmak için kapı açıldığında suratınıza vuran soğuk, okul otobüsünden indiğinizde yüzünüze vuran kar kokusu. O hafta sınav haftasıydı. Bütün hafta sonu ders çalışmıştık. Pazartesi sabahı otobüsten indik. Anfi koridoruna girer girmez kocaman bir tabela. “Bu alanda sigara içmek yasaktır” amfinin yanında bir küçük tuvalet vardı. Kapısında “zehir Odası “ yazıyor. Kantinler birbirinden ayrılmış. Bir kantinin bir bölümü cam ile bölünmüş üzerinde “zehirlenme odası” yazıyor. Şaşırmıştık. Öğrenmek için sınıf koordinatörüne gittik. İki ellerini açarak “dekan bey konuşacak sizinle, o anlatacak” dedi. Amfiye girdik beklemeye başladık. Biraz sonra Enver hoca girdi. Kahverengi kareli bir takım elbise beyaz gömlek ve yeşil geniş bir kravatı vardı. Kısa adımlar ile kürsüye yürüdü. Yüzü hiç gülmezdi yine gülmüyordu. Kısa kısa birkaç kez öksürdü. “Arkadaşlar” dedi. “Fakülte olarak karar aldık. Bundan sonra kantinlerde, hastane içerisinde, dersliklerde zehirlenme odaları dışında sigara içilmeyecek. Sınavlarda sigara içilmeyecek” istemsiz bir uğultu çıktı bu sözlerin ardından. Enver hoca sağ elini kaldırdı. Derin bir sessizlik. Boş bulunup yüksek sesli konuşmaya başladım. “Ama hocam söz verdiniz. Biz sigara içiyoruz. Sınavda sigara içmezsek soru çözemeyiz ki”. Birden farkına vardım sustum. Ama boşuna. Gözlerini büyüttü bana döndü. “Delikanlı kendi evinde içersin. Sınavda senin meselen bırakırsın sigarayı. Senin adın ne?” Dedi. “Koray Topçu” dedim. Döndü salondan çıktı gitti.
O günden başlayarak sigara yasaklandı okulda. Sınavlarda, kantinlerde. Özgürlük, önemsenme saydığımız bu konuda tek kelime edemeden yeni kurallara alıştık. Günler sonra bu kararın Enver hocanın kendisinin sigarayı bırakması ile alındığını öğrendik. Yıllar sonra çocuk hastalıklarında intörnlüğüm sırasında Enver hoca benim o asi çıkışımın cezasını uzun süre beni aşağılayıp, hakaret ederek verdi.
Bir hekim olarak sigaranın zararlarını biliyorum. O yıllarda da biliyordum. Öğrencilikten adam olmaya geçilen süreçte bazen yanlış çıkışlarım olmuştu. Bu konuya itirazımda öyle. Ama keşke bu kural bir dekanın sigarayı bırakması yüzünden alınmasaydı. Yönetenlerin sistemi kendi koşulları ile değiştirmesini hiç hazmedemedim. İşte o gün anladım ki sizin kendinizi çok özel zannettiğiniz anlar aslında sizi çok üzebilecek şeylerin başlangıcı olabilir. Anladım ki kurallar gücü temsil eder. Unutmayın ki güç gerçek ve gerekli kuralları bile bozar.
Yorumlar
Kalan Karakter: