Aslında çocuktuk. Uzak şehirlerden gelip yerleştiğimiz,öğrenmeye,paylaşmaya başladığımız bir hayalin peşinden koştuğumuz bu şehirde aslında galiba yine de çok yalnızdık. Kış artık tümüyle çökmüştü şehrin sokaklarına. Kar yağmayaakşamüstü başlar, bütün bir gece ara ara gürültülü ara ara sakin yağar, sabah yorgunluğu ile uykuya geçer bu arada şehir uyanırdı. Her evde bir uyanma telaşı. Sobalar boşaltılır, yeni kömür kovaları yerleştirilir. İşi bitmiş soğumuş kovalar aşağıya çöp kovalarına dökülür, çöpü döken çocuklar karda kayarak yuvarlana yuvarlana, bakkala gider, oradan taze ekmek alıp yeniden ısınmaya başlayan evlerine dönerlerdi. Anneler uykulu gözlerle kahvaltıyı hazırlar, çayın ve sabah kızartılan ekmeğin kokusu odalara yayılır, tembellik yapan çocuklar terliği kafalarına yiyince herkes kahvaltıya başlardı. Kızların uzun saçlarını ablalar ya da anneler örer kapıdan son çıkan çocuk ile koşturmaca sona ererdi.
Bizim evlerimizde bu yaşananlar geçmişte kalmış bir hayaldi. Sabah ilk uyanan çayı koyar ayak üstü bir atıştırma sonra hızlı adımlar ile okul. Eğer sınav günü ise, biraz da paramız varsa cebimizdeokul yolunda bir lokantada içilen bir sıcak çorbaydı kahvaltımız. Öğle yemeğine kadar süren bir sınav koşturmacası ardından bir sonraki sınav için son hazırlıklara kurban edilen öğle yemeği. Akşam yorgun uykusuz eve dönüş. Akşam hiç değişmeyen listelerde yazan bir hızlı akşam yemeği, biraz uyku sonra tekrar ders çalışmak için demlenmiş koca bir demlik çay. Başka evlerde yaşanan hayat koşturmacasından, kardeş kavgasından, anne terliğinden, baba korkusundan uzak bir akşama ve hayale dalınan uzun bir gecenin başlangıcıydı o çay. Kitaba gömüldüğümüz o gece yarılarında bazen içimde yalnızlık büyürdü çıkardım odamdan yandaki odada ders çalışan arkadaşıma daha kafayı uzatır uzatmaz bakar ve anlardım ki onunda içindeki yalnızlık büyümüş.Bir küçük radyodan dinlenen Neşet Ertaş türküsü, bir sigara derin nefes ile tüketilen, biraz derin iç çekmeler, sonra tekrar derse dönerdik.
O gece derin bir sızı vardı içimde. Özlem, belki biraz yalnızlık duygusu. Kitapların içinden kafamı kaldırdım, saat gece yarısı. Pencereden dışarı baktım lapa lapa kar yağıyor. Giydim montumu dışarı çıktım. Apartmanın kapısını açar açmaz soğuk yaladı yüzümü, kar çarptı yüzüme. Yerde yürürken ayağımdan çıkan kar sesi dışında hiç ses yoktu. Elektrik direkleri üzerindeki solgun sokak lambaları, her yer bembeyaz. Yüzümü ıslatan kar, eldivenimin parmakları arasına zorla yerleştirdiğim sigaramdan çıkan duman. Dalmış ve solgun ışıkları seyrediyordum. Birden bire apartmanın kapısı açıldı. Siyah kabanı ile bir kadın çıktı. Soluk ışıklardan çok göremiyordum yüzünü. Hüzünlüydü belliki. Hiç konuşmadı sigarasını çıkardı. Uzun ve derin nefesler çekti. Merak içindeydim ama yüzüne bakamıyorum.Sigarası bitmek üzereydi. Bir taksi caddeden belirdi döndü, önümüzden geçti. Aracın farları yüzüne vurunca gördüm. Siyah saçları vardı, kahverengi gözleri, gülümsedi bembeyazdı dişleri. Sigarasını söndürdü apartmandan içeri girdi. Yerimde donmuştum. Kimdi? Neden dışarıya çıkmıştı?
Odamda kitaplarımın arasında hep o beyaz dişli kadını düşündüm.Kitaplarım, hazırlanılan sınav her şey kenarda kaldı. Uyumadan önce sadece o araba farının aydınlattığı siyah saçlı kadın kaldı gözlerimin önünde.
Sabah büyük bir heyecan ile çıktım kapıya yoktu. Akşam büyük bir heyecan ile döndüm yok. Günler geldi geçti yok. Bir misafirdi geldi geçti diye beynimin gerisine attım onu.
Yıllar sonra bir klinik stajına ilk başlangıç gününde klinikten içeri girdim. Kliniklerde staj başlamadan önce sabah kliniğin deskinde beklenir. Hocalar gelir kısa bir tanışma ardından ilk ders için kliniğin kullandığı dersliğe gidilirdi. Desk’e sırtımı dayamış bekliyordum. Bir hemşire çıktı odanın birinden elinde tedavi tepsisi. Hüzün aynı değil ama gözler aynı. Gülümsedi bembeyaz dişler. İnanamıyordum yıllar geçmişti ama o karlı geceden geriye yitip giden sadece hüzün kalmıştı. Hocalar gürültü ile geldi, kısa bir tanışma ve ardından dersanede ders. Öğle yemeğinden sonra kliniğe döndük yoktu. Şaşkındım merak ediyordum ama sormaya cesaretim yoktu. O yıllarda her stajyer kliniklerde nöbet tutar ve sabah yatan hastalar ile ilgili bilgiyi vizitte kendisi verirdi. Nöbet listesini astılar kliniğe dersler bitti akşam hastaneden ayrıldım. Nöbetim hafta sonuydu. Geç kalmıştım koşturarak klinikten girdim asistanın kızgın yüzüne özür dileyerek baktım. Asistan bir liste yapmıştı. “Bu işler seni bekliyor” dedi. “Tamam” dedim. Döndüm o. “Günaydın doktor bey istediğiniz bir şey olursa buradayım kolay gelsin” dedi. “Teşekkür ederim tamam” dedim. Bütün bir gün ara vermeden çalıştım. Aklımda hep o siyah saçlı kadın.
Akşam desk’e oturmuştum. Yanıma geldi. “Yoğundu bugün yoruldunuz ellerinize sağlık”dedi. “Ben” dedim “sizi daha önceden tanıyorum” “bende”dedi “sizi daha önceden tanıyorum. O gece moralim çok bozuktu. Sizi biliyorum konservatuvarda tiyatro dersleri veriyorsunuz. Hep hayalimdi tiyatroda rol almak ama maalesef” “neden maalesef gelin tiyatroya sizde çalışın” dedim. “Bu son nöbetim yarın ayrılıyorum bu hastaneden” dedi. “Nasıl ya” dedim. “Ne zamandır burada çalışıyorsunuz?” “Bir yılı geçti. O karlı akşamda üniversitenin ilk senesindeydim. Hemşireliği İstanbul da okudum. Sonra geldim burada başladım. Şimdi İstanbul’a dönüş zamanı” İçimde bir şeyler kopmuştu. “İstanbul’da tiyatro yaparsınız daha iyi değil mi?” Dedim. “haklısın yaparım”dedi. O an yüzünde o eski hüzün.
O gece tiyatrodan söz ettik. Hayallerinden gelecekteki planlarından bahsetti. Ben tiyatroyu anlattım uzun uzun.Geçmişlerimizde asılı kalan o geceyi paylaştık. Ben sordum o anlattı. Yüzündeki hüzünü anlattı bende merakımı.Gün ışımıştı. “Artık gitme zamanı”dedi. “Seni iyi ki tanıdım” “bende” dedim. Ama gitme diyemedim.El sıkıştık sarıldı bana uzun uzun “hoşçakal”dedi.
Gitmişti hayatıma girmeden, bir selam vermeden gitmişti.Neredeyse bir yıl sonra bir akşam evimin kapısı çalındı. Okul bitmek üzereydi. Açtım o. “Ne o misafir kabul etmiyormusun?”dedi. “Şaşırdım çok bağışla,hoş geldin” dedim. İçeri girdi oturduk siyah saçları uzamıştı dişleri daha bir beyazdı. “Oyun sahneleniyormuş son provaları yapıyormuşsun bakalım iyi olmuş mu? diye denetlemeye geldim” dedi. Gülüştük. Uzun uzun sohbet ettik.İstanbul’da bir vakıf hastanesinde çalışıyormuş, halinden çok memnunmuş, bir arkadaşı varmış evlenme hazırlıkları yapıyormuş. “Çok sevindim” dedim. “Sevinmedin biliyorum”dedi. “Evet sevinmedim” dedim. Sustuk uzun uzun sustuk. Kalktı “şimdi gitme zamanı” dedi. “Gitme” dedim. “Keşke” dedi. “İstersen olur” dedim. “Olmaz” dedi. Sıkı sıkı sarıldı bana. “Keşke”dedi “Kayseri’den ilk giderken gitme deseydin”. Kapıdan çıktı merdivenlerin başından baktı bana “belki” dedi “bir gün tekrar karşılaşırız” “belki” dedim. “Belki bir gün”. Gitti.
Dr.Koray TOPÇU
Yorumlar
Kalan Karakter: