Tiyatroya konservatuvarda ilk yıl katıldı aramıza. Parlak bir zekası vardı. Belki Karadenizli olduğu için. Çabuk kızar ama çabuk unuturdu. O ilk yıl tiyatro içerisinde Kayserililer ve Kayseri dışından gelenler arasındaki çekişme ciddi bir yol ayrımına getirince herkes gibi beni de , yanımda buldum Yıldırım’ı. Gerçekçiydi, tiyatro için yüreğini verecek cesareti vardı. O dönemlerde hemen hemen her akşam saatler süren toplantılarda çıkış yolu arıyorduk. Bir toplantı sonunda “koray hadi bize gidelim konuşuruz”dedi. Kayseri’nin merkezinde eski bir evin en üst katı. Bizi göz ucu ile bizi süzen bir kedi karşıladı. Odalarda sigara dumanı köşede bir müzik setinin radyosundan taşan şarkılar. Odalarda asılı birkaç tablo ve Karadeniz kokan simgeler.
Üç kişi kalıyordu evde. Yıldırımın odasına geçtik. Kenan çay hazırlamış. Oturduk. Çayda mis gibi bir Rize lezzeti. Uzun zamandır aynı taraftaydık ama birbirimizi tanımıyorduk. Önce kendimi anlattım uzun uzun sonra yıldırım başladı kendini anlatmaya. Babası Türkiye’nin en eski hekimlerinden. Hala aktif ve çalışıyormuş. İktisat okumayı yıldırım kendisi istemiş. Tiyatro için daha çok zaman demekmiş çünkü. Konservatuvardaki derin mücadeleyi anlattı kendi fikrinden. Tiyatro için gereksiz alınganlıklara gerek olmadığını anlattı. “Kimin olduğu değil nasıl yapıldığı önemli. O adamların köhnemiş kafası ile olmaz bu iş. Tiyatroda yeni bir bakış açısı gerekli ve senin bunu yapacağına inanıyorum. Benim için hayat demek tiyatro bu hayalimi kimsenin bozmasını istemem. Başlayalım beraber. Zaten biz iyiyiz o nedenle diğerleri için bu kadar takılmaya gerek yok” dedi. Çok hoşuma gitmişti anlattıkları. Bende uzun bir süre tiyatroda yeni bir bakış için neler yapmak istediğimi anlattım. Daha az kurallı daha insana dair bir tiyatroydu anlattıklarım. Hayalimdi yani. “İşte tamda bu ben öğrenmeye ve yardıma hazırım” dedi.
O gece uzun uzun sohbet ettik. Sabaha karşı kalktım.”nereye yat burada yarın gidersin” dedi. Zaten Talas’a o saatte gidebilmek mümkün değildi. Yatmadan önce yalnız kaldık yıldırım ile “nerede kalıyorsun?” Dedi. “Talas’ta bir evde” dedim. “Burada kalsana oradan merkeze gelip gitmek çok zor olur. Bir odamız boş bizim içinde iyi olur” dedi. “Bilmem olabilir aslında bakarız”dedim. Haftasonu Talas’tan taşıdık eşyalarımı. Zaten üç beş parça eşya. Yorgunluğumuzu bir sigara ve çay almıştı. Elektrik ocağının üzerinde tıkırdadı çaydanlık. Bizim hayallerimize, okutulan şiirlere ve akılda kalan tiradlara şahit oldu gece. Tiyatroda söyleyecek çok şeyimiz vardı. Durmadan hep koşturarak bu sözleri birlikte söyledik yıllarca.
Bütün bir hafta boyunca hem okul koşturmacası hem de evin işleri. Güle oynaya yenen yemekler. Kenan’ın demlediği çay ve uzun süren tiyatro sohbetleri. Kayseri’deki arkadaşlar kendilerini bizden ayırdıkça sayımız azalıyordu bu arada. Bizim seçtiğimiz bir çok oyuncu öğrenci gerilimin tarafı olmamak, sorun yaşamamak için okullarını bahane ederek ayrıldılar yanımızdan. Cuma akşamı evde toplandık neler yapacağımızı planlamaya çalışıyorduk. “ Biz hani doğruyduk? Bakın öğrenciler bile ayrılıyorlar yanımızdan. Bu problemi çözmek lazım Kayserili arkadaşlar olmalı aramızda bu keskin ayrımlaşmayı önlememiz lazım” dedim. Yıldırım Kenan ben göz göze geldik. “ Ya koraycım” dedi yıldırım. “Ben sadece ben bile kalsam doğru işten ayrılmam. Madem iyi tiyatro yapacağız o zaman gerekirse yalnız kalacağız. Siz daha önce ayrılmadınız mı Şirvan ile halk eğitimden?” “Haklısın” dedim ilk kez iyi ki dedim o gece, iyi ki yıldırımı tanımışım.
O cumartesi konsevuatuvarda toplandık. Herkesi odaya topladık. Ben uzun bir konuşma yaptım. Sonunda “birazdan odama geçeceğim. Bir saat bekleyeceğim yeterince arkadaş gelir devam etme kararlılığını gösterirse devam yoksa bırakacağım, başka bir mekanda yeniden başlayacağım” dedim. Mahmut oradaydı çetin oradaydı. Mahmut “hocam nereye gidiyorsun ya, biz tiyatroya aşık olduk sayende de iyi şeyler yapıyoruz. Gitmek isteyen gider biz seninle buradayız” dedi. Çetin de katıldı. Hava birden değişmişti. Yıldırımla küçük odaya geçtik. Oturduk. Yıldırım birer çay getirdi. Sigaramızı yaktık. On dakika içinde üç beş öğrenci dışında herkes bizimleydi. Diğerleri sessizce aramızdan ayrıldılar. Yıldırımla sarıldık birbirimize yıldırım “hadi da daha çok işimiz var. Bu akşamdan başlayarak çok çalışacağız” dedi. “Haklısın yemeği dışarda yiyelim Mahmut’u Çetin’i de alalım yanımıza” dedim. Çıktık hacı usta da yedik yemeğimizi. Çay içtik bir kahvede. Eve döndük. Herkes odasına geçti. Kayseri’de sokaklar boşalmıştı. Odamdan soluk sokak ışığı vuruyordu. Miskin bir köpek dolaşıyordu sokaklarda. İlk geldiğim günleri hatırladım. Başarmak için istemek lazımmış dedim kendi kendime. Yatağıma uzandım hayallerimle beraber kapattım gözlerimi. Bu bizim yıldırım ile ilk zaferimizdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: