O yaz boyunca hem boyahanede hem de tiyatro sahnesinde çalıştım. İzmir’in sıcak yazı turunç kokardı. Öğleden sonra başlayan imbat olmazsa nefesi kesen bir sıcaklık demekti. Şehrin sakinleri akşama kadar, hava kararana kadar evlerinden çıkmazlar, akşam sokaklar yavaş yavaş kalabalıklaşır, dondurmacılar soğuk hıyar ve buzlu badem satıcıları tok sesleriyle satış yaparlar Halil Rıfat Paşa’dan başlayıp Konağa kadar restaurantlar kordon da birahaneler eski usul lokantalardan dışarı sızan zeytinyağlı meze ve balık kokuları, rakı kadehlerinde buz, bardaklarda insanın içini soğutan İzmir suyu.
Konak’tan sahil boyunca pasaport iskelesine kadar yürürseniz limanda mavnalar demirli olurdu. O mavnalardan dökülen hububatı bekleyen martılar güvercinler çığlık çığlığa kavga ederlerdi. Yarım adam boyu yükseklikte bir duvarı vardı. O duvardan ayağını denize sarkıtan çocuklar kafalarına gazeteden yaptıkları şapkalar ile güneşten korunup, balık avlarlar, yanlarındaki kovalarda tuttukları balığın havasını atıp, hava kararınca evlerine giderlerdi.
Pasaport iskelesinin sonu Kordon. O yıllarda gidiş geliş bir caddeydi Kordon. Caddenin bitişi deniz. Evler ile deniz arasında yol. Evlerin altında balık lokantaları, nargile kahveleri, küçük birahaneler. Gürültülü sokak satıcıları, utangaç Tariş işçileri, tütün rejisinden çıkan gecekondu kızları, midyeciler, yanınızdan koşarak geçen bakkal çırakları ışıl ışıl bir geceye akardı İzmir. Hava kararınca kaldırımlara masalar çıkarılır, imbat serinletmeden önce sokaklara kova kova sular dökülür, beyaz tabaklar ile mezeler servis edilirdi.
Ben Bayramyerin’den varyant yokuşunu kullanıp inerdim konağa.Dar bir sokaktan inilirdi konağa Taş döşeli yolun iki yanında romen evleri vardı. Çizgili pijamaları, delikli fanilaları ile altın dişli adamlarevlerinin eşiklerine oturur şarap içerlerdi. Rengarenk saçlı çocuklar kırık flütler, bir teli kopuk kemanlar ve Rontgen filmi çekilmiş darbukalar ile o şaraba eşlik ederler, rengarenk elbiseli roman kızları neşe ile dans ederlerdi. Utanarak inerdim o şose taşlardan. Renkli gözlü kızlar laf atar, ayakları çıplak sümüklü oğlanlar para isterlerdi. Gece boyunca geçen herkese eşit bir şamata vardı o mahallede.
Oyun İçin gece yarılarına kadar çalıştık. Saliha tam ezberi ile her provada oyununa yeni şeyler kattı. Bazen ağlayarak, bazen kahkahalar içinde tüm tiratlarını sanki bir yemeği büyük bir zevkle yer gibi, sanki susuz kalıp bir yol kenarı çeşmesinde kana kana su içer gibi oynadı. Oyunun sonunda her ölüm sahnesinde gözleri yaşlı selam verdi. Yaz bitiyordu ama oyun hazır olamadı. Kemal Abi “Koray boşver sen gerekeni yaptın ben tamamlarım gerisini. Hadi sen okuluna dön” diyene kadar çalıştım. O gece yani son gece oyunu tekrarladık.Final ve selamlama provası bitti. Herkes sahnedeydi. Saliha gözlerini siliyordu. “Arkadaşlar” dedim. “Biliyorsunuz ben başka bir şehirde okuyorum. Sayenizde hiç tatil yapamadım bu sene. Artık okuluma dönüş vakti. Kemal Abi bitirecek çalışmayı. Çok başarılı olacağınıza inanıyorum. Yüzümü kara çıkarmayın. Hoşçakalın.”
Buz gibi oldu ortalık. Herkesin yüzü asıldı. Kimse konuşmuyordu. Bekledim biraz. Sonra tek tek sarılmaya başladım herkese. En son Saliha’ya sarıldım. Bırakmadı beni uzun uzun ağladı. “Hocam unutmayın bu benim oyunum. En iyisi olacak söz veriyorum” dedi. “Hoşçakalın” dedim. Koşar adımlar ile çıktım sahneden. Müdüre hanım beni bekliyordu. Haber almış gibiydi. “Hocam”dedim. “Doktorcuğum biz seni çok sevdik. İyi ki tanıdık seni. Okulu bitir gel biz buradayız”dedi sarıldı. Bir tükenmez kalem hediye etti bana. “Bu kalem umarım ilk reçetenin kalemi olur doktor bey” dedi. Gülüştük. Vedalaştım.
Oyunun çok başarılı olduğunu öğrendim Kemal Abi’den. Çekilmiş siyah beyaz fotoğrafları gösterdi bana. Çok güzel ışığı vardı, güzel yüz ifadeleri. Hayal ettiğim herşey olmuştu. Saliha pırıl pırıl görünüyordu. Fotoğraflara yansıyan muhteşem bir oyunculuğu vardı. Gözlerinde yaptığı işin mutluluğu ama derinlerde ağır bir hüzün vardı.Öyle sahne aldıkları gece Alsancak’taki eğlenmişler. Müdüre hanım Kemal abi Saliha ve tüm oyuncular neşe içerisinde el sallamışlar bana. Bu fotoğrafı verdi Kemal Abi. “Eline sağlık Koraycığım”dedi.
O sene yılbaşı tatilinde İzmir’e ilk dönüşte uğradım. Müdüre hanım nohuttan imal kahve yaptı bana. Saliha sıkı sıkı sarıldı. “Çok iyi oynadık hocam sözümü tuttum” dedi. Uzun uzun oyunu anlattı. Güldük bol bol. Sonra hüzünlendi Saliha “hocam bu son senem Haziran’da mezun oluyorum. Tiyatro bitiyor yani” dedi. “Olur mu Saliha bırakılırmı hiç? Sen çok iyi bir oyuncusun”dedim. Tebessümlü ve hınzır bir bakışla “Ya hocam belki Kayseri’ye tayin olurum orada beraber tiyatro yaparız” dedi. Bol bol güldük. Çıktım okuldan. Hafta sonuydu dışarda insanın iliklerini donduran bir soğuk vardı. Üşümüştüm bir kahvehaneye sığındım. Bir sıcak çay içtim. İzmir’de kış işte kar yok buz yok ama keskin bir soğuk vardı.
Saliha ile bir daha karşılaşmadık. Müdüre hanım görevden alınmış ve emekli olmuştu. Kemal Abiden öğrendim. Yıllar boyunca İzmir’e her uğradığımda lisenin önünden geçtim ama hiç girmeye cesaret edemedim. Okulu bitirdim zorunlu hizmet ardından sonra uzmanlık sınavını kazandım. İzmir Çocuk Hastanesinde ihtisasa başladım. Nerede ise sonuna gelmiştim eğitimin. Bir akşam benden sonra ihtisasa giren arkadaşım bir hasta danışmak İçin çağırdı. İndim polikliniğe. Bir kadın başörtülü elini tutuyordu bir kız çocuğunun. Muayene için yanaştım. “Nesi var?” Diye sordum annesine. “Karnı ağrıyor doktor bey” dedi kadın. Bu sesi tanıyordum. Yüzünü çevirdi. “Saliha” dedim. “Hocam” dedi. Konuşamadım bir süre.Muayenesini tamamladım. “Apandisit olmuş yatıralım ameliyat etmek lazım hemşire hanım” dedim.
O gece kızını ameliyat ettik Saliha’nın. Sonrasında uzun uzun sohbet ettik. Ablası ölmüş. Bir oğlan kalmış ablasından.Tiyatroyu bir daha hiç yapmamış. Manisanın ilçelerinden birinde sağlık ocağında çalışırken evlenmiş öğretmen kocası ile. İlçelerde hayat zormuş. Yalnızlık ve ablasının hastalığı. Sığınılacak birileri lazım olmuş işte. Hayatmış işte.
“Saliha” dedim. “Hayat işte. Her şeye rağmen hayat. Tiyatroyu bırakmak hayat,evlenmek hayat, çocuğunu benim ameliyat etmem hayat. Seni tanımış olmaktan çok mutluyum ben. Seni çok özlemişim ayrıca. Hayat evet; ama önemli olan o hayatın içinde köşe taşları. Sen benim tanıdığım en özel insanlardan birisisin. Bu kadar ara vermeyelim artık sık sık görüşelim. “Olur hocam” dedi Saliha yüzünde hüzün. Birkaç gün sonra taburcu ettik kızını. Gitmeden uğradı yanıma. “Hocam” dedi. “Çok emeğiniz oldu sağolun. Size söz verdim görüşelim diye. Ama ben görüşemem kocam izin vermez. Sizi çok seviyorum. Allah’a emanet olun” sarıldı sıkı sıkı, gözlerini sildi. Gitti.
Dr.Koray TOPÇU
Yorumlar
Kalan Karakter: