İzmir’e dönüşün ilk haftası arkadaş sohbetleri ile geçti. Anam her akşam sevdiğim yemekleri yaptı. Babamın sağlık kabininde gelen hastalara beni gururla tanıttı. Babam sağlık memurudur. Emekli olunca Yeşilyurt’ta pansuman iğne yapmak için bir sağlık kabini açmıştı. O yıllarda küçük bir laboratuvar bir tansiyon aleti pansuman malzemesi ile kurulurdu bu kabinler. Babam okuyan iki çocuğu için Üçbeş kuruş para kazanır, anam pazardan alışveriş yapardı. Babamın Murat marka arabası sadece pazar günleri çıkarılır, içine doluşup pikniğe gidilir, anam orada bütün bir hafta yemek için çeşit çeşit otlar toplardı. Damacanalardaki su doldurulur yorgun eve dönülürdü. Gazyağı ile ısınan şofben yakılır anam “az su kullanın” diye bin kez uyarırdı. O sıcak banyonun ardından herkes erkenden yatardı.
Kemal abi ile tiyatroda tanışmıştım. Okuduğum lisenin tiyatro kolunda yönetmenlik yapmıştı. Ben o yıllarda bir çok oyunda rol almıştım. Tıp fakültesine gitmeden önce bir yıl öğretmen okulunda okurken beraber tiyatro yapmıştık. Babama benimle görüşmek istediğini söylemiş. Alsancak’taki bir kahvede buluşalım demiş. O yıllarda tiyatrocular ve sanat erbabı o kahvehanede toplanır, nargile içer ve tavla oynardı. İçeri girer girmez tütün kokusu sardı etrafımı. Kemal abi masada pişti oynuyordu. Öpüştük oturdum yanına bir çay ısmarladılar. Kulağının üzerine sıkıştırılmış kurşun kalemi, kirli sakalları ile garson getirdiği çayı rasyona işaretledi. Hararetli tartışmalar masaya vurulan iskambil kağıtları ile oyun tamamlandı.
Kemal abi “Koray bir lise var, öğrencileri senede iki oyun çıkarmaya söz vermişler. Yazın olmaz dedim ama ısrar ettiler. Benim turnelerim var. Yardım lazım yani. Eğer sende yardım edersen iki ayda bitiririz işi. Akşamları sadece belki bir cumartesi gündüz. Ne dersin?” Dedi. “Abi” dedim “ben tatile geldim bir hafta sonrasında biliyorsun yağlıboyacılık yapıyorum. Nasıl yetiştiririm?” “Ya oğlum akşam zaten provalar haftada bir iki bende gelirim. Üç beş kuruş para kazanacağız. Ama sen bilirsin” dedi. “Tamam abi ver adresi gideyim konuşayım pazartesi.” Kemal abi “yarına gerek yok bekliyorlar hadi gidelim”dedi.
Taksiye bindik kısa süre sonra okulun bahçesindeydik. Tiyatro kolu hemşire okulundaymış. Kemal abi söylememişti bunu bana.O yıllarda hemşire okulları yatılıydı. Kapıda bizi palabıyıklı bekçi karşıladı uzun taş bir yoldan okulun içine girdik. Bekçi göbeği nedeni ile zor düğümlenen ceketinin önünü kapatıp müdür odasının kapısını çaldı. İçeri girdik. Bolca akasya biraz lavanta kokan bir parfüm kokusu çarptı suratımıza. Sapsarı saçları badem yeşili bir etek ve açık yeşil bir bluz giymişti müdüre hanım ayakta karşıladı bizi elimizi sıktı ve buyur etti içeri. Eski kenarlarının cilası bozulmuş bir masa iki tane deri ama köşeleri yırtılmış koltuk, arkada kocaman bir Atatürk resmi, bir duvarı tamamen dolduran tıka basa kitap dolu kütüphane, yerde eski bir Hereke halısı.
Müdüre hanım kısa bir selamlaşmadan sonra hızla konuya girdi. “Biz okul olarak sanata çok önem veriyoruz. Bu seneye kadar senede tek bir oyun oynuyorduk. Ama özellikle yazın staj nedeniyle kalan kızlarım boş zamanlarını değerlendirmeli. Tiyatro kolunun bir çok üyesi zaten bu sene son sınıfa geçtiler. Hepsi staj için bu yazı burada geçirecekler. Sizin yardımlarınızla Kemal bey umarım bu sene çok iyi iki oyun sahneleyeceğiz.” Kemal abi başını salladı. Beni tanıttı. Müdüre hanımın bana bakarken hissettiğim kaygısı birden kayboldu. “Bir doktor adayı ne güzel çok sevindim bu işe” dedi. Masanın yanındaki Zile bastı. Şişman mavi önlüklü bayan hademe geldi. “Bana Saliha’yı çağır gelsin.” Dedi.
Saçları iki yandan örgülü hafif şişman bir kız girdi kapıdan içeriye. Müdüre hanım “ah hoş geldin Saliha, gel otur. Kızım Kemal bey ve Koray hoca size yardım etmeye geldiler. Bu yaz bu oyun işini tamamlayalım seneye iki oyun biliyorsun”. Saliha gülümsedi. Başını salladı. Kemal abi “hadi o zaman başlayalım. Hocam bize müsaade biz tiyatro salonuna gidelim ”dedi. Hızla ayağa kalktık. Saliha ile çıktık odadan. Birkaç kapı dar koridor sonrasında geniş bir fuaye ve bir tiyatro sahnesine ulaştık.Bir grup koltuklara oturmuş bizi bekliyordu. Biz gelince refleks ile ayağa kalktılar. Oturduk koltuklara. Kemal abi tanıştırdı bizi. “Evet arkadaşlar neyi oynamaya kara verdiniz?”dedi. Saliha gülümseyerek elinde teksir edilmiş, kenarları zımbalanmış oyun teksini uzattı “o güzelim kaymaklı dondurma rengi takım elbise”dedi. Oyunu biliyordum. Oyun nerede ise sadece erkek oyunuydu. Güldüm. “Nasıl yani şaka yapmıyorsunuz değil mi?”dedim. “Bunda gülünecek ne var evet biliyoruz erkek oyunu ama biz oynayacağız” dedi Saliha. “Dışardan erkek gelmesi yasak biliyorum peki erkek yerine siz oynarsanız nerede kalacak tiyatronun gerçekliği?” Dedim.buz gibi bir hava esti. Yerimden kalktım “bunu müdüre hanımla görüşmek lazım sanırım” dedim.
Müdüre hanım dinledi beni uzun uzun. Tiyatro ile ilgili olduğu belliydi. Çözümler yaratmaya çalıştı bir süre. Yatılı okulların kurallarından bahsetti. Beni anlamıştı. “Tamam doktor bey o zaman oyunu değiştirelim” dedi. Çok sevinmiştim hızla ellerini sıktım. “Pazartesi yeni bir oyun ile geleceğim İnanın çok daha iyi olacak müdüre hanım merak etmeyin”dedim. “Görelim bakalım hayırlısı olsun” dedi. Odadan çıktım. Tiyatro salonuna döndüm. Kemal abi sigara içmeye çıkmıştı. “Arkadaşlar oyunu değiştiriyoruz pazartesi yeni oyuna karar vereceğiz.” Dedim. Saliha kızgın gözlerle baktı bana. Sinirini saklamaya çalışarak “peki hocam görüşürüz” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: