Bu köşenin yazarı olarak ben, sadece bir şehrin tarihine tanıklık etmek ve çocuklarımıza bir tıp doktoru nasıl olduğumuzu anlatmak, sizinle tarihin neşesi ve hüznü içinde gezmek için yola çıktım birkaç hafta önce. Uzun yıllar öncesinde başlayan Kayseri ve tıp doktoru olma serüvenini, içimde o ilk yılların heyecanı ile yazmaya başlamıştım. O yıllarda yokluk içinde ama çantalarının içine koydukları hayatları ve yüreklerinde büyük hayalleri ile başlamıştı hekim olma eğitimimiz. Bitirince de dağıldık Türkiye’nin her köşesine. Yıllardır zaman bizi yorgun bıraksa, yaşlansak da bıkıp usanmadan Kayseri’den aldığımız güç ve o şehre verdiğimiz söz ile sağlık hizmeti vermeye, canlar kurtarmaya devam ettik, ediyoruz.
Bu köşenin yazarı olarak ben, çok üzgünüm ve çaresizim. Bir süredir bu ülkede hekimlik mesleğini yapmaya çalışan meslektaşlarım dövülüyor, yaralanıyor ve öldürülüyor. Asıl acı olanı ülkede bir maçta yaşanan pozisyonlar için saatlerce yayın yapan medyada bir dakika bile yer bulamıyor. Bu suçları işleyenler, sağlık çalışanlarına hekimlere saldıranlar ceza almıyor, hekimler potansiyel suçlu olarak değerlendiriliyor. Öldürülen hekimler bile karalanmaya çalışılıyor. Bu ne acı bir durum. Bir insanın öldürülmesinin haklı bir sebebi olabilir mi? Bir ölümün acısını biz hekimlerden daha iyi kim bilebilir?
Bu köşenin yazarı olarak ben, bu olanları size şikayet ediyorum. Tam otuz yıl önce benim gibi yüzlerce tıp öğrencisine kucak açtınız. Binlerce hekimin yetişmesine yardımcı oldunuz. Kayseri’de bir Kayserili olarak, tıp fakültesi olduğu için övündünüz, bize saygı gösterdiniz, bizi korudunuz. Hiç bencillik etmeden, bizi Türkiye’nin her yerine çocuklar ölmesin kadınlar doğum yaparken hayatını kaybetmesin diye gönderdiniz. Şimdi bu evlatlarınızı öldürüyorlar, dövüyor, yaralıyorlar. Hayatlarını kurtarsın diye gönderdiğiniz öğrencileriniz artık o şehirlerde aptalca sebepler ile öldürülüyor.
Bu köşenin yazarı olarak ben, Şimdi size soruyorum. Yaptınız mı gerekeni? Gerekeni yaptınız mı? Biz size verdiğimiz sözleri hep tuttuk. Siz; bizi ne çabuk kurda kuşa yem edecek kadar unuttunuz? Biz sizin evlatlarınız, karşı komşunuz hacı dedenin iğnesini yapan, torununuzun dersine yardım edenleriz. Hadi uyanın, sabah hekiminize yani komşularınıza telefon edin. O sizin oğlunuz ya da kızınız ya da komşunuz onun yanında olduğunuzu belli edin. Yoksa yakın bir zamanda hekiminiz kalmayacak. Komşularınızı, evlatlarınızı kaybediyorsunuz.
Bu köşenin yazarı olarak ben, siyah beyaz bir düş kırıklığı yaşıyorum. Otuz yıldır hiç bu kadar çaresiz kalmadan hem de. Bu köşenin yazarı olarak ben sizi evlatlarınızı korumaya davet ediyorum. Bu köşenin yazarı olarak ben ilk defa sizin bu sessizliğinize isyan ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: