Normalde bir insanın yaradılış gereği düşünmesi, akletmesi, sorgulaması, bunun sonucundaysa akla ve mantığa yatmayan şeylere itiraz etmesi gerekirken, birçoğumuz konfor alanın da kalıp, güce teslim olmuş bir şekilde pragmatist davranmayı tercih ediyoruz. Buda yetmezmiş gibi; güçlüyü övüyor, zayıfı eziyor, buna tepki gösterip tenkit edeniyse ya hain, ya düşman, ya suçlu, ya da cahil ilan ediliyoruz.
Maalesef bizler millet ve kültürel olarak öz eleştiriyle tanışmamış, eleştiriye de kapalı bir toplumuz. Kendimizi tam manasıyla göremiyor, kör noktamızdaysa gönül kırarak insan tüketiyoruz.
Yaradılıştan bahsetmişken bir de hata mevzusu var. Hata insana mahsustur ve bazen insan kendi hatasını görmez ya da görmek istemez. Görmek istemeyene bir şeyler anlatmaya çalışmak beyhude belki de kelime yorgunluğu. Ama görmek isteyeneyse eleştiri, bana beni yansıtan aynadır.
Evet, insanı yalnızlığa mahkûm eden en büyük etmenlerden biriside kendisine yanlışını söyleyecek hiç kimsenin etrafında kalmamasıdır. Oysaki mümin müminin aynasıdır, eleştirirken bile şahsiyet ve fikriyatı karıştırmadan görünmeyeni güven vererek yansıtmalıdır.
Son olarak üslubum beni yansıtır ve ben üslubumu sevdiklerim dahi olsa onların yanlış ya da hataları savunup gizlemek için değil, üslubumu iyiliği tebliğ, hakkı dile getirmek için doğru ve usulünce kullanmaya çalışırım.
Yorumlar
Kalan Karakter: