1839 Tanzimat Fermanına kadar Anayasalarımızı biz yazıyorduk. Tanzimat Fermanıyla, kendi kendimizi yönetme psikolojimizi kaybettik.
1856 yılında İngilizler’in yazıp elimize tutuşturduğu ve gayri müslimlere pozitif ayrımcalık tanıyan Islahat Fermanıyla, ikinci anayasamızı da yazılmış olduk. Azınlıklar artık Fransız, Almanya ve Rus büyük elçiliklerinde yargılanıyordu. Yurdumuzda okullar açıyorlar, kamuya yerleşiyorlardı. Ekonomi yahudi, ve Rumlar’ın eline geçiyor, ülkeyi adeta büyük elçiliklerden yönetiyorlardı. Islahat Fermanına kadar zekatın dışında vergi almayan Osmanlı, artık %30’lara varan vergi toplamaya başlıyordu. Oysa vergi, zekat olarak toplarken %2.5 olarak belirlenmişti. Yani devlet halkı sömürmeye başlamış, devleti de Batı Düyun-u Umumiye ile sömürür olmuştu.
1876’da 1. Meşrûtiyet kuruldu. Meclisin çoğunluğu gayri müslimlerden teşekkül etmişti. Artık Osmanlıyı, Osmanlı yönetemiyor, gayri müslimler Batı’nın desteğiyle ülkeyi yönetir olmuşlardı. Açtıkları okullarla ve Batıya giden Türk öğrencilerini formatlayarak yeni bir nesil yetiştirmeye başlamışlardı.
Bunu gören II.Abdülhamid, Meşrutiyeti kapatıp meclisi dağıttı. 1878 yılından, 1908’e kadar Osmanlı’yı Osman Oğulları yönetti. Batıya danışmadan tamamen ülkenin ihtiyaçlarına uygun kararlar almasından dolayı II. Abdülhamid’e diktatör dediler. 1908’den sonra iktidarı Batı formatı yemiş Türklerle gayri müslemler, darbeyle ele geçirdiler. Oysa o zamana kadar Viyana’dan yemene, Fas’tan Azerbaycan’a kadar uzanan bir hakimiyet alanına sahiptik.
Anayasamızı Batı yazıyor, elimize tutuşturuyor, biz de icra ediyorduk. Sosyal psikolojik üstünlüğümüzü kaybetmiştik. Artık bizi Batı aklı yönetiyordu. Biz de idarecilik yapıyorduk. 1908’den sonra Anadolu Vilayetine bizi sıkıştırdılar. Türklerin Anadolu vilayetine Türkiye diye bir devlet kurdular.
1921 Anayasasını Türkler yazdı. Taki cumhuriyet ilanına kadar o anayasayla yaşadık.
Ancak 1924 Anayasasını maalesef Türkler yazmadı. 1924 Anayasası Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür diyerek, toprak milliyetçiliği anlayışında yazılan anayasayla Yahudileri ve Hristiyanları vatandaşlığa aldık. Bu aslında ekonomi, eğitim, sosyal hayat ve bürokraside idareciliğimizi de elimizden alınması anlamına geliyordu. Batı aklının yönetimi yetmiyormuş gibi, idareciliğimizi de kaybetmiş oluyorduk.
1945-47 yıllarında Küreselciler Londra’dan New York’a taşınınca, 1924 Anayasası ABD çıkarlarını karşılamıyordu. Eğitimde Fulbright Eğitim Komisyonu kuruldu. Bu sadece Türkiye’yle sınırlı değildi. Halkları Müslüman olan ülkeleride de Fulbright Komisyonunu kuruldu. Askeri olarak NATO antlaşmasına dahil oldular. AB’ye üyelik başvurusu yaptırılarak sürekli denetleyici, buyurgan bir dillle, ne yapmamız gerektiğini söylediler.
1960 Anayasası darbeyle beraber geldi. Uyanan Anadolu’ya bir şamar daha vurulmuş, ülke sağ sol masalıyla kardeşi kardeşe hasım etmişlerdi. 1960 Anayasasını da yazıp elimize tutuşturdular.
Ama artık Anadolu’dan gelen gençler okuyor, öğreniyor Batıyı çözüyordu. Sistemi sorguluyorlar, idareci olmak için canhıraş mücadele veriyorlardı. İplerin ellerinden gideceğini gören Batı 1980 ‘de “bizim çocuklar başardı” diye tanımladıkları darbeyi yaptırdılar. Anayasayı yeniden yazdılar. Halka da demir yumrukla onaylattırdılar.
Eğitimi, ekonomiyi, sosyal hayatı askeriyeyi tamamen kontrol altına aldılar. Kitapları onlar yazdı. Tarihi onlar yazıp elimize tutuşturdular. Üniversitelerimizi Yahudiler kurdular. Araplara, “sizi Türkler sömürdü. Toprağınızı işgal etti”dediler. Yunanlıları da Türklerle korkuttular. Türk çocuklarına da “Araplar Türklere ihanet etti” diye ders kitaplarına yazdırdılar. Aslında bu şekilde bölgenin duygusunu da yönettiler. Oysa Araplar, Kürtler, Türkler yani bölge halkları bir ve beraberken nereleri yönetiyorduk. 1800’lü yılların siyasi haritasına bakarsanız, orada gerçeği görürsünüz.
1980 Anayasasıyla, giyimden kuşama, sosyal hayattan eğitime, ekonomiden askeriyeye kadar her şeyi kontrol altına aldılar. Kredileri Master ve visa ile diğer ödemeleri Swap sistemiyle tüm ekonomik hareketliliği ABD tekeline verildi.
Anadolu insanı iktidara geliyordu ama asla muktedir olamıyordu. Yerli sanayiyi kuramıyor, ekonomik sistemi geliştiremiyor, Batı egemenliğinden bir türlü kurtulamıyordu.
Türkler Türkiye’de muktedir olmak için iktidarı kovaladı, muktedirlerde erki sürekli kaçırdı. “Erk TBMM’de” dediler. Çoğunluk alınınca, MGK’yi işaret ettiler. Orada çoğunluk sağlanınca, Çankaya’yı gösterdiler. Ora da alınınca Encümen-i Danış, Yok Genelkurmay, HSYK diye dolaştırıp durdular. Tüm bunlar referandum marifetiyle değiştirilen anayasa maddeleriyle ele geçirildi.
Yasalar ve kanunlar Ankara’da çıkarılmaya başlayınca, “bize danışmıyorlar, kendi başlarına iş yapıyorlar, bu grubun elebaşısı da Erdoğan”diyen Batı, bu dik duruşu diktatörlük diye nitelediler. II. Abdülhamid döneminde olduğu gibi.
Türkler Türkiye’yi henüz yönetim düzeyinden bakıldığında %30’ları kontrol edebiliyor. Halen TC Devlet erkini %70 Batı ve 1924 Anayasası’nda vatandaşlığa aldığımız gayrimüslimler tarafından kullanılıyor. Ekonomi, Eğitim, Sosyal hayat, Giyim-kuşam gibi milli dinamikler, Batı ve yerli işbirlikçileri tarafından yönetiliyor.
Türkler ne zaman kendi anayasalarını yaparlarsa, tekrardan gerçek güçlerine o zaman kavuşacaklardır. Bakın! Türkiye’de erk Batı’nın elinden kaydıkça, Müslüman Türkiye’de İslamın emri olan tesettürü lütfediyorlar. Yasa yapalım teklifinde bulunuyorlar. Seyyid olup hafız olduklarını iddia ediyorlar. Cumaya gidip namazda poz veriyorlar. Bir soru. Ergen Makron, sarık takıp yerel Türk kıyafetlerini giyip Elysee Sarayında otursa ne olur? Ya da Biden?
Kıyafet deyip geçmeyin. O zaman Türklerin sosyal psikolojileri nasıl olur? Diplomatlar Türk kıyafetiyle oturan bir devlet başkanıyla nasıl görüşürler. Psikolojik üstünlük kimde olur? Tefekkür edelim neler olur neler.
2023’de Türkiye’nin anayasasını Türkler yazmalıdır. Batılılar değil. Türkler derken elbette Müslüman Türkler, Müslüman Kürtler, Müslüman Araplar, Müslüman Çerkezler ve Bizleri seven diğer milletlerle beraber kendi anayasamızı kendimiz yazmalıyız. Bu anayasa Türkiye yüzyılını yönetecek düzeyde olmalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: