Kayserispor son haftalardaki beraberlik serisine bir yenisini ekleyerek üst üste 4. beraberliğini alırken gol yollarındaki kısırlığını da devam ettirdi. Kayserispor'un bu sezon ligde 2 gol atabildiği maçın olmaması ve kigin en az gol atan takımı konumunda olması da sürpriz değil zaten.
Trabzonspor'a değinecek olursak, antrenmanlarda yapılanlar, oyuncuların haftalık performansları ve kadro derinliği konusu; teknik adamların ilk kurgularına saygı duyulması gerektiğini gösteriyor. Bu kadronun mühendisliğinde zaten Abdullah hoca kendisi bulunmadı, burası tamam. Ancak bazı oyuncularla ilgili de Avcı'nın radikal kararlara imza atması şart. Tüm iyi niyetiyle verdiği şansların aynı niyetle geri dönmediği ortada.
Camianın ve Türk futbolunun geleceği olmasına rağmen geri giden pasları ve oyunuyla Abdülkadir Ömür'ün de artık dinlenme, dinlenerek rehabilite edilme dönemi geldi sanırım. Kayserispor maçında Trabzonspor'da birbirini tanıdığını düşündüğüm tek ikili Edgar-Vitor'du. Diğerleri ise birbirlerini Kayseri'de görmüş gibiydiler.
FENERBAHÇE - Y. MALATYASPOR
Sezon başı yapılan 18 transferi görenler, Fenerbahçe'yi erkenden havaya soktular. Geniş kadro her zaman avantaj mıydı? Erol Bulut kadroyu yaz boza çevirmeden ideal 11'i bulabilir miydi? İlk hafta Rize deplasmanında sürpriz bir takım sahaya çıktı. Yeni transferlere rağmen sahada Tolga Ciğerci vardı. Giden maç son dakikalarda Sosa'nın penaltısıyla kazanıldı. Maçtan sonra klasik demeçlerle, “Yeni takımız yakında her şey yoluna girer” muhabbeti yapılıyordu. İkinci hafta Kadıköy’de 9 kişilik Hatayspor karşısında ‘şok’ beraberlik, bir hafta sonra Türk Telekom Stadı’ndaki Galatasaray beraberliği ile geçiştirildi. Ali Sami Yen'de seyircisiz maçta Galatasaray'a yenilmemek başarı sayıldı.
Evinde Karagümrük önünde bocalayan Fenerbahçe’yi ipten kaleci Altay aldı. Son dakikada rakibin penaltısını kurtarmasa balon erken patlayacaktı. İşte Erol Bulut’u ilk yanıltan maç bu maç oluyordu. Sonrasında Göztepe ile İzmir’de oynanan 90 dakikada Fenerbahçe kendinden beklenen bir performans ortaya koyup son dakikalarda zorlansa da maçı kazanıyordu. Maçın öne geçen isimlerinden biri de Sosa oluyordu. Sonra büyük imtihan geldi çattı. Kadıköy’de Trabzonspor devreyi önde kapatmıştı. Bu maçtan sonra alınan galibiyetten çok Erol Bulut’un devre arası yaptığı hamle konuşuluyordu. Sosa çıkmış, yerine Cisse girmiş, galibiyet gelmiş muhabbetine de inanan çoktu. Erol hoca da buna inanmış olacak ki, ilerleyen haftalarda Sosa’ya hamle oyuncusu gözüyle bakmaya başladı.
Hocayı kandıran bir diğer maç Antalya deplasmanı idi. Devre golsüz biterken rakibin önemli silahı Jahoviç atılmıştı. Fenerbahçe 10 kişi kalan rakibi önünde Perotti’nin ustaca yaptırdığı ve gole çevirdiği bir penaltıyla zar zor kazanıyordu. Sonra içeride Konyaspor darbesi geliyor, bu maça ‘iş kazası’ deniliyordu. Şimdi gelelim Erol hocayı en çok kandıran maça. Ankara’da oynanan Gençlerbirliği maçı farklı kazanıldı. Erol hoca çok mutluydu. Ancak şu gerçekleri görmedi. Karşısında hiç direnç göstermeyen, yaptığı tek atakta golü bulan bir takım vardı. Ayrıca o gün Fenerbahçe’de ustalar sahne almış (Sosa-Perotti) ve rakip kaleyi bulan her top gol olmuştu. Büyük havalarla İstanbul’a dönülüyor ama bir hafta sonra hem de Kadıköy’de 10 kişilik ezeli rakibi Beşiktaş’tan acı bir ders alıyordu. Sonra Erol hocayı kandıran Denizli deplasmanına gidiliyordu. Fenerbahçe ilk yarıyı iki farkla önde kapatmış, kaleci Altay’a ciddi tek top gelmemişti. İkinci bölümde Serdar Aziz’in gördüğü kırmızı kart oyunun gidişatını değiştirmişti. Kaleci Altay penaltı dahil, bir çok gollük pozisyonu önlüyor, Fenerbahçe gibi bir takım ‘dan dun’ oynuyordu. Bu maçta da Fenerbahçe teknik ekibine önemli mesajlar veren bir 90 dakika olmuştu.
Bu oyunun da dikkate alınmadığını Malatyaspor maçında bir defa daha görmüş olduk. Evet, dediğim gibi bu sene kazanılan bir çok maç hocayı kandırdı. Bunların başında da Genlerbirliği ve Denizlispor deplasman oyunları var. Hoca ‘benim planlarım var’ diyor. Planları nedir bilmiyorum ama kendisi biliyorsa biran önce uygulamalı.
ALANYASPOR - BEŞİKTAŞ
Alanyaspor ağır zemine rağmen önde basarak başladığı maçın ilk yarısındaki mücadelesi ile Beşiktaş'ı tam anlamıyla sindirdi. Kazandığı dönen topları iyi değerlendiren ve oyunu Beşiktaş'ın sahasında oynayan Alanyaspor çok pozisyon üretemese de skoru Ghezzal'ın eline çarpan topta Bakasetas'ın penaltı golü ile aldı.
Beşiktaş tarafında ise yüksek tempolu oyunlar için doğru bir seçim olarak gözüken Dorukhan-Atiba-Josef orta sahasına rağmen özellikle top kazanıldığında takımı rakip kaleye götürecek paslar çıkmadı. Tek pozisyon vardı onda da Ghezzal net fırsatı kullanamadı. 2. yarıya Sergen Yalçın hamlelerle geldi. N'Koudou ve Mensah'ın oyuna girişi ile roller değişti. Oyunu rakip sahada oynamaya başlayan Beşiktaş yaklaşık 20 dakika oyuna hakim oldu. Ancak Tzavellas-Caulker tandeminin başarısı ile bu rüzgarı atlatan Alanya harika bir organizasyon sonucunda Tayfur asistiyle, Bakasetas ile fişi çeken golü attı. Beşiktaş için güçlü rakiplere karşı yakalanan seri Alanyaspor'un hak ederek kazandığı maç ile bitmiş oldu.
Mensah transferi yanlış olabilir mi? Bu sorunun oyuna girdikten sonraki halini görünce her Beşiktaşlı'nın aklından geçtiğini düşünüyorum. Bakasetas takımının galibiyetinde attığı goller ile başroldeydi. Takımı adına hem penaltıda hem de zorlanabileceği anlarda attığı gol ile gecenin kahramanı olmayı başardı.
Beşiktaş'ın geldiği andan beri yükselen değeri Ghezzal'ın maçın hem yaptırdığı penaltı hem de ilk yarıda kaçırdığı yüzde yüzlük golle negatif anlamda kader adamı olması gecenin olayıydı. Genç kaleci ile oynamanın ve yetiştirmenin zaman zaman ödenmesi gereken bedelleri oluyor. Alanya'nın 2. golünde olduğu gibi.
Yorumlar
Kalan Karakter: