Ama kıymet bilen kim?
Bakın Osmanlı saray müziğinin düştüğü hale…Birde ilginç adı var yaklaşık 60 yıldır.Türk Sanat Müziği…Diğer müzik yapılarımızın sanat la ilgisi yok yani..Onlar çapsız dandik müzikler…
Bir uydurma isim daha söyleyim size Türk halk müziği…Yani diğer müzik türleri burjuva yada soylu sınıfına ait…bu müzik halka…
Herneyse..Bu konuda daha önce yazmıştım birşeyler.Bugün size düğün salonlarında sokak düğünlerinde barlarda hafta sonları mesire alanlarında paynır marka araba hoparlörlerinden ovalara yayılan talihsiz müzikal birikimimiz
Olan “Oyun havaları” ndan bahsedeceğim.
Tüm dünyada eşi benzeri olmayan bir yapıdır oyun havaları.
Çiftetelli,halay,longa,sirto,horon,karşılama,köçekçe,zeybek…
Ufacık nağmeler birbirinin peşisıra dizilmiştir eser boyunca…Bölümlerin duygusu birbirinden farklıdır.Her yeni bölüm yaklaşırken içinizden bir ses “aha geliyor orası” der size.Heyecanlanırsınız…kulağınızı yormaz oyun havaları..Kulağınız yoran şey Japon harikası orgların bazı müzisyen arkadaşlarımız tarafından matkap yada silikon tabancası gibi kullanılıyor olmasıdır.Maalesef..
Oyun havalarının orijinal notaları ile halihazırda çalınıp dinlenen hallerini karşılaştırırsanız oturup ağlarsınız.
Elbette arz talep meselesi yapıldığı içindir.
Düğün salonlarını boks ringi ile karıştıran “davetli” ler çoğaldıkça o güzelim oyun havalarıda onların beklentisi doğrultusunda “kuduruk” bir hal almıştır.
90 lı yıllarda düğün salonunda çalışırken biri misket çalmamı istemiş ben çalmaya başladıktan 4 dakika sonra başka biri gelip arkadaşım misket istedi niye çalmıyosunlan ! demiş dövmeye kalkışmıştı beni….Böyle davetliye böyle………..
Günümüz insanının ritm anlayışı makineler ve dijital aletleri hayatımızın her alanında çok yoğun olarak kullanıyor olmasıyla doğrudan ilgili.Zira hayatı yansıtmayan bir müzik türünün yaşayabilmesi imkansız.
Burda sorun, kültürel mirasımızı nasıl değerlendireceğimize dair bir devlet politikasının olmayışı.Türkiye’de devlet kurumları bu konuyla ilgili asli görevini hep unutup üstüne vazife olmayan şeylerle uğraşmıştır.
Barış Manço’nun “Arkadaşım eşşek” şarkısının 80 lerde denetime takılıp sonradan özgürlüğüne kavuşmasınımısayayım,dünyanın en eski askeri bandolarından mehteran bölüğünün her aklına esen tarafından defalarca kapatıldığınımı sayayım,80 lerde TRT tarafından “acısız arabesk” için Hakkı Bulut’un kapısının çalındığınımısayayım,Donizetti paşaya Modern bando kurdurulmasınımı,Darülelhanınkapatılmasınımı…..say say bitmiyor…
Merak ediyorum..Bahriye çiftetellisi İngilizlere ait olsaydı,yada şahane bir Ankara kostağı olan “erik dalı gevrektir” Norveçlilerin olsaydı…yada “Kadıoğlu zeybeği” Belçika malı olsaydı…bu kadar “ayağa” düşermiydi….
Şu büyük kültürün ne zaman farkına varacağız…Devlet kültürel mirasa ne zaman gerçekten sahip çıkacak.. müzisyenler ne zaman oyun havalarını çalarken vicdanının sesine kulak verecek…”davetliler” ne zaman eğlence kültürümüzün, pistte müzik eşliğinde deve güreşi yapmak olmadığının farkına varacak?...
Aslında atasözüne bakmak lazım…
Kimi bulamaz….kimi bilemez….
Kalın sağlıcakla…
Yorumlar
Kalan Karakter: