Griye yer verdiği an ipin ucunu kaçırır.
Herkese mavi boncuk dağıtıp, suya sabuna dokunamamak. Etrafa at gözlüğü ile bakmak.
Senden yardım isteyene el uzatmamak, duyarsız kalmak.
Haksızlığın karşısında sessiz kalmak, çaresizliği görmezden gelmek.
Aman boş ver deyip üzerini kapatmak. Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığı gütmek.
Gün gelir belki o yılan sana da değer, senin başına da bir takım işler gelir belli mi olur?
Hayat bu düşmem dersin düşersin, susmam dersin susarsın! Ağlamam dersin, gülemezsin.
Sana yardım için geleni geri çevirmemelisin onu sana Allah göndermiştir. Yardım elini uzatmalısın.
Neden bir başkasının kapısını değil de senin kapını çaldı? Niçin senden yardım bekledi?
İşte bütün bunları düşünüp o şekilde yardım etmek değil midir insanlığın gereği?
Birini seviyorsan seviyorsundur, sevmiyorsa da sevmiyorsundur.
Yüzüne gülüp arkasından konuşmak, ‘’onun yapacağı bir işini duyunca engel olmak’’, onun ‘’itibar’’ kaybı yaşamasına sebep olmak hoş bir davranış mıdır? Peki, hangi insanlığa sığar?
Üstelik senden maddi, manevi hiçbir beklentisi olmayan, kendi yağı ile kavrulup, tırnağı varsa başını kaşıyıp, onca kişi yâda kişilere rağmen güçlü bir şekilde dimdik ayakta duran birine karşı yapılan bu tür davranışlar bana göre hayatın hiçbir alanında kabul edilemez…
Bir insanı düşmanından gelen ağır darbe değil, dostundan gelen en ufak bir hamle öldürür.
Dost musun, düşman mı? Sözünü işte tam bu tarz durumlarla karşılaştığımız zaman söyleriz.
İşte böyle yukarıda sıraladığımız gibi hayatımızda önem arz eden insanların şahsımıza karşı yaptıkları bir yanlışlarına şahit olduğumuz zaman bunu uzun süre unutamayız. En öldürücü darbe, en sevdiklerimizden gelmiştir çünkü…
Böyle bir durumla karşılaştığımız zaman hayal kırıklığı, hüsran, güven kırılması vs. başta olmak üzere birbirinden farklı birçok duyguyu da bir arada yaşarız. Bu durumda istemsiz dökülür gözlerden yaşlar.
Günlerce, aylarca, yıllarca bunu sorgularız. Nasıl yani ya ‘’bu bana bunu nasıl yaptı’’ der durur sürekli bunları bize yapmamış olması için dualar ederiz. Ama o tüm söylenenleri yapmıştır bize karşı…
İğneyi kendimize çuvaldızı hep karşıya batırdığımız zaman çuvaldızın verdiği acıyı bilemeyiz.
Yani demem o ki, yaşattığımızı yaşamadan, kime ne hasar verdik onu anlayamayız.
Hatalı olduğumuz durumlarda özür dilemeyi, alttan almayı, kırdığımızı onarmayı bilmeliyiz.
Çok şükür ki her şeyi işiten, gören, duyan, bilen yüce yaratan ve onun ilahi adaleti var.
Senin Rabbin hiç bir şeyi unutmaz… ( Meryem Süresi- 64)
Zaman vefasız olsa bile en azından adildir; her doğanın yaşlandığı gibi, her yeni de eskir zamanla!.
İnsanlar zalim olabilir evet ama Allah her zaman adildir.
Herkesi er ya da geç hak ettiği yere getirip koyuverir.
Ne iyilik, ne kötülük bu hayatta yapılan hiçbir şey karşılıksız kalmaz. Günü zamanı beklenir sadece…
GÜNÜN SÖZÜ;
İnsanın bu hayatta bir günü kalmış olsa bile onun kıymetini bilmeli!
Hiç ölmeyecek gibi dünya için, yarın ölecek gibi ahiret için yaşamalı…
Unutmamalı ki bu dünya biz var isek var, biz olmayınca dünya bizim için olmayacak.
Dün geçmişte kaldı, yarına çıkacak mıyız işte orası ise muamma!
Bunun içindir ki; hayat bir gündür o da yaşadığımız gün, yani bugündür…
BU HAYATTA;
Bu hayatta en cimri olduğumuz, herkesten esirgediğimiz, vermekten korktuğumuz tek duygu sevgidir.
Sevgisizlik tüm hastalıkların başlangıcı, sevgi ise şifa kaynağıdır.
O zaman gelin bizde sevelim sevilelim, bu dünya hiç kimseye kalmaz. Saygıyla!..
Yorumlar
Kalan Karakter: