Tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 PANDEMİ sürecinde tam kapanma, hastalığın yaygınlaşması, birçok iş yerinin kapanması (maddi sıkıntılar), hastalığa bağlı olarak ölüm oranlarının artışı derken bu süreçte genel anlamda birçok kişide çok ciddi ruhsal rahatsızlıklar baş göstermeye başladı. Psikiyatri Doktorları ve Psikologlar ile radyo programlarımdaki yaptığım gözlem ve istişareler neticesinde bu sonucu bilinçli olarak söyleye biliyorum.
Ruhun hastalıklarında birçoğumuz yardım almaktan ve bunu etrafa duyurmaktan çekiniyoruz. Ruhsal problemlerin altında yatan sebeplerden en önemlisi bunu kimseye söyleyememekten geçiyor.
Ruhun hastalıklarının sır gibi saklanmasının en önemli sebeplerinden biri de deli yaftası yemekten çekinmektir. Ruhun hastalığından hepimiz çekiniyoruz ve korkuyoruz. Etraftan bize nasıl bakarlar diye düşünüyoruz. Tedaviye geç kalmanın en etkili nedenlerinin başında bu durum yer alıyor.
Oysa birçok insanın içine işleyen bu düşünce çok yanlıştır. Ruhun da tedaviye ihtiyacı vardır elbet!
Psikiyatri doktoruna veya psikoloğa giden kişiler deli değildirler.
Şöyle bir şey var ki asıl kendisinde olan bu rahatsızlığın bilinci ile doktora giden kişiler kendilerindeki problemin farkında olan kişilerdir. Esas tehlike ise ruhunda olan problemin farkında olmayanlardadır.
Erken teşhis her hastalıkta olduğu gibi ruhun hastalığında da tedavi süresi açısından çok büyük önem arz etmektedir, ertelememek gerekir.
Başımız, gözümüz, kalbimiz, kulağımız vs. vücudumuzun diğer bütün uzuvlarının hastalıkları gibi ruhun hastalığının tedavisinde de yardım almaktan, tedavi olmaktan kaçınmamak gerekmektedir. Aksi halde bu süreçte geç kalındığı vakit ruhun yapısının bozulduğu, tedavi sürecinde geç kalındığı zaman onarılması da bir hayli uzun zaman almaya sebep olabiliyor.
El âlem ne der düşüncesini bir kenara bırakarak hareket etmemiz bizim için en doğru tercih olacaktır.
Bu hayat acısı ile tatlısı ile sadece bize aittir. Onu nasıl yönlendireceğimize sadece biz karar verebiliriz.
Bize ait olan bir hayatı başkaları için yaşamak kadar mantıksız bir durum olamaz.
Zira biz bu dünyada "Yaratılmışları razı etmek için yaratılmadık.."
İzin vermeyeceğiz! Bizim hayatımızda olan sadece bizi ilgilendirir.
Hayatımızın yönetmen koltuğuna başkalarının oturmasına izin verirsek;
Sürekli o insanlara oyunculuğumuzu beğendirmek zorunda kalırız.
Yönetmeni de, başrolü de senin olduğun bir hayatı başkaları için yaşama!
Bu dünyaya bir kez geleceksin ve bu hayatın tekrarı da yok. Güzel görüp, güzel düşünüp, güzel yaşayacaksın. Sen önce kendisi sev! Sonra da sana ne iyi geliyor ise onları sev!
İçindeki o küçük çocuğu serbest bırak, şımarsın! Ona kimsenin zarar vermesine, üzmesine izin verme!
Bağırmak, çağırmak, gülmek, kitap okumak, gezmek, eğlenmek, sevdiğin hobilerinin hayata geçmesi vb. gibi kısacası hayatında değer verdiğin, sana iyi gelen ne varsa yaparak başlaya bilirsin. Hadi durma senin olan hayatı kendine göre yaşa! Saygıyla…
“Aklımın yerinde olduğunu sanmıyorum; O bir çocuk gibi oldukça özgür ve hürdür.”
Meral Meri
Yorumlar
Kalan Karakter: