İyi insan, kötü insan…
Neye göre, kime göre iyi yâda kötü diye sınıflandırılır insanlar?
Birine iyi yâda kötü demeden önce bizde bıraktıklarını irdeleriz değil mi?
Sana göre çok iyidir, sana sayısız iyilikler yapmıştır. Sen ona göre birine iyi diyebilirsin, aslında o sana göre iyidir. Sana yaptıkları için iyidir.
Bana çok büyük kötülük yapmıştır bende bıraktığı izlenimler olumsuzdur bende ona göre kendimce kötü diye yargılayabilirim. Bana göre kötüdür çünkü...
İnsanlarda aradığım en önemli kriter dürüst, güvenilir ve vicdanlı olmalarıdır.
Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir.
Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar!
Görmek istemediğin şeylere gözlerini kapatabilirsin ama hissetmek istemediğin şeylere kalbini kapatamazsın…
Senin için fedakârlık yapmayandan, seni kollayıp gözetmeyenden, senden çıkar ve menfaat elde etmek isteyenlerden, verdiği sözden geri dönenlerden uzaklaş!
Çünkü kötüden uzaklaşmak, insanı iyiye yaklaştırır.
İnsanlar incindikleri zaman karakterlerine aykırı davranırlar. Bambaşka bir insana dönüşürler.
Kırılan kalp ise düzelmesi güçtür ve kalbin ahı kimsede kalmaz.
Kırıp dökmek kolaydır. Onarmak güçtür.
Bugün olup, yarın olmayacağımız bir dünya için iyilik varken, kötülüğe gerek yok ki!
Başımıza ne gelirse gelsin, derdimiz bizi Allah’a yakınlaştırıyor ise dermanımız işte tam oradadır!
Umut olduğu sürece mucize hep yanı başımızda bizimle olur.
Dertsiz insan yok bakın etrafınıza, herkes hayatın içinde kendine düşen hayat mücadelesinde, başarıyla vermek istediği sınav için çabalamakta!
Her insana kendi derdi ağır gelir. Kolaydır yargılamak ama empati zordur işte!
Ne yaşadı, neler gördü, neden böyle oldu? Ben olsam ne yapardım? Bu soruları kendimize yönelttiğimiz zaman, empati yeteneğimiz gelişir. Olaylara bakış açımız güzelleşir. Ben diye değil, biz diye yaşamaya başlarız hayatı…
Bir insanı sevmeyebiliriz, görüşleri, düşünceleri ve fikirleri bize uygun olmayabilir. Ama her ne olursa olsun saygımızı elden bırakmadan hareket etmemiz gerekir.
Kimse kimsenin hayatına müdahale edemez. Önyargıda bulunamaz, hele üzerine vazife olmayanlar asla… Herkes kendi hayatını, kendi doğrularına göre yaşayacak. Bu hayat benimse, benim hikâyemde seni nereye koyacağıma ben karar veririm, sana sınırları ben çizerim ve sen oradan sadece olup, biteni izlersin. Ben izin verdiğim kadar hayatımda kalabilirsin, bende ki sana verilen süre dolunca da, öyle çıkıp gidersin. Ben nasıl ki, senin hayatına müdahil olmuyorsam, sana da kendi hayatıma müdahil olma hakkını vermiyorum. İyi niyet gösterdikçe hadsizleşmeye gerek yok diye düşünüyorum. Haksız mıyım? Hepimiz her şeyin farkındayız ama bazen kaale bile almıyoruz işte! Saygıyla…
Yorumlar
Kalan Karakter: