FFP (Fitne Fesat Partisi)

Eski zamanlardan beri böyle bir parti olduğunu biliyordum ama bu kadar güçlü bir parti olduğunu düşünmüyordum. Bu parti, her partinin içine çöreklenmiştir. İş ve proje üretme derdi olmadan sadece gözlem yaparak çok pis dedikodu ve FF (fitne fesat) üretirler.
-Aha MHP'lilerle kol kola geziyor. Bu kesin "gizli aday"...
-Gizli aday nasıl olur ağbiii?
-Çok gizli, söyleyemem. Sen bu konuları bilmezsin.
-Bak Ak Partilinin dükkanına girdi. Şimdi de kahve içiyorlar. Keyfe bak, Ak Partililere göz kırpıyor.
-O dükkanın sahibi onun akrabası değil mi ağbii?
-Sus sen o işleri bilmezsin, aklın ermeyen işlere karışma.
-Aha İyi Partinin binasına girdi göz göre göre. Ulan belliydi, bunun İyi Partiyle gizli bağı var.
-İyi Partinin binası onların değil mi? Belki kirasını almaya girmiştir ağbii?
-Sus, ben bunların ciğerini bilirim. Kira mira bahane, sen anlamazsın.
Millet, keyfince el ele kol kola çayını kahvesini içe dursun, bunlar huzurdan huzursuz olan tipler. Nezaket kurallarını sonuna kadar işleten insanlara "millet birbirine giriyor" diye şikayet metinleri oluşturacak kadar da düzenek kurabiliyorlar.
Bence bunları her partiden ayıklayıp ayrı bir parti kurmalarına fırsat verilmelidir. FFP en kısa zamanda hayata geçirilmeli ve bütün partiler bunlardan arındırılmalıdır.
 
"GASTECİ"NİN İŞİ İSİM POMPALAMAK MI?
Yerel seçimler yaklaştıkça "gasteci duayen abimiz" gazete ve tv'sinde isim pompalıyor. Halkın nabzını tutuyor demiyorum, eğilimleri tespit etmeye çalışıyor demiyorum, resmen ve alenen isim pompalıyor:
-Filan ilçeye yüzde 90 filan aday olacak.
Yüzdelik dilime bak sen, yüzde 90. Sonra oran artarak 99'a kadar çıkacak. Biz de o bölgede yapılan anketleri inceliyoruz. "Duayen gasteci abimizin" adını pompaladığı ismi yanlışlıkla dahi söyleyen bir kimse çıkmaz mı? Vallahi de yok billahi de yok. Bu kaçıncı anket hala yok.
Sonra bir fotoğraf karesinde duayen abimiz ifşa oluyor. Meğerse derdi halkın nabzını tutmak değilmiş, siyaset pazarlamakmış. Rakibini dizayn edebilliyorsan usta siyasetçi imişsin. Belediye Başkanlığını filan partiye altın tepsi içinde sunacakmış. Vay babam vay... "Gasteci duayen abimiz", gazeteciliği yıllarca böyle anladı ve siyasetçilerle aynı tezgahın bir parçası oldu. O yüzden siz "gazeteci" değil "hep "gasteci" oldunuz. Yazık yazık... Kendi mesleğine saygısı olmayanın millete de saygısı yok demektir.

Seyit Burhanettin AKBAŞ