Ne yazık ki korku ve baskı insan refleksini felç eden, yok eden bir şeydir. Egomuz yükseldikçe güzel olan şeyler artık bize kusurlu gelir ve böylece bizi teslimiyetten de uzaklaştırır. Egomuz şiştikçe her şeyi sorgular hale geliriz ve hep fazlasını ister daha çok şeye sahip olma çabasıyla hayatı sözde zenginleştirdiğimizi zannederken aslında yoksullaştırırız. Daha fazla mal mülk edinme çabalarıyla çırpınırken karşılığında da sağlığımızdan olur günün sonunda da istediğimiz hiçbir şeyi elde edemeyiz .Ne kadar çok şeyimiz olursa o kadar değerli oluruz mantığı da bize şisen egomuzun kötü bir şakasıdır.
Ego doyumsuzluğu da artırıyor. Bununla ilgili size bir hikaye paylaşmak istiyorum;
Balıkçı, hepsini üç saatte yakaladığını söyler. Adam " Neden daha uzun bir süre denizde kalıp daha fazla balık yakalamadın?" diye sorar. Bu kez balıkçı, ailesinin geçimini sağlamak icin bu kadarının yeterli olduğunu söyler.
İş adamı iyice meraklanmıştır. Üç saatlik avdan sonra günün geri kalan kısmını nasıl geçirdiğini sorar balıkçıya. "Sabah balıklarımı yakaladıktan sonra çocuklarımla oyunlar oynarım" der balıkçı. "Öğlen de eşimle oturur, sohbet ederiz, dinleniririz. Akşamları kitap okur, sohbet ederiz. Gece geç saatte yatarım. Gördüğünüz gibi gayet dolu ve meşgul bir hayatım var". Ben ünüversitede ekonomi okudum" der iş adamı. "İstersen daha çok para kazanmak konusunda sana yardım edebilirim. Zamanın daha büyük bir kısmını balık tutmaya ayırmalısın. Kendine daha büyük bir tekne almalısın. Gelirin arttıkça teknen de büyümeli. Teknen büyüdükçe yanına bir de yardımcı alırsın. Kasabadaki bütün restoranlara balık satabilirsin. Hatta civar kasabalarda da satabilirsin. Bu şekilde devam edersen kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olabilirsin. Böylece yakaladığın balıkları alıcılara değil doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı kurabilirsin." Balıkçı adamın konuşmasını kesmeden dinler. Adam, ciddiye alındığını fark edince daha da iştah kesilir. " Büyümeye başladığında bu küçük balıkçı kasabasını terk edip büyük bir şehre yerleşirsin ve dünya açılırsın. Kısa zamanda zengin olabilirsin ve milyonlar kazanabilirsin!" "Anlıyorum " der balıkçı. Milyonlar, başka şehir peki ya sonra? "Zengin bir hayatın olur" der adam. Sonrasında emekli olursun. Huzurlu bir emekli...geceleri geç vakitlerde uyuyabilecegin, çocuklarına vakit ayırabileceğin, sevdiklerinle vakit geçirebileceğin, güzel günlerin olur. İstersen bir balıkçı kasabasına yerleşebilirsin, bundan sonra zevk için için balık turarsın, çocuklarınla oyunlar oynarsın, karınla baş başa kalmak için vaktin olur, Akşamları kitap okursunuz,tatlı bir hayat sürersiniz mükemmel değil mi? "Kesinlikle mükemmel "der balıkçı. "Zaten ben de tam olarak o hayatı yaşıyorum. Şimdi sen de durup hayatına bak ve sahip olduğun ayrıcalıklara odaklan. Mutluluğun süreçte saklı oldugunu fark et. Hayatın seni sen yapan değerler olduğunu anladığında, bir çok şeye sahip olduğunu fark et. Aradığın şey sahip olmak istediklerinde değil, zaten sahip olduklarının içinde...
Yorumlar
Kalan Karakter: