2019 yılından sonra ilk kez normal bir ramazan ayı yaşıyoruz. Bilindiği üzere daha önceki yıllarda pandemi nedeniyle ne ramazan ne bayram yaşayabilmiştik. Bu ramazan bu tartışmaların uzağında bir dönem geçirsek de ülkede en önemli sorun haline ekonomi gelmiştir. Öyle ki nedeni anlaşılamayan bir şekilde zamlar adeta freni patlamış kamyon misali ilerlemektedir. Aslında çok uzağa gitmeden olayları bir gözümüzün önünde canlandırmak istedim, 2021 yılı ekim ayından itibaren döviz ve altın alışılagelmişin dışında yükselmeye başlamıştı, ekim ayında 8.86 seviyesinde olan dolar, 20 Aralık'da 16.40 gibi tarihi bir zirveyi görerek döviz ve altın neredeyse %100 seviyesinde bir artış göstermişti. 19 Aralık'da Cumhurbaşkanının açıklamış olduğu “Kur Korumalı TL Mevduat Sistemi’nden sonra ani bir düşüşe geçip ertesi günlerde 10.6 seviyelerine kadar gerilemişti. Daha sonra asgari ücrete yapılan %50,3 gibi yüksek bir zam oranı ve ardından açıklanan KDV indirimleri bir nebze olsun vatandaşlarımızı rahatlatsa da maalesef bunlar raflara indirim olarak yansımadı. Akabinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı yine TL’de değer kaybına sebep olup şuan Döviz 20 Aralık seviyesinin bir tık altında bulunmaktadır. Bilindiği gibi petrol ürünlerine ardı ardına gelen zamlar pompa fiyatlarını da çok değiştirdi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken temmuz da asgari ücrete zam yapılacak mı yapılmayacak mı tartışmaları yeniden alevlendi. Aslında esas ele alınması gereken konu maaşlara zam öncelikli değil de bu freni patlamış gibi ilerleyen zamların ve enfaslasyonun önüne geçebilmek olmalı. Sayın ekonomi bakanının da dediği üzere Türk lirası dibi yaşıyor, gerek değer gerekse alım gücü olarak… Çünkü enflasyonu ve zamların önüne geçmeden maaşları artırsak da alım gücü açısından değişiklik olmuyor.
Elbette bu tabloda halkın ve özellikle fırsatçı kimselerin payı çok büyük. Büyük marketlerin KDV indiriminden önce fiyatları artırıp, KDV indirimi ile eski haline getirmesi ne kadar etik? Ya da araba stoku yapan galeriler, yağ stoku yapan vatandaşlar… Söz konusu para olunca bir kısım insanların gözünü ne ahlak ne vicdan görüyor… Bu ülkede Elazığ’da deprem olup kira fiyatlarını artıran insanları, pandeminin ilk zamanların da kolonya ve dezenfekteni 3-4 kat fiyattan satan esnafları hepimiz gördük. Her ne kadar gerçeği yansıtmasa da yaklaşık 1 ay kadar önce sıvı yağ stokonun azaldığı ve yağ fiyatlarının ciddi anlamda artacağı yalanından sonra insanlar adeta birbirlerini kırarak ikişer üçer dörder yağları marketlerden boşaltmışlardı. Bu yaşanan ne ahlaken ne dinen kabul edilmeyecek olay Müslüman bir ülkede yaşanıyor. Bu yaşananlar açıkça toplumsal yozlaşmanın bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla ekonomik çöküntü yaşanmasında insanımızın payı fazla. Bir toplumu adalet ve ahlaki yönden düzeltmeden bu sorunların düzelmesi için çabalamak yersiz olacaktır.
Saygılarımla…
Yorumlar
Kalan Karakter: