Yazıma Sayın Başak Ayık'ın bu sözüyle başlamak istedim.
Ne yazık ki küçük yaşta şiddet gören çocuklardaki bu travma uzun süre kalıcılığını koruyabiliyor. Bireyin yaşadığı bu travmalar gençliğinde, yetişkinliğinde, evliliğinde hatta ebeveyn olduğunda bile yakasını bırakmıyor. Davranışlarının şekillenmesinde baş rolü üstleniyor. Küçük yaşta şiddet gören çocuklar özgüven, özşefkat kazanamıyor. Şiddeti kendine rol model olarak belirliyor. İlerleyen zamanlarda kendine şiddet uygulayan ebeveynine ya da şiddet uygulayan her kimse ona dönüşebiliyor. Kimisi bu durumu fark edip tedavi olmaya başlarken kimisi fark etmeyip zarar vermeye devam ediyor. Ruhsal bunalımlar, depresyon, kişilik ve kaygı bozuklukları bu durumun getirileri oluyor.
Birey belki fark etmiyor ama davranışlarının çoğu geçmişteki yaşadığı olaylara dayanıyor. Acısını bir başkasına acı çektirerek gidermeye çalışıyor. Çok kötü yollara düşüp, bazı bağımlılık çukurlarına bile düşebiliyor.
Bakın ben pedegog veya doktor değilim ama “bir evlat bir nesli belirtiyor” ve davranışlar ondan ona geçiyor. Bazen bir insandaki kişilik bozukluğu bir nesli bitirebiliyor. Bu durumda sayın ebeveynlere çok iş düşüyor. Çocuğunuza attığınız bir tokat belki size basit gelebiliyor, hak etti diyebiliyorsunuz ama o tokat o çocuğun hafızasında yıllarca kalabiliyor ve size her baktığında onu hatırlayıp tekrar canı yanabiliyor. Unutmayın ki beden acısı geçiyor ama yürek acısı uzun süre kalıyor.
O yüzden hep söylerim " Herkes ebeveyn olmamalı, anne baba olmanın bir eğitimi olmalı." diye. Çocuğun şiddete tanık olması bile psikolojisini bozmaya yetiyor. Sadece fiziksel şiddet değil psikolojik şiddet de çocukların üzerinde çok etkili oluyor.
Buradan sevgili anne ve babalara seslenmek istiyorum; Yazar Hatice Kübra Tongar'dan bir alıntı paylaşıyorum: "İmzalarda şu gibi cümleleri çok duyuyorum ve itinayla düzeltmeye çalışıyorum. ‘Hatice Hanım çocuğum çok yaramaz.’ Demek hareketli bir çocuğunuz var; geleceğin sporcusu sizin evde yetişiyor desenize… ‘Hatice Hanım çocuğum çok inatçı’ Demek çok kararlı bir çocuğunuz var; geleceğin lideri sizin evde yetişiyor desenize. ‘Hatice Hanım çocuğum hiç yerinde durmuyor, her şeyi kurcalıyor’ Demek çok merak eden bir çocuğunuz var; geleceğin bilim insanı sizin evde yetişiyor desenize . Bu cümlelerin arasındaki fark bence dağlar kadar büyük. Çünkü çocuklarımıza nereden baktığımıza şekil verecek şey, işte bu cümleler. “İnatçı” dersem savaşırım; “kararlı” dersem kararına saygı duymayı öğrenirim. “Yaramaz” dersem yorulurum; “enerjik” dersem enerjisini yönlendirecek alanları keşfederim. “Yalancı” dersem alçaltırım; “hayal gücü yüksek” dersem evladım için pozitif bir çıkış yolu aralarım. Ne olur anneler yapmayalım. Yavrular kendilerini bizim gözümüzden tanıyorlar; onlara kötü etiketler yapıştırmayalım…
Hatice Kübra Tongar'ın dediği gibi yapmayalım çocuklarımıza kıymayalım. Onlar bu ülkenin geleceği. Onlar bizim yarınımız. Sevgiyle büyütelim. Bir ağacı, bir çiçeği büyüten sevgi insana neler yapmaz ki? Şiddetten, çocukları iğneliyici kötü sözlerden uzak duralım. Geleceğimizi karartmayalım. Biliyorsunuz ki bugün yaşadığımız bir sürü kötü olayların çoğu yetiştirilmeyle alakalı. Kadın şiddetleri, çocuk şiddetleri, hakaretler vb. Çocuğunuzun bir başkasının canını yakmasına izin vermeyin.
Buradan küçük yaşta şiddet gören çocuklara seslenmek istiyorum; Şu an belki büyüdünüz. liseye, üniversiteye gidiyorsunuz; belki evlendiniz,çocuklarınız var. Siz geçmişteki yaşadığınız acıları hatırlayın hemşirelerim. *Sizin canınız çok yandı sevdiklerinizin canını aynı acıyla yakmayın*. İstatistiklerin gösterdiği üzere şiddet gören çocuklar büyüyünce kendi çocuklarına şiddet uyguluyor. Bu algıyı yıkın. Araştırın, öğrenin, bilgi sahibi olun. Psikoloğa gidemiyorsaniz internetten araştırın. Kitaplar okuyun. Sevdiklerinizin canını yakmayın.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere.
Sağlıcakla kalın..
Yorumlar
Kalan Karakter: