Bu aralar Amerikan uzay dairesinin resmi internet ve sosyal medya sayfalarına sık sık bakıyorum. 8 ay önce yolculuğuna başlayan ve herkesten adını uzağa götür kampanyası ile isim toplanan “Perserverance” isimli uzay aracı için gelecek haberleri bekliyorum. Ben bunları yazmaya başlarken, aklımda tasarlarken inişini yaptı. Ve birkaç fotoğraf paylaştı bile. Jeolojik ve biyolojik çalışmalar yapacak olan bu keşif aracında donanım olarak bir eksiklik yok. Ama bize neler getirecek neler öğretecek bekleyeceğiz. Ama benim burada değinmek istediğim bu aracın bilimsel olarak bize öğretecekleri değil. Vereceği verileri merakla beklerim, dinlerim ama araştırmayı yapanların bu çalışmadan öğrendikleri her bilgiyi bizlere temizce sunmayacağından eminim. Sizde öyle olun. Şüpheniz tam olsun. Neden mi? NASA’ nin bu iş için ayırdığı bütçe kendi tecrübelerine yaptıkları yatırımdır. Bize neden bedava bilgi versinler. Bize kırıntıları verirler. Bu yüzdende milli uzay faaliyetlerini destekliyorum. Bu yüzden NASA’nın çalışmadan edineceğimiz en değerli kazanım bize verdiği ilham olmalı.
"Mars'ta güvendeyim. Perseverance sizi her yere götürür."
Perseverance, kelime anlamı olarak azim demek.
Cümleye yeniden bakalım şimdi. “Azim sizi her yere götürür”. İçinde ne büyük şifre var.
Bu adamlar işgalden önce filmini çekerler. Orta Doğu ve Asya için bunu birçok kez yaptılar. Yıllarca Mars ile ilgili birçok film çekildi. Bir kamuoyunda, bir merak, bir masumiyet, bir bekleyiş oluşturuldu. Ve sadece onlar yapar bunu diye bir bekleyiş oluştu. Bu acı bir şey.
İnsanlık kendini bulmak çevresini tanımak için yüzyıllar önce dünya üzerinde coğrafi keşifler yaptı. Şu an ilkel gelen birçok şeyi tartıştı ve sonunda doğruya ulaştı ama hala çözemediği bilinmezlerin peşinde. Belki ilerde de şu an ki bilmediklerimiz bize veya torunlarımıza ilkel gelecek. Mesela, şu an bazı şeyleri öyle iyi öğrendik ki dünya üzerinde kaybolmak diye bir şey kalmadı. Radarlar, uydular, gpsler ile şu an yaşadığımız küreye hakimiz. Tabi asla tam anlamı ile hâkim ve kesinlikle çözmüş değiliz. Ama eskiye göre birçok şeyi biliyoruz. İnsanlık hep bir sonraki yeni bilgiye inanç ve arzu ile ulaşmıştır.
• Yeni ovalar,
• Yeni dağlar, tepeler,
• Yeni su kaynakları,
• Yeni denizler
• Yeni kıtalar…
Tanımış, tanışmış ve durmadan bir bilgiden bir diğerine giden yola girişmiştir. Merak etmiştir. Sorgulamıştır. Ve inanın çözemediğimiz sırlar çözdüklerimizden az.
Ama çözdüren ise azimdir.
Demir aynı demir, ama işleyendir parlak olan.
400 yıl önce başlayan deniz aşırı keşifleri, 40 yıl kadar önceki aya ilk yolculuk ile devam etti ve şu an Mars seyahatleri.
Merakın ve öğrenme arzusunun sonu yok. İnsan beyninin ve hayal gücünün sınırı sonsuz. Ve bize bunları yaptıran arzunun adını AZİM’ dir.
Ya Azim
Azim, bizim inancımızda esaslı bir yere sahiptir. Allah’ın isimlerindendir. Bakara Suresi, Şura Suresi, Vakıa Suresi ve Hakka Suresi içerisinde el-Azim sıfatı sık sık karşımıza çıkar. Azim kelimesini bu kadar iyi bildiğimiz için hakkını vermek bize düşer. Azim alsın götürsün bizi ilim uğruna, fen uğruna gidilebilecek zaman-mekân ötesindeki her yere.
Yorumlar
Kalan Karakter: