İşte Ceren Yılmaz'ın bilinmeyenleri anlattığı röportaj...
– Güzel Sanatlar sahne ve kostüm tasarımı okumuşsunuz. Ceren Yılmaz'ı yakından tanımak isteriz…
Ceren; özgür, aklına eseni yapan, kimsenin onu sınırlamasına izin vermeyen bir kadın. Hayatta en çok disiplinli olduğum konu işim. Bunu sadece oyunculuk için söylemiyorum, ne iş yaparsam konsantrasyonum yüksek oluyor ve işi tamamlayana kadar tüm dikkatimi işe veririm.
Sahne ile çok küçük yaşlarda tanıştım. Başka bir meslek seçmem beklenemezdi. Güzel Sanatları çizim sınavıyla kazandım. Çocukken evin duvarlarını boyardım, televizyonun önüne geçip ailemden beni izlemelerini isterdim. Çocukları küçük yaşlarından itibaren takip etmek lazım, gelecekte ne olacağımızın sinyallerini daha o yaşlardan verdiğimiz bir gerçek.
– Gerçek bir Türkiye hikayesi mi aslında Zümrüt'ün yaşadıkları?
Kesinlikle! O kadar çok bu şartlarda yaşayan genç kızımız var ki… Yine Zümrüt iyi annesine karşı gelebiliyor, babası anlayışlı iyi bir adam. Ailesine karşı gelemeyen, şiddet gören binlerce kızımız var.
– Zümrüt ile Ceren arasında benzerlikler var mı?
Benzer yanları var ama genel olarak çok uzaklar. Ailesine düşkünlüğü, haksızlığa gelememesi, herkese karşı iyi niyetli yaklaşması, iyi niyeti su istimal edilince sinirlenmesi…
– Duru güzelliğiniz konuşuluyor. ‘Güzel kadın' tanımı her dönem zor olmuştur ülkemizde…
Göründüğü kadar kolay bir hayat yaşamıyoruz aslında insanlar bir kadın güzelse her şey onun için kolay oluyor sanıyorlar ama tam tersi durumlar da yaşanıyor. Kadın erkek ilişkilerinde maalesef Türk erkekleri istedikleri olmayınca agresifleşip hayatı zorlaştırabiliyorlar. Tabii ki genelleme yapamayız ancak yüzdesi fazla diyelim. İş hayatı için de bu durum geçerli. Yani sonuç olarak bir kadın ya da erkek için fiziksel güzellik tanımları insanlara dışardan hayata bir sıfır önde başladığınızı düşündürtse de aslında iki sıfır geriden başlatıyor.
Oyunculuk sevilmeden yapılacak bir şey asla değil. Mesleğimi çok seviyorum. Oynamam dediğim hiçbir rol yok. Oynamak istediğim rol ise kahraman, savaşçı bir kadını canlandırmak çok isterim.
– Çocukluğunuz nasıl geçti?
İlkokul ve ortaokul hayatım tiyatro, dans ve voleybol arasında sürekli koşturmaca ile geçti. Çok mutluydum. Lisede zor bir hayatım oldu. Çünkü üniversite hazırlığı nedeniyle hobilerimi bıraktım ve sayısal bölümü seçtim. O sıra biraz bocaladım. Çünkü sadece dershaneye giden, hobileri olmayan ve sürekli ders çalışan biri olmak beni mutsuz etmişti.
Çok şanslıydım ki bu zor süreci, hayatımı negatif etkileyecek bir karar vermeden ailemin de yaklaşımıyla atlattım. Onların desteği, kararlarıma duydukları saygı ve özgürleştirici bakış açıları kendi yolumu bulmamı sağladı.
– Neler izler, neler okursunuz? Kimleri takip edersiniz?
Herman Hesse, Carl Gustav Jung, Alfred Adler, Dale Carnegie, Gülseren Budayıcıoğlu. Daha çok psikoloji okumayı seviyorum. Almadovar gibi sonu şaşırtan yönetmenleri seviyorum. Haneke gibi aşırı gerçekçi ve insan psikolojisini iyi işleyen yönetmenlerin filmlerini izliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: