Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni ve IASAJ Seminer Kapanış Toplantısı"nda konuştu. Erdoğan, 2 gün boyunca verimli toplantıların yapıldığına inandığı seminer programının idari yargı için hayırla vesile olmasını diledi. Bağımsız, idari otoritelerin, işlemlerinin, yargısal denetimi, teması altında düzenlenen program süresince dünyanın farklı köşelerinden yüksek yargı mensuplarını Türkiye’de ağırlama fırsatı bulduklarını belirten Erdoğan, “Burada dile getirilen görüş ve içtihatların başta idari yargı camiamız olmak üzere tüm katılımcıların ufkunu açtığına inanıyorum. 5 kıtadan yaklaşık 100 üyesiyle Yüksek İdari Yargı mercileri arasında tecrübe paylaşımına imkan sağlayan birlik, bu yönüyle çok önemli bir istişare ve işbirliği zemini sunmaktadır. Şura-yı devlet dahil 155 yıllık güçlü geleneğiyle Danıştay’ımız 35 yılı aşan birliği üyelik döneminde Türkiye'yi başarıyla temsil etmektedir. Dönem başkanı, yönetim kurulu üyesi ve yürütme komitesi üyesi olarak birlikte aktif rol üstlenen Danıştay’ımıza 2025 yılına kadar sürdüreceği ikinci yönetim kurulu üyeliğinde muvaffakiyetler temenni ediyorum. Bu vesileyle şurayı devletten bugüne, Danıştay'da emeği geçen başkanlarımıza, üyelerimize, hakim savcılarımıza ve personelimize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum” diye konuştu."Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız"Resmi açılın yapıldığı eğitim tesisinin inşasına fiilen geçen Eylül ayında başlandığını ifade eden Erdoğan, “Afrika'dan Avrupa'ya pek çok bölgesinden kıymetli yüksek yargı mensuplarını misafir ettiğimiz bu önemli etkinliği Danıştay’ımızın eğitim tesisinin açılışıyla adeta taçlandırıyoruz. Bugün resmi açılışını yaptığımız eğitim tesisinin inşasına fiilen geçen yıl Eylül ayında başlanmıştı. Tesisimizi 10 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlayarak Danıştay’ımızın hizmetine sunduk. Toplantı salonu, fuaye alanı, açık terası ve 500 kişilik çok amaçlı salonuyla toplam 785 metrekare alana sahip eğitim tesisimiz başkanlığın hizmet içi eğitim başta olmak üzere birçok ihtiyacını karşılayacaktır. Tesisin kurumumuza hayırlı olmasını diliyor, Sayın Danıştay Başkanımızla birlikte kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Milletimizin teveccühü ile 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiğimizde adaleti 4 önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun bu önceliklerimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Bu hedefimizin bir yanında hak ve özgürlüklere dair devrim niteliğinde düzenlemeler varken diğer yanında adalet hizmetlerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesi bulunuyordu. Merdiven altı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı o kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çaba harcadık. Yüksek yargı organlarımızın tamamını sundukları hizmetin mehabetine ve saygınlığına uygun hizmet binalarına kavuşturmaya gayret ettik. Allah'a hamdolsun bu çabalarımızda muvaffak olduk. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli, her türlü ihtiyacın gözetildiği binalarda milletimize hizmet veriyor. Türkiye Teknoloji'nin de getirdiği imkanlar sayesinde adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükseltiyor. 'Geç gelen adalet, adalet değildir' düsturuyla yargı kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ve zamanında ifa edebilmeleri için gereken her türlü desteği sağlıyoruz. İster adli ister idari olsun adliyenin kapısını adaletin de kapısı haline getirinceye kadar durmadan, dinlenmeden çalışmayı sürdüreceğiz. Milletimize vaadimiz olan Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da yürütmesi, yasaması ve yargısı ile hep beraber dayanışma içinde hareket ederek gerçekleştireceğiz. Danıştay’ımızın güzide bu gayretlerimizde bizlere verdikleri ve verecekleri tüm destekler için şimdiden teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
"Amacımız Cumhuriyet'imizin ikinci asrını daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir"Ekim ayının Türkiye tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “29 Ekim'de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümüne ulaşacağız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını bir anma etkinliğinden öte yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son bir asrın kapsamlı muhasebesini yaparken aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız Cumhuriyet'imizin ikinci asrını daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir. Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin, 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye'nin ayağına vurduğu 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti artık gelmiştir. Sivil anayasa talebi iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur. Pazar günü 28. dönem 2’nci yasama yılına başlayan meclisimizde yeni anayasaya dair yapıcı tavrımızı ve beklentilerimizi ortaya koyduk. 85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya ve müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik. Yeni dönemde milletimize verilecek asıl müjdenin Türkiye'yi sivil, kuşatıcı, özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak olacağı anlaşılıyor. Temsil kabiliyeti son yılların en yüksek seviyesine ulaşan meclisimizin milletimizin her bir ferdinin işte benim anayasam diyerek bağrına basacağı sivil bir anayasayı yapmasının önünde hiçbir mani bulunmuyor. Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda parlamentomuzda ve kamuoyumuzda oluşan müspet atmosferi bu bakımdan çok kıymetli gördüğümüzü belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘Hukuk camiamızın da birikimleri, müktesebatları ve değerli önerileriyle bu sürecin dışında kalmamalarını bekliyoruz’ sözlerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep söylediğimiz gibi hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye'nin en büyük zenginliği konuşan, iradesine sahip çıkan, sandığın namusuna halel getirmeyen, tercihini daima meşru yollarla ifade eden demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır. Türk demokrasisini ilk serbest seçimlerin yapıldığı 1950’den beri maruz kaldığı onca vesayet girişimine rağmen dimdik ayakta tutan her seferinde yeniden ayağa kalkmasını sağlayan işte bu güçlü vasfıdır. İnşallah seksen beş milyon olarak tam bir demokratik olgunluk içinde mümkün olan en geniş en kapsayıcı toplumsal mutabakatla bu hassas süreci başarıya erdireceğimize inanıyorum” değerlendirmelerinde bulundu.
"21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız"Adalet hizmetleri kalitesini, etkinliğini ve memnuniyet seviyesini artırırken bunun mütemmim cüzü olan güvenliği de ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, “Binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü terör örgütünden 15 Temmuz gecesi demokrasimizi hedef alan hain FETÖ'ye, marjinal örgütlerden DEAŞ vari istismarcı yapılara, devlet otoritesine meydan okuma cüreti gösteren çetelerden kendini, hukukun üstünde gören, çeşitli oligarşik kadar tüm şer şebekelerine karşı yürüttüğümüz mücadelenin arkasında güvenliği ve adaleti aynı anda tesis ve tahkim etme irademiz bulunuyor. 2002 yılından beri hukukun, kanunun ve demokrasinin dışında kümelenen hiçbir teşekküre kendini milletten üstün gören hiçbir elitist zihniyete, bürokratik oligarşinin hiçbir formuna izin vermedik, vermeyeceğiz. Her ne suretle olursa olsun cezasızlık duygusunun toplumda yer etmesine ve devlet otoritesinin sorgulanmasına müsaade edemeyiz. Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir. Meşru yollar varken, gayri meşru yollara tevessül edenler, milletin canına, malına, huzuruna kastedenler, vatanımızın bekasına tehdit oluşturanlar bu pervasızlıkların hesabını yargı önünde mutlaka vermek zorundadır. 21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız. Şayet bu konuda mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa gidermeyi, işleyişle ilgili bir sıkıntı varsa çözmeyi, iradeyle ilgili bir şüphe varsa ortadan kaldırmayı, hasılı nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hususta daha kararlı adımlar atacağız. Zaman zaman bizlerin de şahit olduğu maşeri vicdanı yaralayan kararların önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz” dedi.
"Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz"Türkiye, dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele bir ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Türkiye dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda jeostratejik konumuyla küresel güç kavgalarının odağında ve doğrudan hedefinde yer almaktadır. Güvenliğimizi tehdit eden hiçbir meselenin sadece yerel dinamiklerden kaynaklanmadığını tecrübelerimizin ışığında çok iyi biliyoruz. Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılarına verilen aleni destek bunun en somut örneğidir. Aynı şekilde ülkemizde darbe suçu işlemiş terör eylemlerine bulaşmış firari şahısların batı ülkelerinde siyasi sığınmacı maskesi altında korunup kollanması da bunun bir başka örneğidir. Son günlerde bazı mahkemelerin de maalesef buna alet olduğunu veya edildiğini görüyoruz. Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz. Klasörler dolu deliğine rağmen terör elebaşlarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize, ne milletimize izah edemiyoruz. Hele hele söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir sınır tanımayanların bizim tamamen hukuk çerçevesinde soğukkanlı bir şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi eleştirmeleri apaçık bir çifte standarttır. Dağdaki, kamptaki veya sınır dışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir. Ama çok daha zor ve çetrefil olanı devletin kılcallarına kadar sızmış olan cübbeli, üniformalı, kravatlı teröristlerle mücadele etmektir. FETÖ amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah gören, takiyyeyi, gizliliği, yalanı kullanan en kutsal değerleri bile istismar etmekten çekinmeyen asimetrik bir terör örgütüdür. Bunu bilmeden verilecek her türlü idari ve adli karar adalet tecellisine yardımcı olmayacağı gibi insanlık düşmanlarına da cesaret aşılayacaktır."
Türkiye’nin dostlarından ve adaletin tecellisi için çalışan tüm kurumlardan şunları beklediklerini belirten Erdoğan, “Yaşadığımız her terör eylemi sonrasında ilettiğiniz taziye ve kınama mesajları şüphesiz anlamlıdır, değerlidir. Ama ülkemizin PKK'dan FETÖ'ye kadar envai çeşit terör örgütüne karşı sürdür mücadelesinin başarıya ulaşması için asla yeterli değildir. Bakınız önceki gün meclisimizin açılışına denk getirilen menfur bir terör eylemi oldu. Polisimizin etkin ve süratli müdahalesi sayesinde teröristler emellerine ulaşamadan etkisiz hale getirildi. Yapılan soruşturma neticesinde bu 2 teröristin bir başka ilimizde aracını gasp ettikleri ve 6 aylık bebeği olan bir sivil vatandaşımızı şehit ettiği ortaya çıktı. Yani her acıdan vahşi, alçak, canice bir saldırıyla ve buna teşebbüs eden bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Ama şunu da biliyoruz ki şayet bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve bir şekilde yurt dışına kaçmış olsalardı siyasi sığınmacı denilerek korunacak birileri tarafından adeta baş tacı edilecekti. Bugün terör eylemini kınayan dostlarımızın bir kısmı maalesef o zaman iade taleplerimize kuvvetle muhtemel olumlu cevap vermeyecektir. Bunu iddia olarak değil 40 yıllık bölücü terörle ve 10 yıllık FETÖ'yle mücadelemizde sık sık karşılaştığımız bir vaka olarak ifade ediyorum. Biz acımızı paylaşan dostlarımızdan kınama mesajlarıyla birlikte artık daha somut adımlar görmek istiyoruz. Diğer türlü yapılan açıklamaların bizi teskin, terörü telin eden beyanatların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Buradaki kıymetli misafirlerimizin de destekleriyle bu haklı beklentimizin önümüzdeki dönemde daha fazla makes bulacağına inanıyorum” ifadelerine yer verdi.
"Amacımız Cumhuriyet'imizin ikinci asrını daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir"Ekim ayının Türkiye tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “29 Ekim'de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümüne ulaşacağız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını bir anma etkinliğinden öte yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son bir asrın kapsamlı muhasebesini yaparken aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız Cumhuriyet'imizin ikinci asrını daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir. Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin, 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye'nin ayağına vurduğu 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti artık gelmiştir. Sivil anayasa talebi iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur. Pazar günü 28. dönem 2’nci yasama yılına başlayan meclisimizde yeni anayasaya dair yapıcı tavrımızı ve beklentilerimizi ortaya koyduk. 85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya ve müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik. Yeni dönemde milletimize verilecek asıl müjdenin Türkiye'yi sivil, kuşatıcı, özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak olacağı anlaşılıyor. Temsil kabiliyeti son yılların en yüksek seviyesine ulaşan meclisimizin milletimizin her bir ferdinin işte benim anayasam diyerek bağrına basacağı sivil bir anayasayı yapmasının önünde hiçbir mani bulunmuyor. Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda parlamentomuzda ve kamuoyumuzda oluşan müspet atmosferi bu bakımdan çok kıymetli gördüğümüzü belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘Hukuk camiamızın da birikimleri, müktesebatları ve değerli önerileriyle bu sürecin dışında kalmamalarını bekliyoruz’ sözlerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep söylediğimiz gibi hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye'nin en büyük zenginliği konuşan, iradesine sahip çıkan, sandığın namusuna halel getirmeyen, tercihini daima meşru yollarla ifade eden demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır. Türk demokrasisini ilk serbest seçimlerin yapıldığı 1950’den beri maruz kaldığı onca vesayet girişimine rağmen dimdik ayakta tutan her seferinde yeniden ayağa kalkmasını sağlayan işte bu güçlü vasfıdır. İnşallah seksen beş milyon olarak tam bir demokratik olgunluk içinde mümkün olan en geniş en kapsayıcı toplumsal mutabakatla bu hassas süreci başarıya erdireceğimize inanıyorum” değerlendirmelerinde bulundu.
"21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız"Adalet hizmetleri kalitesini, etkinliğini ve memnuniyet seviyesini artırırken bunun mütemmim cüzü olan güvenliği de ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, “Binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü terör örgütünden 15 Temmuz gecesi demokrasimizi hedef alan hain FETÖ'ye, marjinal örgütlerden DEAŞ vari istismarcı yapılara, devlet otoritesine meydan okuma cüreti gösteren çetelerden kendini, hukukun üstünde gören, çeşitli oligarşik kadar tüm şer şebekelerine karşı yürüttüğümüz mücadelenin arkasında güvenliği ve adaleti aynı anda tesis ve tahkim etme irademiz bulunuyor. 2002 yılından beri hukukun, kanunun ve demokrasinin dışında kümelenen hiçbir teşekküre kendini milletten üstün gören hiçbir elitist zihniyete, bürokratik oligarşinin hiçbir formuna izin vermedik, vermeyeceğiz. Her ne suretle olursa olsun cezasızlık duygusunun toplumda yer etmesine ve devlet otoritesinin sorgulanmasına müsaade edemeyiz. Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir. Meşru yollar varken, gayri meşru yollara tevessül edenler, milletin canına, malına, huzuruna kastedenler, vatanımızın bekasına tehdit oluşturanlar bu pervasızlıkların hesabını yargı önünde mutlaka vermek zorundadır. 21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız. Şayet bu konuda mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa gidermeyi, işleyişle ilgili bir sıkıntı varsa çözmeyi, iradeyle ilgili bir şüphe varsa ortadan kaldırmayı, hasılı nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hususta daha kararlı adımlar atacağız. Zaman zaman bizlerin de şahit olduğu maşeri vicdanı yaralayan kararların önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz” dedi.
"Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz"Türkiye, dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele bir ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Türkiye dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda jeostratejik konumuyla küresel güç kavgalarının odağında ve doğrudan hedefinde yer almaktadır. Güvenliğimizi tehdit eden hiçbir meselenin sadece yerel dinamiklerden kaynaklanmadığını tecrübelerimizin ışığında çok iyi biliyoruz. Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılarına verilen aleni destek bunun en somut örneğidir. Aynı şekilde ülkemizde darbe suçu işlemiş terör eylemlerine bulaşmış firari şahısların batı ülkelerinde siyasi sığınmacı maskesi altında korunup kollanması da bunun bir başka örneğidir. Son günlerde bazı mahkemelerin de maalesef buna alet olduğunu veya edildiğini görüyoruz. Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz. Klasörler dolu deliğine rağmen terör elebaşlarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize, ne milletimize izah edemiyoruz. Hele hele söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir sınır tanımayanların bizim tamamen hukuk çerçevesinde soğukkanlı bir şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi eleştirmeleri apaçık bir çifte standarttır. Dağdaki, kamptaki veya sınır dışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir. Ama çok daha zor ve çetrefil olanı devletin kılcallarına kadar sızmış olan cübbeli, üniformalı, kravatlı teröristlerle mücadele etmektir. FETÖ amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah gören, takiyyeyi, gizliliği, yalanı kullanan en kutsal değerleri bile istismar etmekten çekinmeyen asimetrik bir terör örgütüdür. Bunu bilmeden verilecek her türlü idari ve adli karar adalet tecellisine yardımcı olmayacağı gibi insanlık düşmanlarına da cesaret aşılayacaktır."
Türkiye’nin dostlarından ve adaletin tecellisi için çalışan tüm kurumlardan şunları beklediklerini belirten Erdoğan, “Yaşadığımız her terör eylemi sonrasında ilettiğiniz taziye ve kınama mesajları şüphesiz anlamlıdır, değerlidir. Ama ülkemizin PKK'dan FETÖ'ye kadar envai çeşit terör örgütüne karşı sürdür mücadelesinin başarıya ulaşması için asla yeterli değildir. Bakınız önceki gün meclisimizin açılışına denk getirilen menfur bir terör eylemi oldu. Polisimizin etkin ve süratli müdahalesi sayesinde teröristler emellerine ulaşamadan etkisiz hale getirildi. Yapılan soruşturma neticesinde bu 2 teröristin bir başka ilimizde aracını gasp ettikleri ve 6 aylık bebeği olan bir sivil vatandaşımızı şehit ettiği ortaya çıktı. Yani her acıdan vahşi, alçak, canice bir saldırıyla ve buna teşebbüs eden bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Ama şunu da biliyoruz ki şayet bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve bir şekilde yurt dışına kaçmış olsalardı siyasi sığınmacı denilerek korunacak birileri tarafından adeta baş tacı edilecekti. Bugün terör eylemini kınayan dostlarımızın bir kısmı maalesef o zaman iade taleplerimize kuvvetle muhtemel olumlu cevap vermeyecektir. Bunu iddia olarak değil 40 yıllık bölücü terörle ve 10 yıllık FETÖ'yle mücadelemizde sık sık karşılaştığımız bir vaka olarak ifade ediyorum. Biz acımızı paylaşan dostlarımızdan kınama mesajlarıyla birlikte artık daha somut adımlar görmek istiyoruz. Diğer türlü yapılan açıklamaların bizi teskin, terörü telin eden beyanatların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Buradaki kıymetli misafirlerimizin de destekleriyle bu haklı beklentimizin önümüzdeki dönemde daha fazla makes bulacağına inanıyorum” ifadelerine yer verdi.