15 Temmuz 2016 senesinde ülkenin her yerine kılcal damar gibi dağılmış ve yaklaşık 150-200 yıldır farklı kimliklerle farklı yüzlerle farklı ideolojilerle ülkenin bağımsızlığına açılan her yol da tümsek olan zihniyetin taşeronlarının belki son kurşunlarına karşı halkın çığlığının galip geldiği bir zaman olarak tarihlerde yerini aldı. Çok önemli bir hadise olan 15 Temmuz geleceği bağımsızlık ve hürriyet adına aydınlatan yolu açan önemli bir gündür. O yüzden o gün şehit edilenlere Demokrasi Şehidi demek yerine Hürriyet Şehidi demek daha manidardır.
Bu korkunç hadiseyi anlamak için biraz emek sarf etmek gerekir. Zira son 150-200 yıldır bize dayatılan ideolojilerin ve veya sonu izm ile biten her türlü modern asimile yöntemlerini anlamak tan geçer. İçinde kan gözyaşı acı olan bütün düşünce örgülerinin ne derece insanların hak hukuk kavramlarını daralttığını okumak lazım ve de bir alternatif düşünce örgüsü oluşturmak gerekir. Batı eksenli bu ideolojilerin kavramların insan hayatındaki yerlerini artık kaldırmak, yerine de hak hukuk ve adalet koymak 15 Temmuz yıldönümün de tekrar tekrar düşünmeyi gerektirecek en önemli etken olmalıdır. Dünyanın neresine giderseniz gidin batı eksenli düşünce örgülerinin insanların hayatlarında mutlaka bir yara izi bırakmıştır. Komünizm döneminde öldürülen insan sayısı, Irak’ta Demokrasi getirilirken öldürülen insan sayısı, Kamboçya da ki katliamlar, Libya da ki iç savaş bu listeyi uzatmak mümkündür.
Nasıl oluyor da kendi ülkeleri dışındaki yerler de düşünce ihracatı yapıp insan hayatına sebep olup fakat kendi ülkelerinde nasıl başarılı olabiliyorlar? Bunu açıklamak çok kolay kendi içlerinde adaleti ve kurumsal devlet mekanizması oluşturarak başka ülkelerde de bunun tam tersini uygulayarak bunları yapabiliyorlar. Amerika da başkanlık seçimleri olup başkan değiştiği zaman ne değişiyor? Hiçbir şey değişmiyor çünkü sağlam kurumsal devlet mekanizması ve kendi içlerinde mükemmel bir adalet var. Bu batıda da böyledir. Ne olursa olsun bu topraklar içinde olması gereken tek şey adalet ve kurumsal devlet mekanizmasıdır.
Farklı temelleri ve farklı fikirleri ile farklı coğrafyaları birleştiren ve bu kadar karmadan bir kültür abidesi olarak dünya da var olmaya çalışan bir ülkedeyiz. Bu ülke her zaman kinetik enerjisini boşa harcama noktasında ehil olmuş bu konuda ehil olurken de farklı coğrafyaların birleşimi olmasına rağmen avantajlarını yeterince kullanamamış iki adım ileri bir adım geri formatında ilerlemeye çalışan bir ülkedir. Bunların sebebi kanunlarımız, insan yetersizliği, vizyon eksikliği, aşırı özgüven ve hepsinden daha önemlisi popülizmdir. Yada buna benzer sebeplerdir. Ancak yukarıda saydığım sebeplerden bu ülke geçmişte olduğu gibi gelecekte de yükselen, lider özelliklerini her zaman taşıyan bir ülke olmasında bir umudumuz her zaman vardır.
Birinci dünya savaşından sonra bizlere dikte edilen yapay insani değerlerle ilgisi olmayan ideolojiler her zaman bu topraklar da yok olmaya mahkumdur. Fakat batarken de harcanan vakit ve enerji bu ülkenin değerlerinden değer almakla birlikte gelecekte var bulunulması gereken zirveden uzaklaştırmakta ve bu konu yaşayan bizleri rahatsız etmektedir. Bizlerin ihtiyacı olan yönetmek yönetebilme noktasında değerleri geçmişle harmanlamak suretiyle yeni bir akım oluşturmak ve değişen dünya da bu akım ile çıkarken de insanlarımızı bu akıma entegre etmek olmalıdır. Bu yüzden biz yatırımı enerjiye ya da gelecek teknolojilerine yaparken kendi insanımıza yapacağımız yatırım daha fazla olmalıdır.
15 Temmuz 2016’dan bu zamana yapılması gerekenlerin büyük bir kısmı yapılmadı ya da yapılamadı. Yeni bir düşünce ekseni geliştiremez isek ya da en azından Adalet ve Kurumsal Devlet mekanizmasını oturtamaz isek bu konularda başarılı olamaz isek belki bundan yıllar sonra birileri yine ‘Bizim Çocuklar Başardı ‘diyecek.