Bu topraklara yani Anadolu coğrafyasına gireli nerdeyse bin yıl oldu. Malazgirt meydan muharebesiyle ile bu topraklara bu coğrafyaya girişimiz tescillenmiş oldu. Allah bu coğrafyadan çıkmamayı nasip etsin ve kıyamete kadar bu topraklar adaletin, insan hak ve hukukunun temsilcisi ve uygulayıcısı olmayı nasip etsin. Çünkü dünyadaki adalet sisteminin sömürge üzerine kurulu olduğunu düşünürsek gerçek mana da insan yaşam temel nedenlerine ulaşmasında problem yaşamaktadır. Kimi insan günlük altın kaplamalı et yerken kimi insan aylarca et yemeden yaşamaktadır. Kimi insan günlük binlerce dolar maaş alırken bir çok insan aylık bir doların altında çalışmaktadır. Gerçekten adalet gelir dağılımı ve yaşam kalitesi açısında inanılmaz derece farkların olduğu bir dünya. Shakespeare çok güzel demiş ‘Ne Adaletsiz Dünya kimi günahlarıyla yükseliyor Kimi İyilikleri ile kaybediyor’
Çok sık değişen ve her değişene de adapte olmakta zorlandığımız gerek siyasi gerekse de ekonomik gündemlerle günlerimiz geçmekte.Bu süreç gerek ekonomik olarak gerek siyasi olarak gerekse de bireysel olarak inanılmaz derece de zor ve sıkıntılı geçmektedir.İnsanların dostunu bu zamanda görebileceği yada göremeyeceği idare edeceği yada idare edemeyeceği ilginç bir süreçte yaşamaktayız. Aşağıda bu süreçlerin her yönünü vatandaşa düşen görevleri yada devletin bu süreçten nasıl çıkabileceği noktasında düşüncelerimizi paylaşacağız.Her süreçten bu zamana kadar güçlenerek çıkan Türkiye bu süreçten de nasıl çıkabileceği konusunda fikirlemizi paylaşacağız.
Bu ülkede her zaman kriz yada kaos ortamı maalesef ki olmuştur.Bir dönem o kadar fazla olmuş ki artık kaos tarzı krizlere karşı insanların duyarzsızlığı başlamış ve gelecek kaygısıyla birlikte anlık kaygılarını artık yaşam tarzı haline dönüştürmüştür.İşte tam o tarz bir süreç yaşıyoruz.Genel manada bir yandan pandemi dolayısıyla düşen işler bir yandan artan doviz kurunun getirdiği maaliyet baskısı ekonomik olaraktan proplem oluşturmakta ve ticaret ile geçimini sürdüren vatandaşın belini bükmekte.Bu sürecin diğer ayağını oluşturan kriz ise dış politikanın oluşturduğu genel proplemler.bir yandan Azerbaycan diğer yandan Libya ve hala çözümlenememiş Suriye proplemi artan gerilimle süregelen Doğu Akdeniz proplemleri ile Devlet dışarıda canhıraş bir mücade verirken içeride kalan vatandaş ta gelecek kaygısıyla inanılmaz derece de proplem yaşamaktadır.
Devlete Düşenler
Bu milletin bir Devlet geleneği var. Binler yıl öncesine dayanan milleti önceleyen çoğu zaman kutsiyet verdiği,baki olması için elinden geleni yapan önemli bir devlet anlayışı. Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi söylemiyle inanılmaz derece de önem arz eden bu söz yüzyıllar önce yaşayan ve bu devletin başında 46 yıl gibi süre kalan Kanuni Sultan Süleyman’a ait.Bu kadim geçmişle birlikte bu milletin devletine verdiği önem ne derecede olduğunun kanıtıdır.Bu önem tabiki karşılıklıdır.Devlet vatandaşını düşündüğü zaman daha anlamlıdır.son 20 yıldır bu ülkede vatandaşını düşünen bir çok yenilik yapıldı.Bu süreçle birlikte aidiyet açısından son derece önemli his ve duygu vatandaşın yüreğinde ön plana çıktı. Ancak son zamanlarda dış politika yoğunluğundan olsa gerek vatandaşını öncelemeyen ya da vatandaşın sesine kulak tıkayan bir bürokrasi hakim olmaya başladı. Bu süreçte vatandaşın aidiyet hislerinde olumsuz olarak yer tutmakta ve de hayal kırıklıklarını çoğaltmaktadır. ‘Devletin Hazinesi Adalettir’ demiş Konfüçyüs. Devletin vatandaşlarına yansıyan yönlerinden en önemlisi Adalet sisteminin kendisidir. Devleti var eden mikro parçacığı olan vatandaşın adalet terazisizindeki yerinin adil ve objektif değerlendirilmesi olması gereken bir durumdur. Böyle olduğunda Devletin hazinesi artar. Vatandaşın aidiyet duygusu da buna bağlı olarak artar. Özellikle bu sıkıntılı ve çalkantılı süreçte devletin adalet terazinin adil ve objektif olması olmazsa olmazıdır. Adları rüşvete karışmış kirli işlere karışmış karanlık kişilerin devlet bürokrasisinde yer almaması gerekmektedir.Hakkında yüzlerce dava bulunan Devlet memurlarının vatandaşa hizmet noktasında başlıbaşına proplem oluşturmak ve de devlet vatandaş bağının zedelemektedir.
Devletin personel alımı yaparken izlemesi gereken nokta liyakat olmalıdır. Liyakatin olmadığı yerde devlet dışı aidiyet olur. Bu süreci FETÖ darbesiyle hissettik. Emri, amirinden değil de cemaat abisinden aldığı zaman devletin işleyiş proplemleri de buna bağlı olarak arttı. Bu aidiyet de vatandaşın hizmet alımları noktasında ki problemleri artırır.
Devletin vatandaşı mağduriyet noktasında ki pozisyonu adil olmalıdır. FETÖ darbesi sonrasında bu örgüt ile iltisakı yada irtibatı olmayan yada herhangi bir soruşturmada adı dahi geçmeyen insanların herhangi bir mağduriyet içerinde olması kabul edilebilir bir durum değildir.Böyle bir olayı devleti yönetenler fark etmese bile, devlet bürokrasisi görmese bile siyasetçilerin görmemesi anlaşılabilir bir durum değildir. Böyle mağduriyetler aidiyet duygusunu zedeler vatandaşı rahatsız eder.
Devlet bürokrasisi tarih boyunca tartışılır. Vatandaşın işlerini ağırlaştırdığı noktasında yada vatandaşın alması gereken hizmetlerinin gerçekleşmemesinden dolayı vatandaş her zaman bürokrasiden şikayet eder.Günümüz de bu şikayetler artarak devam etmekte ve bürokrasi kalitesi de buna bağlı olarak düşmektedir.
Vatandaşa Düşenler
Vatandaş 15 Temmuz’da üzerine düşeni kanı canı pahasına ödedi. Elbette ki bürokrasi sarmalı bir taraftan ekonomik sıkıntı diğer taraftan vatandaşın canını acıtmakta buna bağlı olarak Ülke gündeminden kendini sıyırarak günlük sıkıntılarla bertaraf olmaktadır .Bu ülke 90 dan bu yana 5 Nisan krizi,28 Şubat post modern darbe girişimini gördü dolayısıyla ekonomik olarak bir hayli yıpransa da belli bir süre sonrasında tekrar ayağa kalktı. Hem de daha güçlü olarak ancak insan kalitesinde yaşanan düşüş inanılmaz boyuttadır. Bu ülke kurulduğundan beri ekonomik krizlerle de boğuşsa belli bir süre sonrasında tekrar ayağa kalktığı bilinen bir gerçektir. Zira bu ülkenin ayağa kalkabilmesi açısından inanılmaz dinamikleri bulunmaktadır. Ancak insan kalitesinden kaynaklanan ahlaki krizin giderilebilmesi için bir neslin geçmesi gerekmektedir. Eğer ki dünya gücü bir devlet oluşturulması isteniyorsa bilinçli bir neslin var olması elzemdir. Bunun için vatandaşın yukarıdaki sıkıntılara takılmaksızın üzerine düşen görevi yapması ve sıkıntılı surece rağmen devlet ile olan aidiyet duygusunu artırmalıdır.
Masumlar Apartmanı
Günümüz dizilerinde hep bir popülizm havası vardır. Eli silah tutan mafyaları konu alan diziler ile birlikte ilginç komik aşk zengin kız fakir oğlan ya da fakir kız zengin oğlan dizileri. Tabi bu noktada senaryo hepsi birbirinin aynı olmakta ve üç dört bölüm seyrettikten sonra sıkıcı gelmektedir. İşte bu zamanda ortaya çıkmış bir dizi olan Masumlar Apartmanı izlenmeye değer kaliteli senaryosuyla toplumda var olan sosyolojik rahatsızlıkları dile getirmektedir. Son zamanlarda seyrettiğim farklı konuları işlenmiş mükemmel dizi. Herkese tavsiye ederim.
FARKLI KONULARA DEĞİNMİŞİNİZ AMA GENELDE YUMUŞAK VE OLUMLU YAKLAŞMIŞINIZ. DURUM İNŞALLAH DAHA KÖTÜYE GİTMEZ