“Ben, Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Amacımız, Bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek!” Galatasaray Spor Kulübü’nün Kurucusu Sn. Ali Sami Yen, 1905’te bu sözlerle, bu felsefe ile Galatasaray’ın başarılarla dolup taşacak yolcuğuna çıktı.
Nasıl bir heyecan var camiada, hem de nasıl! Bu kulübün yeri Avrupa! Başkan Sn. Dursun Özbek, seçildiği ilk an itibari ile birçoğumuz çok iyi biliyor ki tüm transferler Şampiyonlar Ligi için, çok net! Çok akıllıca, planlı, sistem, hedefler ve yıldız transferleri var ve devam da ediyor… Böylesi bir vizyon karşısında heyecanlanmamak mümkün mü?
Rakip kim olursa olsun ve maç Ali Sami Yen Stadındıysa rakip, sahaya yenilmemek için çıkar! Yenilmemek en büyük hedeftir. Avrupalısı, Amerikalısı, Asyalısı, Afrikalısı… hiç fark etmez! Kasımpaşa da gol yemeden geçen her saniyeyi parmak hesabıyla saydılar… Malum acımız büyük ve epeydir resmi bir maç oynamadı Galatasaray. Tribünlerde kaldığımız yerden devam eder ve farklı kazanırız düşüncesi hakimdi. Ancak, Galatasaray adına hiç de alışık olmadığımız bir pozisyon kısırlığı vardı maç boyunca. Buna karşın neredeyse hiç pozisyon vermedi Galatasaray.
Kerem’den dikine gitmesi, adam eksiltmesi gibi beklentiler hep var. Özellikle bu maç, takım oyununa katkı anlamında çok efektif oynadı. Yunus Akgün, yeteneklerini gösteremedi, Okan Hocanın kendisine tanıdığı bu fırsatı iyi kullanamadı. Rashica, oyuna girişinin hakkını verdi. Zaniolo’ya yaptığı asist 3 puanı getirdi. Herkesin aklında “Hoca, Zaniolo ile neden başlamadı?” sorusu vardı. Zaniolo, nerede, ne zaman topla bulaşacağını çok iyi biliyor. Her ne kadar oynarsa oynasın oyunun içinde ve pozisyonu zenginleştirecek ve sonuçlandıracak önemli alanların içinde hep var. Büyük de bir oyun zekası var. Donk’un Zaniolo’ya yaptığı kasti faul, kendisine hiç yakışmadı! Yeni sol bek, Adekubge’in hücum yönü zayıf gözüktü. Sanki bu anlamda Galatasaray’ın oyuncusu gibi görünmedi. Hoca, kanat akınlarının hücum için daha elverişli olmasına yönelik bu zaafiyeti değerlendirecektir. Icardi, daha fazla topla buluşmalı. Ceza sahasında ve önüne atılacak her top rakip için büyük bir kabus olacaktır. SacheBoey’de bir performans düşüklüğü var. Transfer söylentileri aklını karıştırmış olabilir. Abdulkerim, her geçen gün oyununun üzerine kalite katıyor. Kendinden emin, anlamsız top kayıpları yapmıyor. Dersine iyi çalışıyor. Umarım böyle devam eder. Olivera için büyük bir parantez açmak lazım Sahanın lideri. Futbol aklıyla takımı oynatıyor. Defansif ve ofansif büyük meziyetleri var. Görünmez bir kahraman. Zaman dursa, hiç akmasa ve Muslera hep Galatasaray’ın kalesinde kalsa… Takıma büyük bir güven veriyor. Büyük kaptan, büyük kaleci…
Galatasaray 100 yılı aşkın genetiğine işlemiş kazanma alışkanlığını hem de şampiyonluğa emin adımlarla giderken sürdürüyor. Herkesin aklında Türk olmayan takımları yenmek var, bunu hepimiz biliyoruz. Prekazi’nin Monoca’ya attığı frikik golüyle biliyoruz, Popescu’nun Arsenal’e attığı ve UEFA Kupasını getiren penaltı golüyle biliyoruz, Jardel’in Real Madrid’e attığı ve Süper Kupayı getiren altın gol ile biliyoruz, Schneider’in Juventus’a attığı golle biliyoruz… Tek bir gerçek var; bu takım Türk olmayan takımları yenmek üzere kuruldu. Tüm heyecan bununla ilgili!