Tuhaaff çokk tuhaff en yakınnkenn enn uzaakk….
Evet köşenize bu şarkıyla giriş yapmak istedim...
Eminim ki herkesin hayatında dengeler yıllar içerisinde sürekli değişiklik göstermiştir. En yakınım dediğiniz anneniz, babanız ya da canım kanım kan kardeşim dediğiniz kişiler bile olsa en uzağa dönüşebiliyor, daha da ilginci bu duruma içiniz de acımıyor. Ya da asla selam vermeyeceğiniz, sosyal hayatınızda aynı masaya dahi oturmayacağınız insanlar zaman içerisinde hayatınızın büyük bi’ kısmında var olmuş olabiliyor. Ya da son olarak şu aralar popüler olan tanımı ile ‘toksik’ hale gelmiş insan ilişkilerinizi, ikili ilişkilerinizi yönetemiyor kopamıyor ama diğer yandan mutsuzluktan da sıyrılamıyor olabilirsiniz.
Bunların sebebi tabii ki tek bir dinamikle sabit değil. Şu an ki çalışma şartlarınız, hayat şartlarınız, arkadaş, aile, iş ortamlarınız her biri birer etken ama temelinde yatan ana sebeplerden biri gelişim çağında edindiğimiz bağlanma türleri diğeri ise zaman içerisinde gerçekleşen kişilik bozuklukları. Bu hafta biraz bunlardan bahsetmek istiyorum. Akademik anlamda alanım olmasa da kesinlikle ilgi alanlarımdan biri olan insan psikolojisinde 1950’lerde ortaya atılan BAĞLANMA TEORİSİ’NE göre 4 çeşit bağlanma türü var;
1. Güvenli Bağlanma
2. Kaçıngan Bağlanma
3. Kaygılı Bağlanma (Güvensiz Bağlanma)
4. Düzensiz Bağlanma
Güvenli bağlanma, kuramına göre çocukluk döneminde birincil bakıcısıyla arasında yakın ilişki olan herhangi bir ceza almaksızın onaylanma veya güvence isteyebilen bireyler gelecekte güvenli bağlanma stili geliştiriyor ve sağlıklı uzun süreli ilişkiler kurabilip devam ettirebiliyor. Büyüme çağında olan çocuklar birincil bakıcılarından güveni ve güvenli bağlanmayı almanın yanında onların bizzat kendisini de model alır ve yetişkinlik döneminde ortaya çıkacak olan güvenli bağlanma böylece ortaya çıkar. Bu çocuklar yetişkinlik döneminde; özgüveni yüksek, etkili iletişim becerilerine sahip olan, başkalarına kolayca güvenebilen, çatışmaları rahatlıkla yönetebilen ve en önemlisi yalnız kalmaktan rahatsız olmayan bireyler olarak karşımıza çıkıyor. Güvenli bağlanan bireyler sevilmeye -layık oldukları ve herhangi bir dış güvenceye ihtiyaç duymamaları gerektiği- büyüme çağında işlendiği için ileriki hayatlarında sağlıklı ilişkiler kurabilir hale geliyorlar.
Kaçıngan bağlanma, kuramına göre bu bağlanma türünün edinilmesinde en büyük rolü yine ebeveynler üstleniyor. Bu anne- babalar tamamen ihmalkâr olabiliyor ya da sadece biraz daha meşgul ve ilgisiz, duygulardan, hayallerden, umutlardan ve korkulardan, çocuğunun ne hissettiğinden çok; okul notları, gündelik işler ya da görgü kuralları gibi konularla ilgilenmeyi tercih ediyor. Bunların sonucunda çocukların kimsenin yardımına veya desteğine ihtiyaç duymamak için güçlü bir bağımsızlık duygusu benimsemeyi öğrendiği gözlemleniyor. Kaçıngan bağlanan bireylerde;
● İnsanlara güvenmekte zorlanmak
● Kimseye ihtiyaç duymadığına ve duymayacağına inanmak
● Yalnız vakit geçirmeyi tercih etmek
● Bağlanma korkusuna sahip olmak gibi davranışlar en belirgin olanlardan.
Kaygılı bağlanma (güvensiz bağlanma), stilinde bireyde en belirgin olarak terk edilme korkusu, reddedilme korkusu, birine bağımlı hale gelme eğilimi ya da duyguların düzenlenmesi ve doğrulama konularında bir partnere ihtiyaç duyma gibi durumlar gözlemleniyor. Bu stilin oluşmasındaki en büyük etkenin çocuğunun ihtiyaçlarına karşılık veremeyen tutarsız ebeveynlerin olduğu gözlemleniyor. Kaygılı bağlanan bireylerde;
● Kıskançlık
● Düşük özgüven
● Yalnız kalmakta zorlanma
● Başkalarının onayına ihtiyaç duyma
● Güven problemleri
● Kendini sevilmeye değer biri görmeme
● Eleştiri kaldıramama gibi özellikler gözlemleniyor.
Düzensiz bağlanma, stiline neden olan etmenlerin başında çocukluk travmaları, istismar, ihmal ve ebeveynlerden korkma hali geliyor. Birincil bakıcılar tutarsızsa ve çocukları tarafından rahatlık ya da korku kaynağı olarak görülüyorsa bu durum çocukların düzensiz davranışlarda bulunmasına yol açıyor. Düzensiz bağlanan bireylerde yüksek anksiyete, reddedilme korkusu, güven problemi ve kafa karıştırıcı davranışlar gözlemlenebiliyor. Ve maalesef ki ilerleyen süreçlerde duygu durum bozuklukları, kişilik bozuklukları, kendine zarar verme gibi rahatsızlıklar da meydana gelebiliyor.
Yukarıda bahsettiğimiz bağlanma stilleri insan ilişkilerimizde ya da ikili ilişkilerde farkında olsak da olmasak da bir şekilde ortaya çıkıyor. Ailenin anne-babanın ve çocukluk dönemlerinin hafife alınamayacak kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.
Peki ya sen hangi bağlanma türüne daha yakınsın?
Dilşadcım , çok güzel yazmışsın.Emeğine , yüreğine ve kalemine sağlık
tiboş ablam