LİDERLERİN “YUMUŞAMALARI MI GELDİ” DE YUMUŞADILAR.. ! YOKSA 1 GECE ÖNCE BAŞLARINA TAŞ MI DÜŞTÜ...HAYIR TABİ Kİ DE ... İŞTE YUMUŞAMANIN ARKA PLANI.. !
Türkiye’nin üzerine neredeyse 100 yıldır oynanan oyunların son versiyonunda, ABD ve AB ülkeleri birleşti. Önce bir şekilde Suriyeliler’i içimize soktular, ardından Afgan vs. gibi “çetin ceviz saha elemanları” çobandı, kaçak işçiydi vs. diye “girdirildi” güzel ülkeme...
Unutmayalım, almadan vermek Allah’a mahsustur.
Sonrasında, küçük bir adım daha attılar, AB, göçmen; mülteci adı her neyse onların çocuklarının düzgün okullara gitmesi, iyi eğitim alması için AB fonlarının kapısını sonuna kadar açtı ve “sadece” bu şeklide yabancı çocukların okutulacağı okulların yapılması için milyonlarca avro hibe akıttı, akıtıyor, güzel ülkemin kasasına.
Unutmayalım almadan vermek Allah’a mahsustur.
Sonra yine Dünya Bankası milyonlarca başka bir kredi veriyor “çok uygun şartlarda” ve diyor ki, bu krediyi tarımsal alanlarda kullanacaksın ve bu alanlarda da şu kadar bir mülteci, göçmen vs. çalıştıracaksın.
Dedmi ya, almadan vermek Allah’a mahsusdur.
ABD’nin yıllardır, ülkemizin güneyindeki Suriye bağlantılı, Kuzey Irak ortak bölgesinde uydu bir kürt devleti kurma hayalleri ile buraya binlerce tır, yaşam malzemesi, askeri mühimmat vs. gönderdi ve göndermeye devam ediyor hem de “düzenli” olarak.
Ama yine unutmayalım almana vermek yüce Yaradan’a mahsustur.
Batımızdaki Yunanistan’a ait ve burnumuzun dibindeki sözde “silahtan arındırılmış” olması gereken adacıkların her biri, şu anda mobil savaş uçağı üssüne dönüştü.
Tüm bunlara, daha pek çok böyle “küçük” hamleler ekleyebiliriz.
Ve buna bir de, zamanında Kılıçdaroığlu’nun, İngiltere’den yüzlerce milyar dolar “uygun şartlarda“ kredi bulduğu sözlerini hatırlatarak ekleme yapayım. Şimdi ülkemiz üzerinde yapılan planlardan birinde yine yukarıdaki anlatımlarımın son halkası olarak şunu söylemek istiyorum.
Tüm bunlar olup biterken, ülkemize yabancı sermaye veya yatırımcı yutturmacasıyla sadece borsaya (mesela ihracata dayalı sanayi tesisleri vs yatırımı değil) yüzlerce milyar dolar belli bir zaman içinde girecek ve girmeye de başladı, usul usul. Ülkede bir rehavet ve işler yolunda havası yaratılıyor, bilinçli olarak.
Bunları neden anlattım ya da hatırlattım söyleyeyim. Biliyoruz ki, “Türkiye, Türklere bırakılmayarak kadar önemli ve muhteşem bir ülkedir” sözü, ülkemizde gözü olan yabancılara ait. Buna bir de Yahudiler’in vaad edilmiş topraklar teranesini eklerseniz, kafalarındaki topraklara ülkemizin güneyini de eklemeyi hayal ediyorlar nice zamandır.
İşte bugüne kadar ana planlarını uyguladılar ama her defasında Rabbim bize yardım etti ve bir şekilde hayaller hep çöp oldu.
Bunun en son örneğini 15 Temmuz kalkışmasında ve ardından da yine dövizle ekonomimizi çökertme hamlelerinde gördük.
Ve nihayetinde Ak Partililerin bizzat yönetimsel hataları yüzünden de yerel seçim sonuçları aslında Cumhur İttifakı’nın değil ülkemizin beka meselesindeki önemli bir stratejik kaybı oldu.
Zira, ülkemize sulanan köpeklerin ağzındaki salyalar, 31 Mart’tan sonra daha bir iştahla akmaya başladı. Ve planlarını buna göre yapmaya yöneldiler, bence.
Şimdi, ülkemizi Ürdün’leştirmek istiyorlar (İngliizler’in Ürdün’e yaptıklarını google efendiden okuyabilirsiniz. 1920’den bu yana ingiliz sömürüsü olan Ürdün, sözde özgürlüğünü kazandı . Ama daha sonra dikleşmek isteyen Ürdün’e İngiltere bir tokat attı, diz üstü çöktürdü. Ve pes etti Ürdün. Şimdi Ürdün parası İngiliz sterlininden değerli, Amerikan Dolarından haydi haydi kıymetli ama, özgürlükleri yok, ülkeyi gerçekte İngiltere yönetiyor.)
İşte nihai plan bu bence. Baktılar ki, Erdoğan gidici gibi ve ilk seçimlerde bunu görebilecekler, hemen plan değiştirdiler.
Yukarıda anlattıklarımın hepsi hazır, ülkeyi sakinlik ve huzur ortamına sokacaklar, bu arada yurt dışından paralar borsa üzerinden gelecek. Ve tam rahata erdik tembelliğine alışmışken, giren yüzlerce milyar dolar bir anda sistemli şekilde çıkacak. Ülke ekonomisi allak bullak olacak ve ardından yukarıda anlattığım tüm unsurları kullanarak, ülkeyi karıştırmaya çalışacaklar. Belki bir iç savaş belki bir Suriyeli v.s. çatışması (özellikle güney ve güneydoğuda)
Sonra...sonra...
İşte tam bunlar planlanırken, birden ülkemizde YUMUŞAMA adımları atıldı.
1950’den beri CHP ve sağ partiler birbirlerine söverek oylarını artırırken, şimdi kafalarına taş mı düştü de,,birden “canım cicim ayları” başladı.
Hayır, benim kanaatimce, ülkenin gerçek sahibi olan akil insanlar,( siz buna derin devlet deyin, başka bir şey deyin ne derseniz deyin..) duruma müdahale etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan , MHP Genel Başkanı Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özel ile ayrı ayrı görüştüler. Gelmekte olan, “tuzağı ve son adım olan altın vuruş” hamlesini anlattılar. Zaten artık malum olan bu durumlar sonrasında, devletin devamı için yani BEKASI için, sen-ben kavgasını bırakıp BİR OLMAK MECBURİYETİ husunda uyardılar, kulaklarını çektiler vs.. (en azından birkaç yıl sonra yapılması kurgulanan erken seçime kadar)
Taraflara da makul gelen “devlet varsa hepimiz varız devlet yoksa, Türk ve İslam dünyası da yok” temel fikri üzerinden alınan kararlar neticesinde, YUMUŞAMA adımları atıldı.
Ve bu adımlar devam da edecek. Nihayetinde, bugüne kadar birbiriyle didişerek var olanlar,bu devam ederse, başka hain planlara kurban gideceklerini ve ülkenin de elden kayma ihtimalinin olduğunu gördüler. Gösterildi.
İşte bu sebeple, oluşan siyasi eko sistem, içerde dengeyi kurdu ve karşılıklı adımlar atıldı. Bundan MHP kendine ne pay çıkarır bilemem ama kanımca MHP içindeki temizlenmesi gereken fazlalıklar ve zararlı unsurlar varsa, onlar da bu vesileyle temizlenecek gibime geliyor.
Sözün özü şu ki, kırmızı kitabın da yüz yıldır yazarı ve oluşturucusu olan gerçek vatansever ve devletin bekçileri olan, derin devletin, ülkeyi yönetenleri ve ana muhalefet uyarısı sonucu sağlanan uzlaşı ile, başta Amerika olmak üzere dış mihrakların sözde , ALTIN VURUŞ hamleleri ve planları yine çöp oldu. Ve olacak da.
İşte, 1950’den bu yana sağlanamayan sağ-sol uzlaşısı ve yumuşamasının ANİDEN sağlanmasının altında yatan temel sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Görüştüğüm pek çok kişi ve grup da, benzer yorumlarla düşüncemi pekiştirdi.
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır “ Atatürk bu sözü neden söyledi? Kendisi öldükten sonra bile Cumhuriyetimizin; devletimizin devam edeceğini neye güvenerek söyledi? Bir düşünün. Düşününce buluyor insan..
Tabi fotoğrafın tamamını ve mümkünse de arkasını görerek. Bunun sağ-sol, alevi, Sünni, Kürt, Türk vs. ile alakası yok, olamaz, olmamalı da. Olur diyenler de, o zaman, yumuşama denilen uzlaşının nasıl sağlandığını bir de kendileri düşünsün.